"Kadın olmak zor". Kastedilerek, ezbere ya da içselleştirilerek telaffuz edilen bu cümle, klişe olmaktan çok uzak ve üç kelimeye zip'lenmiş derin anlamları bünyesinde bulunduruyor. Kadın olmanın zorluğu evrenselken, karşılaşılan engellerin içeriği coğrafi konuma göre değişiyor. Dünyanın muhtelif yerlerindeki kadınlar, cinsiyetçilik, estetik algısına yönelik baskı, ırkçılık, din ayrımcılığı, aile içi şiddet gibi dertlerden muzdarip olabiliyor, hatta seks trafiğinde zincirleme kazalara kurban gidebiliyorlar. Etiketlerin en yırtıp atılmayı hak edenleri kadınlara fütursuzca yapıştırılıyor ve kadınlar bu yaftalardan kurtulmaya çalışırken paralanıyor. 

Education Gallery'de 16 Ocak-15 Mart arasında vuku bulacak sergi 'Take Ten', 10 kadın fotoğrafçının lensinden dünyanın dört bir yanındaki 10 kadının problemlerine bir kapı aralıyor. The School at the International Center of Photography'den mezun 10 kadın fotoğrafçı, kendilerinden ve birçok kişiden talihsiz hemcinslerinin hayat gailelerine reva olamasa da hikayelerine ışık tutuyor. 

Alexia Webster, Kongo, Güney Afrika ve Madagaskar'daki kadınların portrelerini tek bir bedene sığdırıyor. 

Annie Ling, Moldovya ve Romanya'daki seks işçiliğine parmak basıyor. 

Giulia Bianchi, papaz ilan edilen; ancak kilise tarafından reddedilen kadınları anlatıyor. 

Ilana Panich-Linsman, birinci vazifesi güzel olmak ilan edilen kadınların derdine ortak oluyor. 

Julie Nyman, ruhunun otoportresini çiziyor ve ona gözü gibi bakıyor. 

Lais Pointes, Facebook'ta mükemmel olan hayatların yapmacıklığına değiniyor. 

Lara Taber, hafıza ve hafıza kaybını hafızalara kazımak istiyor. 

Nancy Borowick, kendi ailesini mercek altına alıyor ve kansere yönelik kişisel bir hikaye yazıyor.

Nona Faustine-Simmons, New York'ta kölelikle özdeşleştirilmiş mekanları ziyeret ediyor. 

Tiana Markova-Gold, Makedonya'daki seks işçilerinin sahip olduğu kötü koşullara değiniyor ve haklarını keşfe çıkıyor.