SILENCE YOURSELF

SILENCE YOURSELF


Savages


Savages, son 1.5 yıldır “Bomba post-punk şeklinde geliyor” diyen bir grup. Yani öyle fazla “Underground” bir grup değil. Evinde internet bağlantısı olan her müzik takipçisinin, bir tık uzaklığındaki kalburüstü tüm müzik blog’larının ismini büyük puntolarla yazdığı bir grup. Siouxsie’nin günümüze uyarlanmış modeli olan vokalist Jehnny Beth’in John & Jehn geçmişini de göz önünde bulundurursanız, “İlk ben biliyordum” gibi Benetton 0-12 türevi yaklaşımlar sergilemek abesle tek kale maç yapmak gibi bir şey.

Özellikle Husbands single’ı ile post-punk’ın en sevilesi yanı olan gün yüzü görmemiş karanlık sound’unu başarılı bir şekilde işleyen Savages, Amazon Kadını vahşiliğinde geçen canlı performansının da etkisiyle ilk albümü Silence Yourself’e doğru giden yola asfalt dökmeye başladı. Bu albümün, post-punk’a tekrar altın bilezik takan gruplardan Interpol’ü de vitrininin en parlak köşesine koyan Matador’dan yayınlanması ise güzel bir tesadüf olsa gerek.

The Organ’dan beridir hür yaşayamayan kadın egemenliği altındaki post-punk’ı tekrar gözler önüne seren Silence Yourself, Shut Up’ın yüzünüze tokat gibi çarpan basları ve kesik gitar riff’leri ile açılıyor.  Jehnny Beth’in vokallerindeki tutkuyu fark etmeniz ise, IQ seviyeniz çok düşük değilse fazla vaktinizi almıyor. John Cassavetes’in Opening Night filminden alınan bir diyaloğun bizi albümden içeri alırkenki misafirperverliği için de ayrıca teşekkür etmeliyiz.

Post-punk deyince aklına hemen Joy Division ve Bauhaus örneği gelen fazla yüzeyselleri de, Gang of Four ve Wire’dan DNA örnekleri arayanları da memnun edebilecek bir duruşu var Savages’ın. Özgünlük vaat etmiyorlar. Gerek şarkı sözlerindeki, gerekse de bu sözlerin vokal ve enstrüman bazında dışavurumundaki inandırıcılık grubun en büyük silahı. Post-punk duruşu dört adet kapak kızı kıvamında, sadece imajda kalacak şekilde değil; Silence Yourself’in tamamına homojen olarak yayılmış bir formatta karşımıza çıkıyor. Sahici kızlar anlayacağınız.

Akorların uyumsuzluğu ile sahip olduğu öfkeye faiz bindiren City’s Full, Gemma Thompson’ın Beth’in vurucu şarkı sözlerinin altına siyah boardmarker kalemle kalın bir çizgi çektiği Strife, albümün 5. viteste giden temposuna acı fren basmasına rağmen içeriğe daha dikkatli bakmamıza fırsat veren Waiting For A Sign; Silence Yourself’in ne kadar iyi bir albüm olduğunu kronolojik olarak açıklamaya yetiyor.

She Will’deki anlatım gücünün kuvveti sayesinde, sadakatsizliğin aslında çekici bir şey olabileceğini düşünebilirsiniz. Yüksek Sadakat filmini beğenen bu şarkıyı beğenmeyebilir anlayacağınız. Yüksek Sadakat grubunu sevenlerin, şu satırları okuyor olma ihtimali ise başlıbaşına bir kıyamet alameti olabilir.

Yırtıcı ama sevimli mi sevimli bir sırtlanın (Sevimli sırtlan bulana 1 milyon dolar veriyoruz.) doğal ortamındaki vahşiliğini anımsatan gitarları ile No Face, Jehnny Beth’in sahnedeki donuk bakışları kadar ürpertici olmayı başarıyor. Ayse Hassan’ın otomatik pilotta seyreden baslarının payını da unutmamak gerek.

Gotik sofrasında Savages’la baş başa oturduğumuz kapanış şarkısı Marshall Dear ise grubun müzikal olarak hangi sınırlara kadar gidebileceğini gösteren, ileride tek tip bir sound’da mahsur kalmayacaklarının garanti belgesi gibi. Hüsnü Şenlendirici’nin kulaklarını çınlatan klarnet solosu ise Silence Yourself’in kendisi kadar güzel noktası olmuş.

Savages, çoğu grubun albümü çıkmadan verdiği; “Ben geliyorum” mesajının, albüm çıktıktan sonra; “Galiba yanlış geldim” halini alması durumunu yaşamıyor, yaşatmıyor. Dört kadın bir araya gelip, Nil Karaibrahimgil’in “Bütün kızlar toplandık” motto’sunu alıyor, içine saatli bomba yerleştirdikten sonra “Öyle toplanılmaz, böyle toplanılır” mesajını da iliştirerek müzik piyasasına doğru fırlatıyor.