AELITA

AELITA


Mando Diao


İsveç’in medarı iftiharı olan gruplarından Mando Diao, 2000’li yılların başlarında büyük bir geri dönüş yaşayan garage sound’uyla yolunu bulmuş, 2002 çıkışlı ilk albümleri Bring ‘Em In ile gönül penceremizi aralamayı başarmıştı. Motown Blood, Paralyzed, Sheepdog gibi gelecek nesillere anlatılacak garage rock hit’lerinin altına imzasını atan grup; özellikle Motown Blood’la reklam jingle’larından film ve oyun müziklerine kadar ana akımın gediklisi olmayı da kotarmıştı.

Aynı dönemde patlayan The ile başlayıp ‘S’ ile biten garage rock grupları silsilesine isim tercihinden dolayı tam anlamıyla katılamasa da yükselen janrın rüzgarından faydalanan Mando Diao, hiçbir zaman kendi dalının sükseli isimlerinden biri maalesef olamadı. Doğru zamanda doğru işle piyasaya dalan ekip, Bring ‘Em In’in tam iki yıl ardından çıkarttıkları ikinci albüm Hurricane Bar ile az biraz yükselmeye, kaşesini arttırmaya, genç kızların kalbini üç çeyrek çalmaya başladı.

Hurricane Bar’ın ardından gelen Ode to Ochrasy, Never Seen the Light of Day ve Give Me Fire! gibi devam albümlerine maalesef sadece birer gitarlı dans hiti sıkıştırabilen grup, geçen yıllarla birlikte gözden de düştü. Josephine, Gloria gibi hit’lerse çok alkollüyken açılan şarkılar olarak hatıra defterlerinin az kullanılan sol tarafına yazılmış oldu. 2009 çıkışlı Give Me Fire! ve albümün yanar döner parçası Dance with Somebody ile biraz daha toparlanır gibi olsalar da, gerisi Mando Diao için hiç gelmedi, hep ön elemede takıldı grup… Oniki yıllık kariyerlerine Aelita ile birlikte tam yedi albüm ve bir de Best Of sıkıştıran İsveçli ekip, hep sınırlı sayıda hitlerle kısıtlı kaldığı için en iyi işleri Best Of albümleri olarak biliniyor. Bu arada Best Of çok güzel bir albüm, şu işe bakın ki içinde hep grubun en güzel şarkıları yer alıyor.

Mando Diao, yedinci albümü Aelita ile de makus talihini pek değiştirecek gibi görünmüyor. Kendilerini daha önceki albümleriyle bilenler muhtemelen ‘Aelita’ ile biraz şaşıracaklar. Albüm kapağından da anlayacağınız üzere grup, tarzını tamamen değiştirerek; 80’ler pop’unu sevenlere oynuyor, beyaz ceket sevenleri sevindiriyor. Seksenli yılların synth pop’una nikahı basıp “tam bir yaz albümü”ne imza atan grubun eski takipçilerini biraz kızdırabilecek bir değişim yaptığını da söylemek lazım. Eski dinleyiclerdenseniz albümü alır almaz bir kamyon adam çağırın yanınıza, grupla güzel bir kavgaya girmeniz olası…

Yeni albüm Aelita’nın açılışında dinleyiciyi Cumartesi gününe lanet ederek karşılayan Black Saturday adlı parça, albüme girişi gayet iyi kotaran ve daha ilk dinleyişte Dance With Somebody’i akıllara getiren klasik bir Mando Diao şarkısı konumunda. İkinci şarkı Rooftop’ta yaylılar, retro baslar ve vokaller parçayı olabildiğince seksi bri kıvama getiriyor. Genelinde orta tempoda ilerleyen albüm, ilk üç şarkısıyla naif bir açılış yapıyor. Mando Diao, bizlere yıllardan beri anımsattığı Türk rock müziği ezgilerini dördüncü şarkı Wet Dreams ile hunharca kanıtlıyor. Kendilerinin neden ülkemizde bu kadar beğenildiğinin belgesiymiş gibi gözümüze sokulan ezgilere lanet etmemek elde değil. Albüm en iyi parçalarından biri olan Wet Dreams’te Türk psychedelic müziğinden funk’a ve Barış Manço gitarlarına kadar her şey mevcut. Grup, vocoder sponsorluğundaki If I Don’t Have You adlı parçasıyla da güncel pop-rap parçalarına yancılık yapıyor. Lonely Driver ve ardından gelen Child ile albümde tekrar Mando Diao’dan duymaya hiç alışık olmadığımız yaylılar devreye giriyor. Sonuç olarak; bizi ne synth pop’a geçiş yapmaları, ne de yaylı soloları rahatsız etmedi. Aelita ile yeni sulara yelken açan Mando Diao, kulaklara kötü gelmeyen “Olsa da olur, olmasa da olur” bir işle karşımıza çıkıyor.