Ne oldum değil, ne olacağım sözünün anlam ve önemini vurgulayan ibretlik bir hayat hikayesiyle karşınızdayız.

Amerikan Ordusu’nun Hollywood filmlerinde öve öve bitiremediği, genelde sert, dayanıklı ve bir o kadar da manyak birimlere sahip meşhur Marine Corps birliğine mensup Steve Schneider, eğitimini tamamlayıp görev yerine atanmasını beklerken bir bar kavgasına karışır, daha doğrusu kavgayı ayırmaya çalışır fakat kabak onun başına patlar ve doktorların uyanmasına yüzde 50 şans verdiği bir komaya girer. Kafatasında üç adet platin levhayla da olsa hayata dönmeyi başaran Schneider için ikinci bir hayat başlar. Hastanede geçirdiği uzun tedavi süreci boyunca pek çok başka askerin korkunç yaralanmalarına da şahit olan Schneider, derin bir depresyona sürüklenir. Fiziksel yaralarının üstüne bir de ruhsal durumu eklenince sonunda ordudan ihraç edilir.

Hayatında yeni bir amaç arayan Schneider, sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar bir barın yolunu tutar. Bu kez kavgaya dövüşe karışmayan eski asker, barmen aranıyor ilanına başvurur ve işe başlar. Başına gelen olaylardan sonra hayatında ilk kez kendini mutlu hissettiğini söyleyen Schneider, barmenliği hemen kapar, kariyer basamaklarını ikişer üçer çıkmaya başlar ve altı yıl gibi barmenlik için kısa sayılabilecek bir sürede 0’dan 100 km’ye ulaşarak kariyerinin zirvesine çıkar. Bu süreçte hayat hikayesiyle “Hey Bartender” isimli bir belgesele de ilham kaynağı olur.

Geriye dönüp bakınca “Acaba o kavgaya karışmasaydım şimdi nerede olurdum?” diye düşündüğünü itiraf eden Schneider, yine de hiçbir pişmanlığı olmadığını ve hayatta herkese nasip olmayan bu ikinci şanstan dolayı minnettar olduğunu söylüyor. Şimdilerde kendi barını açmanın hayalini kuran eski asker, “Hayatta sevdiğiniz işi bulun, o işi iyi yapan birini dinleyin ve siz de öğrendiklerinizi diğer insanlarla paylaşın” diyerek oldukça net ama kullanışlı hayat görüşünü de bizlerle paylaşmayı ihmal etmiyor.