SEQUEL TO THE PREQUEL

SEQUEL TO THE PREQUEL


Babyshambles


“Kinyas’la hiçbir zaman fazla konuşmazdık. Çünkü başkalarıyla kurabildiğimiz kolay diyalogları birbirimizle yaratmak çok zordu. Kendisini, uzaydan dünyaya düşmüşçesine yalnız hisseden bir adama ilgisini çekebilecek ne anlatılabilirdi ki? Dışarıdan bizi izleyen bir çift göz olsaydı, herhalde dünyanın en dengesiz insanları olduğumuzu düşünürdü. Yanımızda birileri varken sohbete hakim olan, mutlaka konuyla ilgili en ilginç cümleleri kurabilen, sosyal ilişkilerden haz alıyormuşçasına karşısındakini dikkatle dinleyen adamlardık. Ama insanlar gittiği zaman bir saniye içerisinde eski karanlık halimize bürünürdük.”

Büyük Britanya’nın Kinyas ve Kayra’ya tokat gibi cevabı Pete ve Carl… Ergenliğimizin Jake ve Elwood sonrası en sevdiğimiz ikilisi… Kardeşimle ilk Up The Bracket dinlediğimizdeki birbirimize o melül melül bakışımızı hala hatırlarım. The Libertines dağılmasa belki de şimdiye ormanda 10 Arctic Monkeys olmuştu ama deli oğlan Pete yaptı deliliğini ve dağıttı üçüncü kardeşimiz gibi sevdiğimiz grubu.

2005’de Pete’in gündeminde; yaşayan en ünlü süper hatta hiper model Kate ile beraberliği, sayısız bu-gece-karakolluk-olabilirim tutuklanması ve rehabilitasyonları dışında proje grubu Babyshambles’ı kurmak da vardı. Nasıl diyorlar İngilizler ”Well, that was a good year”. İlk albümleri Down in Albion; Fuck Forever, Albion ve Pipedown single’larını içeren ekmekli-ekmeksiz giderli bir çalışmaydı. O yılın belki en iyi liriklerinden biri olan “So what’s the use between death and glory? I can’t tell between death and glory” sözlerini yazan Pete; 2013’de Penguins adlı şarkısında hayvanat bahçesinde gördüğü hayvanları anlatan sofistike sözlere yatay geçiş yapmış durumda. Bu gidişatla yakında “Let’s form a group, group. Me the frontier, you the bandit.”  veya “My heart is like a moon, so eventually I’m chasing you” gibi sözler gelirse şaşırmayalım.

Son albümün prodüktörü ise daha önce Blur ve The Smiths ile çalışan usta isim Stephen Street. Davulcu açığını da 1800’lerin ünlü grubu Stereophonics’den Jamie Morrison’ı alarak kapatmışlar. 2011’de geçirdiği trafik kazası sonrası “Yıkılmadım ayaktayım” diyen basçı Drew McConnel da belki bu sezon takımın en iyi iç transferi olmuş.

Pete Doherty özetle “Where Julian Casablancas meets Sid Vicious meets lots of cocaine” ile formülize edilebilse de artık 34 yaşında. Camden Town’daki naif ve çalışkan günleri maalesef geride kalmış gibi duruyor. “Vasat”ın pictionary karşılığı bir albüm yapmış. Up The Bracket dinleyerek büyümüş olmasak belki harcanan potansiyel üzerinde bu kadar durmazdık ama ortada bir Up The Bracket gerçeği var arkadaş.

Şarkıların üzerinden geçersek; Fireman sıradan bir The Clash şarkısı olmuş.

Dr.No; “Ska da yaparız çocuk da” dedirten şarkı. Seven Shades of Nothing’in bass rifflerine bülbül öte. Fall From Grace’de biraz Bob Dylan b-side şarkısı olmuş. Nothing Comes to Nothing ilk single, “Eh işte”nin bir tık üstünde. Penguins hayvanat bahçesi ve çevresinde gelişen adeta “Babamın Penguenleri” adlı şaheser filmin müzikal versiyonu olmuş.

Özetle albüm en zayıf Babyshambles çalışması olsa da, eski güzel günler hatrına dinleniyor. Pete sanırım albümü yaparken “Abi kiramı ödesin üstüne de iki çizgi kokain parası artsın yeter” demiş. Bak Pete, sana Play Tuşu olarak son sözümüz “O Carl denen çocukla artık öpüşüp barışın”. Adam zaten İstanbul’da çalmaya geldiğinde “Youtube Rus sarhoşu” gibiydi. Nasıl “Deneysiz bir kimya düşünülemez” ise Carl’sız bir Pete de hiç çekilmiyor…

“Pete sana söylüyorum, Carl sen anla” da diyebiliriz.