DON’T FORGET WHO YOU ARE

DON’T FORGET WHO YOU ARE


Miles Kane


“Çirkin ama iyi giyimli” Miles Kane, The Rascals adlı grubuyla dış kapı zilimize basıp, hayatımıza gireli altı yıl oldu. 2008’in başında çıkan Rascalize adlı albümle piyasaya giriş yapan grubun ömrü çok olmasa da Miles Kane’in ilerleyen yıllarda yeni İngiliz ikonlarından biri olma olasılığı kulislerde sıkça konuşuldu. Ardından kankaların kankası Alex Turner’la The Beatles’ın ekmeğini oldukça şık ve başarılı bir şekilde yedikleri The Last Shadow Puppets projesi ile Agyness Deyn’in kolarının arasına kadar uzanmayı başardı.

Sırada assolistliğe adımını attığı solo kariyeri vardı. Noel Gallagher gibi kaşı kalın ve sembol bir ismin desteğini alan Miles Kane’in 2011 yılının Mayıs ayında çıkarttığı Colour of the Trap, içinde birçok hit parçayı barındıran, yani; bulduğu pzosiyonu affetmeyn mis gibi bir albümdü. Come Closer, Inhaler ve Rearrange gibi şarkılar, dönemin indie milli marşları oldu.

Geçtiğimiz günlerde çıkan yeni Miles Kane albümü Don’t Forget Who You Are ise isim bazında I Know What You Did Last Summer’ın devam filmi hissiyatını veriyor. Sonuçta ilk izlenim önemlidir değil mi? İlk single olarak seçilen Give Up’ı, 2013’ün Şubat ayında EP formatında tanıma fırsatı yakalamıştık. Sound’unu sertleştiren Kane’in Mod akımından fazlaca etkilendiği kabak gibi ortadaydı. Mod denince akla hemen onun adı gelen Paul Weller’ın albümdeki varlığı da bunun tasikli, onaylı bir kanıtı olsa gerek.

Taking Over, Don’t Forget Who You Are ve Tonight gibi parçalar ise Miles’ın kulüplerden büyük arenalara transfer olmak istediğini gösterircesine nakaratı alkış tutmalı ve akılda kalıcı şarkılar olarak karşımıza çıkıyor. Bu şarkılar da ilk albümün sound’una göre daha sert mizaçlı şarkılar. Sert derken Black Sabbath sertliğinden bahsetmiyoruz tabii ki de. İngiliz rock’n roll’un gürültüsünden bahsediyoruz.

İlk albümdeki 60’ların ajan filmi heyecanı Don’t Forget Who You Are’da kayıpları oynuyor. Kane’in daha çok klasik İngiliz ballad’larına, hatta glam rock’a bile yöneldiği anlar oluyor. What Condition Am I In ve Better Than That gibi parçalar glam rock’ın şanını yürütmek için yaratılmış gibi. Darkness In Our Hearts, o kadar The Strokes vari bir şarkı ki; alıp Is This It’in içine koysanız sırıtmaz. Ha, olmuş mu derseniz; bizce olmuş; ama az.

İkinci albüm sendromundan mümkün olduğunca uzak duran Miles Kane, rock’n roll’un yılmaz savunucusu olma misyonunu kendine yüklemişe benziyor. Lakin Don’t Forget Who You Are, bağzı zamanlarda bu görevi layığıyla yerine getirse de, çoğu zaman tekdüzelikle fazlaca vakit geçirebiliyor.