ROCK DAVULU 101

ROCK DAVULU 101


Ba dum tıs!


Rock davulu 101 – Bölüm 1

Selamlar, bu yazı dizimizde başlıktan da anlayacağınız üzere müzik tarihinde rock davuluna örneklerle kısa bir bakış atacağız. Şimdiden adını listemizde anma fırsatı bulamadığımız tüm davul reyizlerine saygılarımı sunarım. Bu liste kesinlikle bireysel bir bakış açısıyla yapıldı ama yine de bu yazı dizisinde kendimce kim, neden bu listede kısaca açıklamaya çalıştım. Gelin ilk bölümümüzdeki krallara birlikte bakalım.
Bol davullu günler dilerim.

Carmine Appice (Bıyıklı Reyiz)

1972’de Rock davulunun gerçekten de ‘Kitabını yazan’ abilerimizden Carmine Appice, listemizin kritik isimlerinden. 1960’lı yıllarda Vanilla Fudge grubundaki hareketleriyle genç John Bonham’ı etkisi altında bırakması bile listemizdeki yerini altın harflerle yazmamıza sebebiyet vermektedir.

Buyrun adam buralardan geliyor!

70’lerin sonunda, ilginçtir ki Rod Stewart’la çalışmaya başlamış hatta ‘Do You Think I’m Sexy’ adlı eserdeki davulları da çalmıştır. Rod Stewart’ın kendisi için ‘Dişçi’ tanımını kullanması ise kompozisyonlarında bolca kullandığı ‘dolgu’ yani davul ataklarından kaynaklanmaktadır. Kendisini bir kez izleyince zaten rock ve hard rock tarihindeki davulcuların nelere koptuğunu çok net gözlemleyebilirsiniz.

Buralara da uğruyor. Adam groove üstadı. Tam bir bıyıklı reyiz.

Carmine Appice, tarzı ve şekliyle de Muppet Show’un davulcusu Animal efendiye benzemektedir. Şimdilerde İstanbul – Mehmet zillerini kullanmaktadır. Yabancı filmlerde bizden bir şeylerden bahsedildiğinde sevinen kitleye selamlar olsun… Tabii ki İstanbul zillerinin yabancı dillerdeki siteleri orijinal dilindeki sitelerden çok daha düzgündür. Bu da bizim yerli ve milli özelliğimiz olsun.
Bu arada Carmine reyizin davula getirdiği başka bir yenilik de (enstrüman o kadar ilkel ki ne yapsanız yenilik oluyor) bagetlerin arkasıyla davula vurmasıdır. Kendisi bu hususta ‘Ses sistemi yok, ne yapayım? Aletten ses gelsin diye hem abanıyordum, hem de bagetleri ters kullanıyordum’ diyor.

Gördüğünüz gibi yeniliklerin çoğu aslında ilkellikten besleniyor.

—————

Bill Ward (Deli Manyağı Bill Efendi)

Gelelim ‘hevi metal’i icat eden grup olarak bilinen Black Sabbath’a… Davulda Bill Ward var. Joe Morello ve Gene Krupa gibi caz davulunun reyizlerinden eğitimini alan Ward, insanları bilinmeyen bir alanda ilk kez şaşırtan isimlerden biri. Bu yüzden de çok önemli. Bir nevi her şeyin başladığı yerde duran ve birçok rock davulcusuna yolu gösteren bir manevi lider.

Sıkıntı var (2:20 gibi de artıyor), kaçın!

Çalışında caz kökenleri hissedilse de bambaşka bir sertlik ve güçle davula girişen Ward, rock davulu denildiğinde adı altın harflerle yazılması gereken bir isim. Kendisinden sonra gelen Sabbath davulcuları Vinny Appice ve Cozzy Powell’ı da bu vesileyle analım. Cozzy Powell özellikle Rainbow’la birlikte yaptığı albümlerde beni benden alırsan seni sana bırakmam tarzıyla her zaman sevgi ve rahmetle anılacak bir isim. Onu da unutmamak lazım. Bir gün Rainbow dinlerseniz, bir de o gözle bakın, şu kulakla dinleyin Powell’ı.

———————

Dave Grohl (Ayı Çocuk)

Biraz da günümüze gelelim. Muppet Show’daki kukla davulcu Animal’ın 90’larda yeniden doğmasından başka hiçbir şeyle açıklanamayacak bir güç ve kontrol Dave Grohl’u ortaya çıkarmış olmalı. Nirvana’nın neredeyse her parçasında ayrı bir güzel, ayrı bir ikonik ritimle kayıtları birbirine uhulayan bir müzikal hayvan kendisi.

Basitlikle kuvvetin çok ama çok acayip bir uyumunu tüm davul partisyonlarında görebilirsiniz.
Nirvana’dan sonra çoğu rock grubunun aslında birer paçavra olduğunu gördüğümüz 90’lı yıllarda birçok genci pençesine almış, çok güzel yerlere bırakmış bir değer kendisi.

Önce şöyle şu hayvan evladını tanıyalım. Pogolar şirkettendir.

Grohl’la –ayıptır söylemesi- 2013 yılında bir karşılaşmam oldu. Bu vesileyle de dandik bir Dave Grohl anımı sizlerle paylaşayım.

SXSW’e gittiğim o yıl Austin sokaklarında mal mal yürümekteydim. Caddeler çok geniş oralarda, o yüzden karşıdan karşıya geçmek bizim gibi keko yayalar için büyük sıkıntı, çünkü ancak ışıklardan karşıya geçebiliyorsunuz. Neyse lafı uzatmayayım, yürüdüğüm kaldırımı bariyerlerle kapatmışlar. Ben de karşıya geçmedim. Yolun engellenen alanının dışından ‘Türk’e bi şey olmaz abie yeaaa’ diye yürüyorum. Kapatılan yol ise Soundcity filminin gösterileceği sinemaymış. Tam o sırada önümde duran limuzinden Dave Grohl indi. Ben mal gibi yol ve bariyer dışında olduğum için kendisiyle SA – AS tarzında bir iletişimimiz oldu. Piçliğim sayesinde kendisine ‘Abi filme gidiyor musun?’ diye sordum. Kendisi de ‘Olm benim filmim zaten, sen gelecek misin?’ dedi. ‘Abe biletim yok, bitmiş’ dedim. Cepten davetiyesini çıkarttı uzattı, korumanın yanından bana verdi… ARO dedim ve yoluma devam edip deli gibi uzamış kuyruğun sonuna yuvalandım. Ünlülerle yaşadığım en dandik ama faydalı anılarımdan biri de budur. Saol Dave kardeş, bu yazıyı okuyorsan Türkçe öğrenmişsin demektir, gel bir ara Kadıköy’e çayımı, çorbamı iç.

—————————–

Danny Carey (Amarikalı Sanayi Çocuğu Deni)

Şimdi geldik fenalar fenası bir abiye. Abi diyorum ama günümüz davulunun tartışmasız büyük reyizlerinden ve öncülerinden bir isim karşımızda duruyor. Konserlerde giydiği dandik formaları ve tuhaf inançlarını bir kenara bırakırsak, Danny Carey modern rock davulunu güzel bir yere getirdi. Getirdiği yerden de hala ileri götürmeyi başarıyor.

Kendisini tabii ki daha çok Amerikan progresif rock grubu Tool’dan tanıyoruz. Volto! Diye bir yan grubu da var, ona da bakarsınız. Danny Carey, bir bakıma King Crimson’dan Bill Bruford ve Rush’ın Kanadalı çılgın dedesi Neil Peart’ün gizli gizli büyüttüğü bir evlat gibi. Poliritmik, güçlü, kontrollü ve yaratıcı.

Stüdyoda ya da trampetinin üzerinde tuhaf şekiller mekiller görürseniz şaşırmayın. Acayip acayip şeylere inanıyor. Gezegenlerin düzeninin hayatımıza etkisini filan düşünüyor. Kafa yanık yani bir bakıma ama muazzam bir davulcu. Yani yan yana otursak muhabbet etsek belki de bir noktada bize gelip ‘Yol yaptı’ bile diyebilir. O yüzden daha çok müziğine ve bize gösterdiği yepyeni melodilere kulak kabartmakta fayda var. Kendisini canlı da izledim, Danny Carey çalarken o kadar rahat görünüyor ki, sanki yaptığı şeyleri herkes yapabilirmiş gibi hissedebiliyorsunuz. Ama bu durum zaten işini güzel yapan herkesi izlediğinizde de gerçekleşir.
En sevdiğim isimlerden biri. Pagan mı sataniz mi, sabetayiz mi belli değil, o ayrı.

Alın, bu da gayri resmi Tool konser videolarından oluşturulmuş, masadan ses alınmış senkronu yapılmış olmayan Tool DVD’si

———————

Terry Bozzio (Çıldıray Abi)

70’lerin ortasından günümüze gelen bir duygu seli gibi bir isim Terry Bozzio.
Frank Zappa gibi bir akıl hastası dâhiyle çalışmasının bir sebebi var illa ki. Bozzio da boş değil. Büyük ihtimalle görebileceğiniz en janjanlı davul setine sahip olması bile Terry Bozzio’nun ilginçliğine gölge düşüremiyor.
Zappa’dan sonra 80’ler popuna giren Bozzio’nun geldiği yer şuralar:

Bu müzikten sonra ise çok acayip şeyler oluyor. Bozzio artık davulu notalı bir enstrüman gibi kullanıyor, ritimler değil melodiler çalıyor. Günümüz modern davulunun tüm bilinenlerini alt üst ediyor bence. Bir perküsyoncu, bir piyanist gibi yaklaşıyor davul setine ve zillere tabii ki. Bakın aynı bu şekilde:

————–

Ringo Starr (Saçlı)

Serinin ilk bölümünün sonunu çok kritik bir isimle bitireceğim: Ringo Starr.
Rakınrol ve ötesinin büyük ve gizli bir ismi kendisi. Çoğu insan Starr’ın çalışındaki parıltıyı göremez. Bu durum büyük ölçüde Ringo’nun başarısıdır aynı zamanda da. Neredeyse şeffaf, müzikle beraber evrilen, sade ama unutulmaz partisyonların uzun saçlı ve sevimli prensidir kendisi. Kendi zamanının büyük isimleri arasında gizli bir şekilde oturur durur… O isimler ki aralarında durmak bile büyük bir zevktir. Hendrix’in sihirbazı Mitch Mitchell ve akıl hastası hi-hat kullanmayan The Who’nun alkoliği Kate Moon.
Ringo’yu anlamak The Beatles’ı anlamaktır bir yandan da. Yeri gelir çalmaz, yeri gelir sadece müziği daha ileri götürür Ringo. She Loves You’yu ya da Ticket To Ride’ı hatırladığınız zaman Ringo’nun çalışını da hatırlarsınız. Teknikten çok daha önemli şeyler vardır müzikte. Onlara da kısaca Ringo diyebiliriz.

Bunun yanı sıra eşi dostu ve arkadaşları da onu çok sever. Şakacı davulcu klişesinin gelişmesinde de büyük bir yeri vardır Ringo’nun. Çaldığı partisyonlar çok kolay görünse de aynısını çalabilmek, o hissi verebilmek nedense ilginç bir şekilde çok zordur.
Solak olmasına rağmen sağ ele uygun bir setle çalar Ringo davulu. Ay aynı ben!

Ben size şöyle bir çalma listesi bırakıyorum. Dinledikçe geçmişteki güzel günlerinizi hatırlayıp geleceğinize hazırlanırsınız.

Serinin devamında rock tarihinin bomba davulcularına devam edeceğiz.
Serimiz John Bonham yönünde ilerlemektedir.
Görüşmek üzere.

kaan sezyum