LIGHTNING BOLT

LIGHTNING BOLT


Pearl Jam


Seattle’a 90’larda öyle bir yağmur yağdı ki, topraklar öyle bir bereketlendi ki; bu yağmurdan kareli gömleği, çıplak ayağı ile Eddie Vedder ve depresyonun bir ömür boyu olduğunun habercisi Pearl Jam yeşerdi. Çağdaşları Nirvana, Alice in Chains ve Soundgarden ile beraber grunge’ın şövalyeleri oldular, bir dönem hepimizi salaş giydirdiler, Seattle aşağı Seattle yukarı dedirttiler, özetle; yaptılar yapacaklarını.

Şimdiye baktığımızda ise Pearl Jam’in suratına bakıp şunu söylemek istiyoruz: “O eski halinden eser yok şimdi!”

Nerede bize hem mutsuz hem keyifli olmayı öğreten şarkılar? Nerede Black, nerede Jeremy, nerede Vitalogy diye sürdürürdük bu tiradı, ama işimiz uzar. Zira Pearl Jam grunge’ı zaten terk etmiş, şimdiki Amerika’nın ballad’larla bezeli Helva Rock olarak da bilinen Classic Rock’ının bayrak sallayanı haline gelmiş.

Eddie Vedder “Çekerim emaneti vururum adaleti” deyip eline ukulele’yi aldığında bile gönüller bir hoş oldu, samanlıklar seyran oldu. Güzel işler yaptı Eddie o ukulele’siyle.

2011 yılında yirminci yılını deviren grubun, 15 Ekim tarihinde piyasaya sürdüğü Lightning Bolt ise maalesef Eddie’nin ukulele’si kadar yenilikçi değil. Bu albüm Pearl Jam’in Inception’ından beri yapmadığı birçok şeyi yapan bir albüm olmasıyla birçok yeniliği içinde taşıyor, üzülerek bildiriyoruz ki bu yenilikler iyi manada değil.

2009 yılında yayınladıkları Backspacer albümü hippi bir kızla Camarro’suna atlayıp giden bıyığı yeni terlemiş gençse, Lightning Bolt şüphesiz ki bırakın hippiyi, kızı Camarro’yu, daha alttan vermeye çalıştığı derslerle bile arasını düzeltemeyen sorumsuz bir ergene benziyor. Aynı şekilde Backspacer, işler ne kadar kötüye giderse gitsin yarına umutla bakan, iyimser olan ama boş umutlara da kapılmayan, bir bakıma “eğlenmeye” çalışan bir albüm ki, ballad’larına ve depresif yönüne alıştığımız Pearl Jam için bu değişik bir şeydi.

Öte yandan Lightning Bolt ise keskin uçları, kızgın fakat modern riff’leriyle günümüz jenerasyonuna hitap etme çabasında gibi. Şarkılarda yeni bir tat bulamamanın yanı sıra Eddie Vedder’in Ukulele Songs’taki şarkıları alıp, modernleştirip daha geniş bir kitleye hitap etme çabasında olduğunu görüyoruz (dön bak: Sleeping With Myself). Bir bakıma Pearl Jam orta yaş krizi geçiriyor gibi, ilk albümlerindeki orjinallik gitmiş, yerine sıkıcı bir tahmin edilebilirlik ve yatıya kalan huzursuzluk gelmiş.

 

Bu albüm medyaya takındıkları “uzak” tavrı da yerle bir ettiklerinin bir göstergesi. Live set’leri dışında kameraya gözükmeyen grup, albüm çıktı çıkalı çoktan 2 video’yu ve Eddie Vedder’ın kamyonetini yollara vurup hayatın anlamını aramaya çıktığı bir sahne arkası video’sunu cebe attı bile. 2 albüm arası geçen sürede medya pazarlama taktikleri üzerine ders almışa benzeyen grubun son albümdeki şarkılarına bir göz atıyoruz şimdi.

İlk single Mind Your Manners, pogo’yu bir yaşam tarzı olarak benimsemiş dinleyicilere gelsin. Bu şarkı bile Pearl Jam’in çizgisinin ne kadar dışında durduğunun bir göstergesi.

Bizce albümün en iyisi olan Pendulum ise klasik bir “downtempo” Pearl Jam şarkısı. Arka plandaki zilleriyle diğer şarkılardan ayrılmasının yanı sıra, karanlık yanı neredeyse bir Wovenhand parçası gibi. Kendini tekrar tekrar dinlettiren nadir şarkılardan.

Yellow Moon, gotik sözleriyle Edgar Allan Poe şiirlerinden hallice.

Let The Records Play ise Eddie Vedder’ın country’yi ne kadar çok sevdiğinin sözlü ve besteli bir kanıtı. Mumford & Sons tarzı aşırı neşeli ve hareketli olmayışıyla country’nin özüne dönen, sade bir şarkı.

Sleeping with Myself albümün bariz hatalarından bir tanesi. Ukulele Songs albümündeki orjinalliğini yitirmiş olan şarkıyı, keşke o albümde bırakaydınız da hiç Lightning Bolt’a alet etmeseydiniz diyoruz, ama Pazarlama 101, yapacak bir şey yok.

Pazarlama demişken yazımızın sonunda sizi illuminati temalı bir albüm kapağı çözme seansına davet ediyoruz.

 

“Kilise haçıyla cami hilalinin kesiştiği yerde üçüncü gözünüz itinayla açılır, şimşekler çakar, dünyalar yıkılır, Eddie Vedder’ın İsrail ziyaretinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı” diyen albüm kapağında da şüphesiz bir Disneyvari bilinçaltı oyunlar dönüyor, bizden söylemesi. Lady Gaga’dan sonra Pearl Jam’i de mi kaptırdık nedir, hadi hayırlısı.

Yazımızı kapatırken Lightning Bolt her ne kadar söyleyecek yeni bir şeyi olmayan bir albüm olsa da hala inkar edilemez bir şekilde Pearl Jam’dir, kalbinden yaktığı ağıtlarıyla Eddie Vedder’dır diyor, umudumuzu henüz tamamen kesmiyoruz.