SETTLE

SETTLE


Disclosure


Her jenerasyonun klişelikten ölüp biten aşk şarkıları vardır.

Fifa oynarken oyuncu yaratmayı seven bünyem burada devreye giriyor ve üç tane aşk şarkısını namusu yapan karakter yaratıyor.

1. Adı: Kaan Tefesever

Mesleği: Bankacı

Yaşı: 38

İlişki durumu: Bilkent Üniversitesi’nde ekonomi bölümünde okurken tanışıp 5 sene çıktığı Esra’yla evli. Hafta sonlarını AVM’lerde geçiriyorlar. Çok seviyeli bir ilişkileri var. Ortak özellikleri averaj zevklere sahip olmaları. Esra Kaan’la niye evlendiğini “Kaan çok iyi çocuk” diyerek açıklıyor.

Aşk şarkıları: U2 – One

2. Adı: Özlem İçici

Mesleği: Kahvenizi yudumlarken kitap okuyabileceğiniz dandik bir butik kafe sahibi.

Yaşı: 28

İlişki durumu: Amelie filmini izledikten sonra erkek beğenemez oldu. Hep “The One”ını arıyor. Küçük boktan sürprizlerden hoşlanıyor ve Fransız Kültür’de minik bir rastlantı sonucunda tanışacağı D&R entellektüelini düşlüyor.

Aşk şarkısı: Coldplay – Fix You

3. Adı: Recep Lor

Mesleği: Halıcı

Yaşı: 20

İlişki durumu: 3 sene önce babasının dükkanına halı almaya gelen Tarık Bey’in kızı Asuman’la çıkıyor. Ya da o öyle zannediyor. Merhabalaştıkları günden beri kızı hisli SMS yağmuruna tutuyor, Facebook’tan blocklandığı güne kadar kızın duvarında özlü sözler video’ları paylaşıyor ve evinin önüne gidip kutu bira içiyordu. Yavaş yavaş Asuman’la beraber olmadığının farkına varmak üzere

Aşk şarkısı: Esemen Rhmye feat. MC Cash – Abim Boşver O Kadın Sürtük

Şimdi dördüncü olarak hayali bir karakter yaratmaya gerek yok. Dördüncü bizzat ben olayım. Benim aşk şarkım da “unconventional” bir şekilde Disclosure – Latch olsun.

Nedenlerini sıralayarak Settle’ın karnını deşmeye başlıyorum.

Bir defa “unconventional” kelimesini dilimize çevirmeye kalkıyorum. Karşıma “alışılmadık, rahat, laubali, teklifsiz ve kalender” sonuçları çıkıyor.

Kalender kelimesi Sam Smith’in salya sümük söylediği Latch’i özetlemek için biçilmiş kaftan. “Now I’ve got you in my space, I won’t let go of you” ilk başta kulağa nu-arabesk sözler olarak gelse de, dinledikçe insanın içini güzel güzel kıyıyor ve gerçekten sevdiğin insanın yamacına girebildiysen o tatlı yamaçtan çıkmaman gerektiğini kalender kalender anlatıyor.

Alışılmadık kelimesini Settle’ın girince çıkılamayan dehlizlerinde ararken karşıma Simulation çıkıyor. Artful Dodger’ın kral olduğu zamanlardan beri karşımıza çıkmayan külüstür beat’ler, karı kılıklı kırpık vokal sample’ları ve ne idüğü belirsiz davul aranjmanları aynı potada eritildiğinde “alışılmadık” kelimesinin müzik sözlüğünde tanımı oluşuyor.

İçinde yancı gibi yer aldığı elektronik alt yapılı projelerle Friendly Fires’dan yavaş yavaş sıkıldığını belli eden Ed Macfarlane’in yatıya kaldığı Defeated No More albümün “rahat”ı… Disclosure’ın albümü peygamber vitesine aldığı yedinci şarkı öğlen rakısından çok öğlen pina colada’sı işlevi görüyor. Karayipler yolcusu kalmasın…

Kolpa “Camide içki içtiler” haberinin 250 defa zikredildiği şu günlerde kilisede türlü türlü ahlaksızlıkların cirit attığı video’suyla When A Fire Starts To Burn, “laubali” bir çekicilikte. Ağza sakız gibi yapışan vaazvari sözleri ve UK Garage’ın olmazsa olmaz bas arpejiyle insan bu şarkıyı duyduğunda RT etmek, mitinglerde otobüs tepelerinden haykırmak, mikrofon değiştirmeye yanaşan karısını azarlamak istiyor. Bi dur Disclosure ya…

Albüm incelemesini amele gibi tek tek “unconventional” kelimesinin Türkçe’deki izdüşümü kelimelerle sonlandıracağımı artık Egemen Bağış bile anlamıştır diye düşünüyorum ve geliyoruz “teklifsiz” kelimesine. Uzun zamandır kulüplerde, radyolarda, kafeteryalarda ve yemekhanelerde duymaktan bütün kanal kayıtlarını ezberlediğimiz White Noise teklifsiz olmayacak da kim olacak? Vampirler bile bir “Abim evine girebilir miyim? Bir şey lazım mı geliyorum yoldayım. Bir ufak rakı kapayım mı?” derken Aluna George, White Noise’u getirip gaz bombası gibi sağdan soldan üstümüze, kafamıza nişanlayarak atıyor. Teklif yok, ısrar var. Böyle işe can feda.

Daft Punk’ın Random Access Memories’le elektronik müzik kotamızı domine ettiği ilkbahar günlerinden yazın çatına giriş yaparken Settle, mevsimin elektronik albümü olduğunu zahmetsiz bir şekilde kanıtlıyor.

The Streets’in ilk çıktığı zamanları hatırlayın, Craig David’in mahallenin muhtarı gibi gezdiği günlere dönün ve bu ikiliyi yakalarından tuttuğunuz gibi Basement Jaxx’e götürüp bir stüdyoya kapatın… İşte öyle bir şey Settle.

Henüz 18 ve 21 yaşında olan Lawrence kardeşler uzun zamandır İngiltere’den çıkan en heyecanlı elektronik müzik ikilisi olarak yazılan çizilen her türlü olumlu eleştiriyi sonuna kadar hak ediyor.

Yılın en iyi albümü olmasa bile, en iyi elektronik albümü olacak kadar ahlaksızca iyi ve gerçekten “unconventional” bir albüm olan Settle’dan iki üç tane alın. Dinlemekten CD’nin kafa ayarını bozacağınızın garantisini biz veriyoruz. Hem de bedavaya. Yani para vermeden.

Acil değil ama çabuk çabuk dinlemenizi hararetle öneriyoruz.