THE UNKNOWN

THE UNKNOWN


Dillon


Düşük yaparak kaybettiği bebeği için yazdığı şarkı Thirteen Thirtyfive ile hafızalarımıza kazınan, melankolinin sınırlarını zorlayan Dillon yeni albümüyle karşımızda.

2011 yılındaki çıkış albümü The Silence Kills’den sonra yine BPitch Control’dan çıkan Dillon’un ikinci albümü The Unknown, önceki çalışmalarından daha farklı olarak kendini gösteriyor. Dillon’ın boğuk sesli vokali yerini biraz daha çıplak, yalın bir sese bırakmış. Ama ara sıra da kendine özgü boğuk sesini kullanmayı ihmal etmemiş.

The Unknown parçası ile açılan albüm, insanlık ve kadınlık düşünceleriyle dolmuş taşmış. İlk önce piyanoyla giriş yapılıyor ve nakaratta sert elektronik ritimler mayışmanıza engel oluyor. Albümden önce ortaya atılan A Matter of Time, kendi hakkını veriyor. Yine piyano ağırlıklı bu melankolik parçada Dillon’ın vokalinin güzelliğine bir kez daha şahit oluyor ve kendisine kefil olacağımıza dair kalıbımızı basıyoruz. You Cover Me’yi duymaya başladığımızda göz kapaklarımızda bir ağırlık oluşuyor, bünyemizde bir rahatlama alıyor bizleri. “Ninni” isimli çalma listenize bu şarkıyı sürükleyebilir, mayış mayış mayışarak rahat bir uyku çekebilirsiniz. Forward parçası da You Cover Me ile benzerlik taşıyor fakat Dillon’a eşlik eden sıralı elektronik cızırtılar şarkıya ayrı bir hava katmış.

Yukarda Dillon’un boğuk sesinin yerini daha çıplak, temiz bir sese bıraktığını söylemiştik ama In Silence’ta istisnai bir durum yaşanıyor. Boğuk sesle başlayan vokal, nakaratta elektronik vuruşlar ve hiç dinmeyen “chill” bir sound’la şarkıyı bitiriyoruz. In Silence ‘İşte burdayım’ diye kendini belli etmeyi başarıyor. 4ever albümün bütünlüğünü bozmadan 6. sırayı alan, Dillon’un bastıra bastıra sözlerini söylediği bir parça. Yalnız şarkının 2:40’tan sonraki kısmında Dillon’ın sesinin titrediğini hissedebiliyoruz. Bir bitkinin büyümesini anlatan Evergreen, hümanist bir ballad olarak adlandırılabilir. Şarkının sonlarındaki robotik ve elektronik ritimler Evergreen’in repeat tuşuna basmak için güzel bir sebep. Ardından piyano ağırlıklı Into The Deep bizlere merhaba diyor. Ama biz pek kulak asmayarak diğer şarkıya geçiyoruz.

Into The Deep, ismine yaraşır şekilde albümün dehlizlerinde kalmış bir parça. Farklı elektronik melodiler bu şarkıya da dahil olsaydı belki bir kulak asardık ama olmadı. Eğer You Cover Me albümden önce ortaya sürülmeseydi, diğer bir sürülecek şarkı Don’t Go olurdu. Daft Punk’ın RAM albümünde Get Lucky nasıl bir statüdeyse, Don’t Go da The Unknown’da bu görevi üstleniyor. Dalgalı bir soundla başlayan şarkımız, piyano ve art arda seri sıralı şirin vuruşlarla devam ediyor. Şarkının sonlarında ise akışkan synth’lerle kendimize geliyoruz. Evet, akışkan synth. “Susamlı değil, akışkan synth”.

Lightning Sparked da bizlere robotik ve elektronik melodiler sunuyor. Bu şarkıya Evergreen’in kardeşi diyebiliriz. Ve karşınızda Nowhere! Birbiriyle uyumlu on numara melodiyle başlıyor şarkı. Dillon’ın inlemelerinin kulaklarımıza dolduğu bu şarkıda, sert ve titrek vuruşlar Nowhere’i en ön sıralara kadar taşıyor. Albüme Current Change noktayı koyuyor. Keşke en başta warm-up görevi üstlenseydin be Current Change, pek olmamışsın sen.

Albümü yaşlı amcalar misali şöyle bir uzağa tutup baktık mı, sıcacık bir albüm olduğunu söyleyebiliriz. Şarkıların yapısı piyano, minimal elektronik tınılar ve Dillon’ın öne çıkan sabit vokali üzerinde kurulu. Bütünü sağlamış bir albüm. Minimal elektronik ritimlerle kulaklarımızı yoklayan ama yormayan, uyutmayıp sadece gözlerimizi dinlendirttiren Dillon’ın sesini kıskandırtan bir yapıya sahip. Bu albüm Dillon’ı sahnede zorlamayacaktır. En kısa sürede prodüktörlerin A Matter of Time veya Don’t Go’yu remix’lemelerini heyecanla bekliyoruz.