SHAKING THE HABITUAL

SHAKING THE HABITUAL


The Knife


Bir süper kahramanda aranan özellikler nelerdir? Öncelikle bir süper gücü olsa fena olmaz. Yani uçmak olsun; hoplama, zıplama olsun ama bir şekil yapabilsin. İkincisi illaki bir averaj zekalı sevgilisi olsun; öyle ki kıytırık maskesini veya gözlüğünü takınca mucizevi bir şekilde az önce yiyiştiği sevdiceğini tanıyamasın. Üçüncü olarak da, standart pakette en az bir pelerin ve maske içeren kostümü olsun.

Evet, İsveç’in süper kahramanları bu aranılan özelliklerin ikisini bünyelerinde barındırıyorlar. Birincisi Silent Shout gibi efsane albümler yapmak, ki sanırım bu da uçmak kadar önemli bir süper güç. İkincisi de,12 dev adam maskeleri olmadan konserlere çıkmamaları…

Yüzlerini Daft Punk misali seyircisine kapatan ikili, kendimizi yüz görümlüğünü denkleştiremeyen damat adayı gibi hissetmemizi sağlıyor. İsveç’in sendromlarıyla ünlü şehri Stockholm kökenli Dreijer kardeşler, ilk olarak medyanın dikkatini 2003 yılı Deep Cuts albümü ile çekebildiler. Hatta bu albümden Sony Bravia’ya reklam jingle’ı olarak iteledikleri Heartbeats şarkısı ile de kendi plak şirketlerini kurdular.

2006 yılında çıkardıkları, hayatımızı Richter ölçeğiyle 7 şiddetinde sallayan albümleri Silent Shout ile, Pitchfork’dan da yılın albümü ödülünü kapıvermişlerdi. 2009’da Dreijer kardeşlerden Karin’in solo projesi Fever Ray ise yine otoritelerden takdirli karneyi eve götürüp, BMX bisikleti cebe indirmişti.

İsveç’in Oya-Bora’sının sound’u experimental-electronic ve synth-pop diye tanımlanmış olsa da, albümde tellerini tıngırdatmadıkları müzik aleti korkarım yok. Bu özellikleri de The Knife’ı, hileli-iyi klasmanı olarak kodladığımız “janrsız” gruplar kategorisine sokuyor. Grubun ilham periliği görevi ise Sonic Youth, Kate Bush ve David Lynch arasında kardeş kardeş paylaştırılabilir sanırım.

Albümün açılışındaki şarkılar A Tooth For An Eye ve Full of Fire hemen içinizin ısındığı ve bizi farketmeden albümün labirentine sürükleyen yem şarkılar. Without You My Life Would Be Boring, Sulukulu’de çalsa yadırgamayacağımız, İsveçlilerin bize darbuka dersi verdiği parça olmuş. Albümde Raging Lung ve Ready To Lose gibi 2006 ruhunu yaşatan şarkılar olduğu kadar, Old Dreams Waiting To Be Realized gibi 19 dakikalık vokal içermeyen, hazmı zor şarkılar da bulunmakta.

Sonuç olarak “The Knife Sevenler  Derneği” olarak 7 yıllık bekleyişe değmiş diyoruz. Tamam bir Silent Shout değil ama zaten anti-pop kafalarda olan grubun, yaza damgasını vuracak oynak bir albüm yapmasını beklemek de nafile olurdu. Bol off-beat ritimleriyle, emek isteyen bir albüm olmuş ama labirentin sonunda peynir var. Hem de üzerine kürdan batırılmış olanından. Yani sosyetik peynir.