50 SHADES OF GREY’DEN İLK DİYALOGLAR HUZURLARINIZDA!

50 SHADES OF GREY’DEN İLK DİYALOGLAR HUZURLARINIZDA!


Buğulu sesi ile Christian Grey


2011 Haziran ayında yayınlanan ve ev hanımı/yazar E. L. James’in Atlantik Okyanusu kadar geniş hayal gücünün ürünü olan 50 Shades üçlemesinin ilki 50 Shades of Grey’in beyaz perdeyle buluşması için büyük bir sabırsızlıkla geri sayım yapıyoruz. Halihazırda şafak 10; ancak “Şafak doğan güneş” diyeceğimiz gün hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyoruz. Hafta sonunu iki tekila shot arasında geçermiş gibi hissettiren, Pazartesi ile Cuma arasındaki günleri ise yavaş çekimde tekrar tekrar oynatan İzafiyet Teorisi yine yapacağını yapıyor ve bize Çin işkencesi yaşatıyor.

Yazın yayınlanan ve Beyonce’nin Crazy in Love şarkısının arzuya batırılmış versiyonuyla nabızları arttıran fragamanından beri yavaş yavaş Christian Grey’in dünyasına giriyoruz. Önce Grey’in Escala’nın çatı katındaki evine adım atıyoruz, sonra gri kravatlarla dolu gardırobundaki nizama hayran kalıyoruz ve adonis+trapezius kokteyli kaslarında sarhoş olduktan sonra da Kırmızı Acı Odası’nın yedek anahtarını istiyoruz. Ama Mr. Grey ile iki lafın belini kırma şerefine bir türlü nail olamıyoruz… Ta ki bugüne kadar!

Christian Grey, normalde asla adım atmayacağı hırdavat dükkanı Claytons’a giriyor ve konuşuyor. Evet, uzun uzun konuşuyor. Bugüne kadar yalnızca t-shirt’ünü çıkaran, gizemli tavırlar takınan ve ağzından en fazla iki kelime çıkan Christian Grey, Anastasia Rose Steele ile derin bir sohbete dalıyor. Christian Grey, Ana Steele’in tasavvur bile edemeyeceği fantezilere hizmet edecek bir alışveriş yapıyor. Sonra her şeyin başladığı o röportaj sahnesi geliyor. Grey, Steele’i Jane Austen kadınına benzetirken aşkın ilk tohumları filizleniyor ve sonra kamera Mr. Grey’in trapezius kaslarına zoom’luyor. Ortalık kızışıyor, yapılacak tek şey 10 gün daha beklemek oluyor.