PRESENT TENSE

PRESENT TENSE


Wild Beasts


Wild Beasts’in, gramer kuralları ve özellikle zaman kipleri bir kulağından girip diğer kulağından çıkan yeni jenerasyona adadığı, hatta bunun uğruna yeni prodüktörler bile transfer ettiği dördüncü stüdyo albümü servise sunuldu sevgili dinleyenler.

Singer – songwriter gibi bir müesseseyi sıkıcı yaşlıların tekelinden alıp hipster’ların ve hipster hissedenlerin de sevebileceği bir kategori haline getirmekte bayrağı taşıyan Hayden Thorpe, Present Tense boyunca dilbilgisi ve imla kuralları dersi vermekle kalmıyor; yaratıcı yazarlığa giriş, yazım tekniklerinde akımlar gibi seçmeli dersleri de eli kalem tutan dinleyicisine sunuyor. Müzik bölümü lisans diplomasının yanında Karşılaştırmalı Edebiyat çift anadalı da yapan çalışkan Hayden, haydan gelenin huya gideceğini; piyasada ayakta durmanın yeni açılımlar gerektirdiğinin kıssadan hissesini veriyor.

Tamam. Bu kadar metafor yeter, ancak hazırlıklı olun; Present Tense çok daha fazla metafor içeriyor.

Halihazırda döndüre döndüre dinlediğimiz mükemmel olmaya çok yakın ilk single Wanderlust ile açılan albüm, “Bu vahşilerden alışık olmadığımız oranda synth duyacağız anlaşılan” dedirterek Nature Boy’a geçiş yapıyor. Güreş müsabakalarından ilham aldıklarını dile getirdikleri bu şarkı, sporun vahşi doğası, grubun vahşi doğası, edebiyatın vahşi doğası ve synth’in vahşi doğasını aynı potada eritmek suretiyle yepyeni bir paralel vahşi doğa yaratıyor. Siz bir grubun bir güreş maçından nasıl bir ilham alabileceğini düşünmekle meşgulken, açılmakta olan üçüncü şarkı Mecca bu estetik vahşeti bıçak gibi kesip çok daha evcil sulara yelken açıyor. Agresif synth’lerin homojen pedallarla şampiyonluk dansı gibi ilerleyen albüm, Sweet Spot’ta sakin tonunu korumaya, satır araları tekrar tekrar okunacak sözleri ardı ardına dizmeye devam ediyorken; bir yandan da albümün veliaht parçası Daughters’a hazırlıyor dinleyiciyi. Kendallı grubun bitirme projesi olan Daughters, tek başına bir makale boyunca incelenecek öğelerle dolu. Durmaksızın yeni gündemlere gebe şu günlerde eğer vakit ayırabilirsek, Daughters için kalbimiz kadar temiz apayrı bir sayfa da açmak isteriz. Dağınık ve aksak ritmlerin sisli havaya mega yakışan synth’lerle seviştiği Daughters, hikayenin antikahramanını, havalı kötü adamını sinsice takip eden bir soundtrack gibi. Hemen ardından açılan Pregnant Pause, ismiyle müsemma nitelikte. Daughters’ın ozon tabakasına saldığı sisli atmosferi duraklatan, ancak devamına gebe olduğunu deşifre eden şarkı, yetkin bir orkestra şefi tarafından yönetilmişçesine bir piyano baladı; aynı zamanda albümün ikinci yarısının bütün indie ve etrafında gelişen türde albümlerden alışık olduğumuz üzere daha yumuşak ve dingin şarkılarla sıralandığının sinyalini de veriyor. Bu ikinci yarının kazananı olan A Simple Beautiful Truth, Wild Beasts’in ustalıkla yaptığı üzere yine ismiyle epey benzerlik taşıyor. Basit ve güzel bir gerçek gibi olan şarkı, üç dakikalık minimal bir haz veriyor dinleyicisine. Davulların başrolü üstlendiği A Dog’s Life, hikayenin yardımcı rolünü şarkının sözlerine bırakıyor. Ölen köpeklerin ardından literal anlamda ağlayan gitarların ise Jüri Özel Ödülü’nü kucakladığı şarkı, nöbeti gramer derslerinin devam ettiği Past Perfect’e bırakıyor. Yabancı dil öğrenme kabiliyeti yerleştirilmemiş beyinlere sahip dinleyicilerin hiçbir şekilde anlayamadığı bir zaman kipini anlatan şarkı, sükuneti ve benim diyen gramer kitabına taş çıkartan anlatımıyla, İngilizce hazırlık öğrencilerine past perfect tense hakkında daha çok mesai harcama motivasyonu verecek diye ümit ediyoruz. 2009’da One Love, 2013’te ise RBMA partisiyle hoşbeş olduğumuz grup alınmasın gücenmesin ama son iki şarkı New Life ve Palace, grubun prodüksiyon sürecinde fazlasıyla duygusal bağ kurup da albüm dışında tutmaya kıyamadığı besteler gibi duruyor. Klavye egzerzisi ve şan dersi çalışması niteliğinde olan bu iki şarkı, başka bir grup için iyi bir referans olabilecekken Present Tense gibi standartların epey üstünde bir albümün kapanışını yapmak için yetersiz kalıyor.

Wild Beasts, sound reformuna start veriyorken, Two Dancers ve Smother gibi iki şaheseri ürettikleri uzatmalı prodüktörleri Richard Formby’yle yollarını ayırıp CV’sinde Jon Hopkins, Pulp bulunan Leo Abrahams ve Björk, Klaxons gibi isimlerle yarışmaya katılan Lexxx ile çalışmayı tercih etmiş. İsimlerin yetkinliği, özellikle synth cephesinde kendini kör göze parmak sokarcasına belli ediyorken, maalesef Present Tense’i bir Two Dancers veya Smother yapamıyor. Bu Present Tense’i kötü bir albüm yapmıyor, aksine nikahlık bir albüm yapmasına rağmen, grubun Formby ile yakaladıkları kutu kolanın gizli formülü gibi olan kimyadan da mahrum bırakıyor. Çünkü neden? Gelen gideni aratır.