İÇİP İÇİP İZLENECEK FİLMLER: THE WORLD’S END

İÇİP İÇİP İZLENECEK FİLMLER: THE WORLD’S END


İngiliz Mizahi, Cornetto üçlemesi Ve Bol Bira


Bu akşam Play Tuşu Pazartesi Gecesi Sinaması Kuşağı'nda gösterime sokacağımız film ile bira içmeyeni hakikaten döverler. Hatta tombul bira içmeyeni daha da çok döverler. Geçtiğimiz yılın komedi, İngiliz mizah anlayışı ve bol bira aromalı filmi The World's End ile bu gece kah güleceğiz, kah güleceğiz, kah yine güleceğiz ve kah tombul şişe bira içeceğiz.

 

 

Edgar Wright'ın kader arkadaşları Simon Pegg ve Nick Frost'la Cornetto üçlemesinin son halkasına girişeceğini açıkladığı günden beri çok heyecanlıydık. Bizimkisi Spaced'le başlayıp Shaun of the Dead'le zirve yapan, Hot Fuzz'la kanun engeline takılan bir aşk. O yüzden yaşadığımız heyecan da bir hayli fazlaydı. Bir diğer dünyanın sonu temalı film olan This is The End'le aşağı yukarı benzer zamanlarda vizyona giren The World's End, Amerikan mizahına karşı İngiliz mizahını test etmek isteyenler için biçilmiş kaftan.

 

İngiliz deyince soundtrack seçimi mükemmel olmayı en baştan garantiliyor. Bu The World's End'de de geçerli. En az filmin kadrosu kadar görkemli bir soundtrack var karşımızda. Blur'den Primal Scream'e, The Doors'tan Happy Mondays'e uzanan seçki ile tombul şişe biraları içmek kadar zevkli çok az şey var. Hatta yok.

 

 

Filmin hikayesi lise arkadaşlarını geçmişte tamamlayamadıkları pub turnesi için yıllar sonra tekrar toparlayan Gary "Fuckin" King AKA The King etrafında gelişiyor. Pegg'in canlandırdığı King, hayatın tokadını yemiş ve bir baltaya sap olamamış bir karakter. En güzel zamanları olan lise günlerine tekrar dönerek depresyonundan kaçmanın peşinde. Haliyle lise yıllarından yadigar arkadaşlarının hiçbiri bıraktığı yerde değil. Hepsinin işi gücü, aileleri ve sorumlulukları var. Gary King'in ise sorumluluğun s'sinden nasibini almamış bir hayatı var.

 

 

Ne yapıp edip en iyi arkadaşı Andy, Steven, Peter ve Oliver'ın aklına girmeyi deniyor The King. Tabii ki de başarıyor. Yıllar sonra doğup büyüdükleri kasabaya dönen ekibi komiklik, haytalık ve a-acayiplikle dolu bir bar turnesi bekliyor. Olay çok basit şehirde bulunan 12 pub'a gidip hepsinde birer bira içmek. Golden Mile'da gerçekleşecek bu turne boyunca ayık kalmaya çalışmak da cabası. Lakin; bizim ekibi hiç de tahmin etmedikleri bir olay örgüsü bekliyor. Kasaba bıraktıkları kasaba değil, nedenini öğrenme aşamaları ise filmin bel kemiğini oluşturuyor. Haliyle bu aşamada birbirinden komik olaylar, mükemmel şarkılar ve bol bol bira akışı meydana geliyor. Bu sırada biz de tombul şişe biralarımızla 2013'ün en komik filmlerinden birine eşlik etme şansı yakalıyoruz.