NEDEN ETRAFIMIZDAKİ HERKES EVLENİYOR?

NEDEN ETRAFIMIZDAKİ HERKES EVLENİYOR?


Yeni moda: Erken evlenmek


X ve Y jenerasyonları arasında bir yerlerdeyiz ve bizim dünyayı dolaşmamız, bilinmeyeni keşfetmemiz, Özgür Kız ve Into the Wild’daki çocuk gibi olmamız gerekiyor; ama hesaplar bir şekilde karışıyor ve evdeki hesap çarşıya uymuyor. Facebook haber kaynağımızda Machu Picchu’da keşif turlarına çıkan arkadaşlar yerine, nişanlarını kutlayan hevesli çiftler çıkıyor ve nedense herkes mutluluklarını meşrulaştırmanın peşinde koşuyor. Daha 5 sene öncesine kadar çok popüler olan “Ben 40’ımdan önce asla evlenmem” cümlesini, 30 yaşına gelmeden evlenen genç nesil itinayla çürütüyor ve evlilik Facebook’taki ilişki durumunu değiştirmek kadar kolay bir hal alıyor. Peki Y jenerasyonu neden sonunda vadedilmiş topraklara varacakmış gibi medeni durumlarını değiştirmenin peşinde Usain Bolt hızında koşuyor?

Fransız Yeni Dalga akımına yetişemeyen Y jenerasyonu a.k.a. romantik komedi kuşağının çocukları, hayatı ‘Crazy, Stupid, Love’, ‘Ruby Sparks’ ve ‘Silver Linings Playbook’ mashup’ı sanıyor ve mutlu sonlara gözü kapalı inanıyor. “C’est vraiment dégueulasse” diye biten À Bout de Souffle filmi ve Godard romantizminden bihaber Y jenerasyonu, kendi romantik komedilerine balıklama dalıyor, tek taşlarını kendi almıyor ve sol dördüncü parmaklarına alyansı hiç düşünmeden takıyor.

Y jenerasyonunun daha gerçekçi kesimi, pahalılaşan hayat şartlarını karşılarına, sevgiliyle aynı evde yaşama tabusunu yıkamayan ailelerini ise arkalarına alarak bir taşla iki kuş vuruyor ve soluğu nikah masasında alıyor. Böylece hem Teşvikiye’deki evin kirası karşılanabilir hale geliyor, hem de itinayla mutlu edilen ebeveynlerle aile yemekleri yeniyor.

2000’li yılların gelmesiyle boşanmanın tabu olduğu zamanlar, geçmiş zamanda anılıyor. Çiftler kolayca boşanmanın dayanılmaz hafifliğiyle “Hastalıkta sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya kadar…” demek yerine, nikah masasındaki “Evet”lerine ek madde olarak “Boşanana kadar…”ı ekliyor. Win-win durumundan hem avukatlar, hem de “Olmadı kaçarız”ı motto belleyen gençler yararlanıyor.

Genelde üniversitede ailelerinden ayrılan ve çoğu zaman ailelerinden uzak bir şehirde ya da semtte yaşayan Y jenerasyonu, özgür hayatlarının tadını diledikleri gibi çıkarıyor. Eskiden dillendirilmeden yaşanan veya Hollywood filmlerinde karşımıza çıkan tek gecelik ilişkiler, figüran ihtiyaçlarını yeni jenerasyonla karşılıyor ve seks doygunluğuna ulaşan çocuklar, bir değişiklik olsun diye evleniyor. “Dalgalandım da duruldum”u bir tık ileri taşıyan yeni jenerasyon, tsunami gibi geçen 20’lerin ilk yarısından sonra olağanüstü hal ilan ediyor ve toplu nikah seferberliği ilan ediyor.

Zamansız bir yatırım olan altın, 20’ler ve 30’lar arasındaki paritelerle oynayınca düğün altınlarının fikri de, maaşlarından mutsuz gençlerin akıllarını çelebiliyor. Düğün ganimetlerinin bir kısmı kara günler için a.k.a. boşanma avukatına verilmek üzere bir kenara ayrılıyor, geri kalanı Bora Bora’daki balayına harcanıyor.

Yeni neslin mahalle baskısı, Facebook haber kaynağı oluyor. Tüm üniversite arkadaşlarının bekar hayata hoşçakal dediği yaprak dökümüne şahit olan Y jenerasyonu, paçaları tutuşarak göstermelik mutluluklar diyarına sağ ayakla giriyor. İlişkileri koltuk kapmaca oyununa çeviren gençler, en iyi koltuk kapılmadan evlenip barklanma telaşına giriyor.

Böylece nikah daireleri de, mahkeme salonları da 20-30 yaşları arasındaki genç jenerasyonla dolup taşıyor. Romantik komedi olarak başlayan hikayeler, Rus romanı realizmiyle sonlanıyor. 20’li yaşlarda giriş ve sonuç arasındaki gelişme bölümü atlanınca, 30’lar ve sonrası ortadaki boşlukları doldurmakla geçiyor… Gündüz düşleri gören Y jenerasyonu, bir kabusla uyanınca rüya tabiri görevi dost meclislerine kalıyor. Her jenerasyon gibi Y jenerasyonu da dostların baki olduğunu geç de olsa öğreniyor.

 

Görseller: Bilgesu Parmaksız