İSTANBUL’DA STRES ATMAK İÇİN YAPABİLECEĞİNİZ ALTERNATİF ŞEYLER

İSTANBUL’DA STRES ATMAK İÇİN YAPABİLECEĞİNİZ ALTERNATİF ŞEYLER


Seni yeneceğim ulan İstanbul


Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyoruz. Bir ayağımız Avrupa, diğer ayağımız Anadolu’da. Hiçbir şey yapamazsak vapura binip, boğazın kimi zaman mis kimi zamansa pis havasını içimize çektiğimiz zaman, ne kadar şanslı olduğumuzu hissedebiliyoruz. O esnada bir kız kulesi fotoğrafı çekip, Instagram’a yüklediğimiz zaman like yağmurunun gelmesini beklerken yanından geçtiğimiz minik sandalda balık tutan dayıya “Huooop” diye selam verebiliyoruz.

Peki bu şehirde yaşamak bu kadar toz pembe mi? Bırakın pembe olmasını, tüm güzel yanlarına rağmen bu şehirde yaşamak kendinize küçük uğraşlar bulmadığınız taktirde tepeden tırnağa gri olmak ve hayatınıza karartmak için fırsat kolluyor.

Oruç bozduran trafiğinden başlamamı mı istersiniz, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan insanların sevimsiz gerginliğinden dem vurmamı mı? Acaba gider ve gelir arasındaki dengesizlik mi daha çok ilginizi çeker, yoksa işini yapmayan belediyelerin yol açtığı çevre, gürültü veya görüntü kirliliği, altyapı sorunları gibi çoğaltabileceğim fark ettirmeden hayatlarımızı alt üst eden problemler mi?

Başka şehirlerde yaşayanlar aynı sorunu yaşamıyor mu? Tabii ki yaşıyor, belki de hayır yaşamıyor. Tek tek düşünüldüğünde hepsi altından kalkılabilir, dert edilmemesi gereken sorunlar gibi görülebilir ama 20 milyon nüfusu ile birçok ülkeden kalabalık olan bu metropol, güzelliğinden çok yaşam zorluğuyla gündemimizden düşmüyor.

Bu kadar zor bir şehirde mutlu yaşamak imkansız mı? Hayır değil. Şarkılara baş karakter olduğu kadar rakı masalarına meze de olan İstanbul’da stres atmanın, gerim gerim gerilen kaslarınızı gevşetmenin, ruhen rahatlamanızın da bir sürü yolu var tabi.

Demet Akalın’ın da buyurduğu üzere Bebek’te üç beş tur atabileceğiniz gibi arzu ederseniz blogger, işsiz ve hipster cenneti haline gelen Karaköy’de tüm gününüzü sağı solu keserek geçirebilirsiniz. Daha otantik bir şeyler isterseniz yerli turist gibi Kanlıca’ya yoğurt yemeye gidebilir, kamu spotlarına inat nargile içmek isterseniz Tophane’ye ya da Kuruçeşme’ye giderek duman tüttürüp Orta Doğu övebilirsiniz.

Varyasyonlarını çoğaltabileceğimiz İstanbul’da yapılabilecekler listelerini unutun. Yoga, pilates gibi son trend “meditasyon” yöntemlerinin İstanbul’da yetersiz kaldığı durumlarda ne yapmalı?

Size bu şehrin bedeninizde ve ruhunuzda yarattığı stresi bu şehrin diliyle atmanın alternatif yollarını söylüyorum.

                                                     

İş yerinde çok gergin bir hafta geçirdiniz, çeşitli bölgelerinizden soluyacak kıvama maalesef geldiniz. Sakin olmak, atomu parçalamaktan bile zor. Sinirinizi olur olmaz şeylerden çıkarmak da istemiyorsunuz. Ne yapabilirsiniz? İstanbul’da bulunan 7 poligondan birine gidebilir ve tüm sinir stresinizi bir gözünüzü kısarak aldığınız nişanı 12’den vurmak için tetiği çekerek atabilirsiniz. İlk atışınızsa, tabancanın geri sekmesiyle omzunuza yiyeceğiniz darbenin acısıyla, gerginliğiniz yerini rahatlamaya bırakacaktır.

DİPNOT: Silahlanmaya karşıyız. Hele bireysel silahlanmaya çok daha fazla karşıyız.

 

Köpekten sonra insan oğlunun en sadık dostu kabul edilen atların ne kadar rahatlatıcı etkisi olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Hayatınızda mutlaka gitmeniz gereken yerlerden bir tanesi olan Veli Efendi Hipodromu’nda, yarışı batlatan start verildiği an dört nala koşan atlarla beraber salgıladığınız adrenalinin etkisini yarış bitene kadar hissedeceksiniz.

Profesyonel bir at yarışı uzmanı değilseniz, ki değilsinizdir diye düşünüyorum, atların adına ve ganyanına göre oynadığınız kuponunun tutup tutmama heyecanı aklınızı alacaktır. Şükrü Saraçoğlu stadyumunda Fenerbahçe – Galatasaray maçı izliyormuşçasına heyecanla geçen yarışlar boyunca kazanmanın ve kaybetmenin kekremsi tadını iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Evinize dönerken omuzlarınızdan kalkan yükün hafifliğiyle, metrobüste aradığınız özel jet konforunu bulmanız işten bile olmayacak.

 

                                                        

Alışveriş yapmanın en sağlıklı ve işe yarayan meditasyon yöntemlerinden bir tanesi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Lakin, hepimizin her kafamıza estiğinde alışveriş yapmak gibi bir lüksü yok. Bu yüzden benim şahsi önerim Japon Pazarı olarak da bilinen 5/10 Liracı dükkanlar.

Genelde çıldırmış patronlarca kurulan bu dükkanlar insan zihninin ulaşabileceği en uç noktayı kanıtlar nitelikte.

Özellikle maddi sıkıntılar yüzünden kendinizi paraladığınız dönemlerde uğramanız gereken bu dükkandan hallice mağazalarda, bir paket sigara fiyatına biblolar, mutfak eşyaları, zihr-i sinir ürünler ve daha aklınıza gelmeyecek, zerre de ihtiyacınız olmayacak bir sürü abuk ürün satın alarak İstinye Park’tan hallice bir deneyim yaşayıp, derin bir oh çekebilirsiniz.

 

                                               

Arkadaş, psikolog, aile bireyleri gibi en sıkı insan yakınlarımızdan umduğumuz medeti bulamayınca hayvanlara yönelmemize şaşırmamak gerek.

Eminönü Camii’nin yanındaki geniş meydanda duran yaşlıca amca ve teyzelere ufak miktarda para ödeyerek alabileceğiniz yemleri avuçlayıp güvercinlere atarken, onlar kanatlarını çırpa çırpa geldikçe ne derdiniz kalacak ne tasanız. Bir de o esnada güzel bir siyah beyaz fotoğraf yakaladınız mı, aynı fotoğraftan 1298409.’yu çekmiş insan olabilirsiniz.

 

Her canlı Eminönü’nü tadacaktır…

Eminönü kalabalığı, turist çılgınlığı, birbirine karışan baharat kokuları, esnafların bağrışmaları… Hangi akıllı stres atmak için böyle bir hıyarlık yapar ki? Cevap veriyorum: Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlar!

Sinir sisteminizin infilak etmeye yakın olduğunu hissettiğiniz zaman bu insan seline kapılarak çıldırmanın eşiğine geleceksiniz, bir kere o kalabalığın içine girdiğiniz için önünüzde yalnızca iki seçenek olacak.

Bunlardan ilki çığlık çığlığa fenalık krizi geçirmek, ki bu durumda kendinizi onca insanın içinde bırakmanın dayanılmaz hafifliğiyle istemeseniz de özgür kalacaksınız. İkinci seçeneğiniz ise zaten laçkalaşan sinir sisteminizi maksimuma çıkararak yolunuzdan sapmamak ve bu parkuru tamamlayıp beklenmeyen güneş ve mavi gökyüzüyle karşılaşmak. İşte bunu başardığınız zaman hayatınız hiçbir zaman eskisi olmayacak inanın, Eminönü bir yaşam biçimidir.

 

Sirtaki, yapmak, kesinlikle en etkili meditasyonlardan bir tanesi. Kol kola girerek birlikten kuvvet doğar atasözünün en somut hallerinden birini sirtaki yaparken hissediyorsunuz.

Niçin halay değil sirtaki, çünkü Yunan meyhanesine gittiğiniz taktirde Sirtaki sonrası önünüze gelen onca tabağı kırarak eşi benzeri olamayan bir zevk yaşıyorsunuz. O an beyninizin içinde bir kamera olsa da o tabakları ne olarak gördüğünüzü kaydetse keşke diyeceğiniz bu eylem yogadan da, pilatesten de, psikologlardan da hem daha ucuz hem de çok daha keyifli.

Görseller: Bilgesu Parmaksız