Şu an oturduğu evden memnun olanları tüm samimiyetimizle uğurluyoruz. Kutu kadar yere dünya para sayanlar, İstanbul'da oturduğunu sanıp aslında dağın başında ikamet edenler ve girişin iki alt katında güneşi bir türlü göremeyenleri yanımıza alıyoruz.

Kuzey Amerika'nın incisi Meksika'ya gidişimizin sebebi herhangi bir drug lord'un elini öpmek değil. Emlak piyasasının yükselen değeri diye lanse edilen izbe semtlerdeki beton yığınlarına talim etmek zorunda kalanların zoruna gidecek kadar güzel bir eve alıcı gözüyle bakmamaya gidiyoruz. Birbirinden güzel evlerin altına imzasını atan CC Arquitectos'un son projesi olan El Mirador House, sahip olmak isteyip de ancak yüksek çözünürlüklü fotoğraflarına bakmakla yetindiğimiz evler arasındaki yerini alıyor.

Mimarisiyle olsun, çevreyle uyumu olsun, gelenekselle moderni aynı potada eritmek olsun hepsini layığıyla yapan evde erken emeklilik kararı alıp hayatımızın son gününe kadar yaşamamak için hiçbir neden yok. Güneş girmeyen eve doktor giriyorsa, El Mirador House'un içine girecek en son şey doktor olsa gerek. Bina iskeletinde tren raylarının kullanıldığı evin doğayla iç içeliği insanın ömrüne ömür katacak cinsten.

Şimdiden sahibine hayırlı oturmalar diliyor ve en azından modern ahırında da olsa bizleri misafir etmesini istiyoruz. Yatak matak hiç zahmet etmesin; biz yalağın içine kıvrılır yatarız. Şimdi Kurtuluş'taki beton yığınına kim gidecek?