İÇİNE 1984 KAÇMIŞ HARİKA ANKARA KARELERİ

İÇİNE 1984 KAÇMIŞ HARİKA ANKARA KARELERİ


Gözüne sağlık Metehan Özcan


Şahsen ve bizzat 22 yılını Ankara’da geçirmiş biri olarak; şehrin o klasik “Memur kenti” etiketini sıkça duymak, Seattle grisinden terk gri gökyüzünün altında yaşamak, Karayalçın’dan Gökçek’e geçişe denk gelmek ve daha bir çok detaya tanıklık etme şansına eriştim.

“Ankara’nın en güzel yanı İstanbul’a dönüşüdür” cümlesi, İstanbullu arkadaşlara sahip her Ankaralı için “Ali toput at” tarzında bir kalıptı. Sahi ya, denizsiz şehir mi olurdu? Aslında gayet de güzel oluyordu. Sevdiklerin, arkadaşların ve kendine özgü, asla tanımlayamadığın kimyasıyla Ankara’ya bir şekilde bağlanıyordun. Eninde sonunda İstanbul’a taşınma ihtimaliyle yüzleşecek olsan bile…

Yürürken kafamızı kaldırma alışkanlığını henüz edinmediğimiz günlerde, Ankara’nın o soğuk karakterine şekil veren, adeta George Orwell’in yarattığı bir distopyanın parçasıymışçasına ayakta duran tarihi binalara hak ettiği önemi pek gösteremedik. Tus Park AKA Gül Bahçesi, Karum’un yanındaki merdivenler, iki ayda bir değişen mini bar lokasyonu, Kıtır’ın önü, Meclis Parkı, Seğmenler derken şargoz ve muz likörü-süt-Nescafe gibi Ankara’nın çok tüketilen uygun fiyatlı alkol seçenekleri arasında sıkıştık kaldık. Bu durumun da aslında hep karşımızda duran binalara “o gözle” bakmamız engel olma ihtimali hayli yüksek. Neyse ki hiçbir şey için geç değil.

Metehan Özcan’ın gözü, bizim görüp de görmezden geldiğimiz, görüp de görmediğimiz Ankara’nın kendine özgü, genellikle resmi ve fazlasıyla distopik mimarisini görüyor. Yaklaşık 6 yıl önce oluşturduğu fotoğraf albümünün daha fazla ilgiyi hak ettiğini düşündüğümüz için sizlerle paylaşalım dedik. Her Ankaralı’yı ve içinde Ankaralılık aroması bulunduranı nostalji hamurunda açacak fotoğrafların tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.

Fonda da bu çalsın, iyi gidiyor.