Başlıktaki sorunun cevabı hakkında, donanımlı arkadaşlarla saatlerce konuşabilirsiniz. Kısmen Arthur C. Clarke’ın The Sentinel’inden uyarlanan, filmin yönetmeni Stanley Kubrick’in senaryosunu Clarke’la beraber yazdığı film, 1968 yılında vizyona girdiğinde dehası pek de anlaşılamadı.

Ana akım sinemada yapay zeka, dünya dışı yaşam, uzayda yolculuk gibi kavramları vizyona girdiği döneme göre hayli yenilikçi bir bakış açısıyla ele alan; bir bilim kurgu eserinden çok daha fazlası olmasını sağlayan düşünsel altyapısı ile 1991’de United States Library of Congress tarafından arşive eklenen 2001: A Space Odyssey, 2018’de 50. yılını devirecek.

Kubrick’in 1964’te vizyona giren Dr. Strangelove’ın ardından “dünya dışı yaşam” fikrine fazlasıyla kafa yormaya başlamasıyla temelleri atılan film, özellikle günümüzde iyice köpürtülen uzay seyahati hakkında getirdiği vizyon, “villain” ama “villain” değil diye en basitinden rol biçebileceğiniz HAL, agnostisizmin filmdeki yansıması olan meşhur siyah obelisk, o güne kadar eşine rastlanmadık türden şiirsel bir görsel dünya ve çok daha fazlasıyla yıllardır tartışma konusu.

Derinliği, ardından bıraktığı etki ve sinema dünyasına verdiği ilhamla 2001: A Space Odyssey’nin neden bir filmden daha fazlası olduğunu Martin Scorsese, Christopher Nolan, David Fincher, Steven Spielberg ve Tom Hanks gibi isimlerden dinleyebileceğiniz The Filmmaker’s Voice: 2001: A Space Odyssey isimli video çalışmasıyı muhakkak izlemenizi öneriyoruz.