KONSER İDMAN YURDU SUNAR: MARK KNOPFLER

KONSER İDMAN YURDU SUNAR: MARK KNOPFLER


Orhun özdemir Yazdi


Yalnızca iki nota, radyoda duyduğunuz bir şarkıda gitarı çalanın Mark Knopfler olup olmadığını anlayabilmeniz için yeterlidir. Çok az sayıda "özel" müzisyen kendini diğerlerinden kesin çizgilerle ayıran ve taklit edilemez bir ruhu müziğine katabilmeyi başarmıştır. Mark Knopfler'ı bir adım daha öne çıkaran, elinden çıkan her melodiden büyülenmemizi sağlayabilen ise bu eşsiz yeteneği, yine eşi benzerine az rastlanır edebi hünerleriyle birleştirmesidir. "Written by Mark Knopfler" ibaresini taşıyan her şarkı, en baba şiirlere taş çıkartacak kalitede birer edebi eserdir aynı zamanda.

 

Dire Straits ile rock tarihini alt üst etmiş, elde etmediği başarı kalmadığı halde, hiç bir zaman Rock Star yavanlığına bürünüp yaptığı işin ruhundan kopmamış bir sanatçı olan Mark Knopfler'ın, tam 37 senedir aynı ruhla müzik yapmaya devam etmesi de onun müzik tarihindeki imzasının çok daha belirgin ve ayırt edici olmasındaki en büyük etken.

 

 

Kariyeri boyunca popülerlikten birazcık daha uzak kalmayı tercih etmiş ve müzisyenliğe olan saygısıyla kendine farklı bir yer edinmiş olduğundan Rock'ın altın çocukları arasında biraz “underrated” kaldığı söylenebilir. Popüler ortamlarda 20'li yaşlarda yaptığı iki başyapıtın kaymağını yiyen ve arka tarafında kadayıf olmuş kıllarıyla hala rock star cakası satmaya çalışanların isimlerinin Mark Knopfler'dan önce telafuz edilmesi ise cinayet sebebidir. Karakolluk olabiliriz.

 

Yukarıda aşık bir liseli genç kız naifliğiyle mükemmeliyetini anlatmaya çalıştığımız bu adamın çaldığı her notanın ve söylediği her sözün büyüleyici olduğunu artık siz de anlamışsınızdır. Hikayenin daha heyecan verici kısmı ise, Mark Knopfler'ın  59 yaşında olduğu 13 Haziran 2008 gecesi.

 

 

Mark Knopfler'ın Kuruceşme Arena'daki konserine giderken, onun iki albüm daha çıkaracağı ve Türkiye'ye bir kez daha geleceğini bilmiyorduk. O gece dinleyicilerin bir çoğunun yanlış amaçlarla orada olsa da, anlayana unutulmaz bir konser verdi Knopfler ve şimdi yaklaşık beş yıl aradan sonra tekrar Türkiye'ye geliyor.

 

Konserin setlisti hakkında fazla konuşmaya gerek yok aslında, Mark Knopfler'ın yıllardır Avrupa turnelerinde uyguladığı reçeteye sadık kalması bekleniyor. İstanbul, Knopfler'ın Privateering albümü için yaptığı Avrupa turnesinin ikinci konseri konumunda, bu nedenle setlistler hakkında elimizde fazla bir veri olmasa da sanatçının reçetesi yıllardır pek değişmediği için, az çok neler çalacağını tahmin edebiliyoruz. Perşembe gecesi Bükreş'te verdiği ilk konserdeki setlist şu şekilde düştü malum ortamlara:

 

  1. What It Is
  2. Corned Beef City
  3. Privateering
  4. Father and Son 
  5. Hill Farmer's Blues
  6. Yon Two Crows
  7. I Used to Could
  8. Romeo and Juliet
  9. Sultans of Swing
  10. Song for Sonny Liston
  11. Haul Away
  12. Marbletown
  13. Speedway at Nazareth
  14. Telegraph Road
  15. Brothers in Arms
  16. Going Home: Theme from Local Hero

 

Yine her zamanki gibi, çoğunluğun bir kez olsun canlı dinlemek adına konsere geldiği Dire Straits klasiklerini, yeni albümünden ve solo kariyerinden seçmelerle harmanladığını görebiliyoruz. Sultans of Swing, Romeo and Juliet, Telegraph Road, Brothers in Arms gibi klasikler her konserde olduğu gibi, seyirciyi derbeder etmeden çalınmış ve kapanış tabii ki efsane Going Home ile yapılmış.

 

 

Kaliteli müzik yelpazesi bu kadar geniş olan ve solo kariyerinde Dire Straits dönemindeki müziğinin köklerine, yani Country ve Blues'a yönelmiş bir adamın konserine giderken de doğru beklentilerle orada bulunmak gerekiyor. Bu nedenle cumartesi sabahından başlayarak harfi harfine uymak üzere hazırladığımız konser öncesi hazırlık kampı programını sizlere sunmak istedik. İlk konser sırasında "Money for Nothing" tezahüratı yapan arkadaşların durumuna düşmemek için uymanızı tavsiye ediyoruz.

 

Bu alıştığınız konser öncesi reçetelerinden biri olmayacak öncelikle, öyle öğle yemeğinden önce bi' duble viski veya akşam yemeğiyle birlikte iki ellilik bira çakmak şeklinde kesin ölçüler bulamayacaksınız. Alkol konusunda konserden önce eski kız arkadaşınıza mesaj atmayacak, ancak konser sırasında yapacağınız takviyeyle Romeo and Juliet'in 2. dakikasında eliniz telefona gidecek şekilde kendinizi ayarlamanız gerekebilir.

 

Meteoroloji'den gelen son haberler cumartesi günü sıcak denebilecek bir sabaha uyanacağımız yönünde, ki bu sabah uyanınca ne görelim, hava Yandım Çavuş. Bunun yanında güne olabildiğince erken başlamanız ve mideniz el verdiği en erken saatte favori biranız eşliğinde Sultans of Swing, Calling Elvis, Heavy Fuel, Boom Like That gibi tempolu şarkılarla günün açılışını yapmanız önemli. Parolamız gün boyu kafamızı hep güzel, enerjimizi de kabul edilebilir seviyelerde tutmak.

 

 

Sabahtan öğleye geçerken, ara gazı vermek için belki de en doğru seçim Shangri-La albümünün en iyi parçalarından Postcards from Paraguay. Ardından ise akşam konserde de dinleyeceğimiz “sen aşıksın arkadaş” temalı, Romeo and Juliet geliyor. Öğle yemeğiyle birlikte bir iki bira patlatmadan önce özellikle aşağıdaki versiyonunu izlemenizi ısrarla belirtiyor doktorunuz. Çaldığı gitarı öve öve bitirememesi ve videonun serotonin takviyeli sonu, Knopfler’in müziğe bakış açısını da özetliyor aslında:

 

 

Öğle yemeğinden sonra gelen ağırlık ve aslında hayatınızın o kadar da iyi olmadığına dair düşünceler sorun değil, bünye artık “Viski istiyorum” diye bağırıyor sadece. Knopfler'ın Emmylou Harris ile yaptığı All The Roadrunning albümünden If This Is Goodbye, viski sonrası gelecek ilk şarkı. Ardından Sailing to Philadelphia, Madame Geneva's ve son albümünün belki de en iyi parçası olan Dream Of The Drowned Submariner.

 

İlk üç parmağın hemen ardından bardağı tazelemek konusunda sizi teşvik edecek ise, o kadar klasiğin yanında yine bu konserde dinleyemeyecek olmanın üzüntüsünü yaşadığımız Private Investigations.

 

 

Mark Knopfler, penayla çalınamayacak durumda olan bir gitarı parmaklarıyla çalmak zorunda kaldıktan sonra, gitarda kendi sesini bulduğunu söylüyor. Yazının başında da bahsettiğimiz, Knopfler'ın karakteristik sound’unun en iyi hissedebileceği şarkılardan biri de Telegraph Road. Öğle bunalımından yavaş yavaş çıkarken, 15 dakikalık bir Knopfler şarkısının, akşam canlı dinlemeden önce üzerinden şöyle bir geçmekte sakınca görmüyoruz.

 

 

Güne devam ederken biraz modernleşmekte de fayda var. Sıra The Killers'ın Romeo and Juliet coverında. Şarkının yasadışı yollardan indirilmiş mp3 versiyonunu, yaklaşık 40 saniye dinledikten sonra kapatıyoruz. Ardından, eğer ulaşabiliyorsak grubun her hangi bir üyesine ulaşıp, ki bu Hollandalı kızlara benzeyen basçıları olabilir, hoş olmayan kelimeler söylüyoruz. Hayır onların neyineyse yani…

 

 

 

Herneyse, artık konser öncesi birazcık Dire Straits ve Knopfler modundan uzaklaşma vakti; tavsiyemiz Knopfler'ın yancı olarak bulunduğu, Eric Clapton başta olmak üzere bir çok konserin video’ları arasında kaybolup, araya da favori Dire Straits şarkılarınızı ve Privateering albümünü serpiştirmek.

 

Mark Knopfler bünyede güzel insanlarla paylaşılması gereken, güzel duygular uyandıran bir müzisyen. Hayatınızda güzel insanlar ve güzel duygular olması dileğiyle.

 

 

Dip not: Mark Knopfler'ın Privateering Turnesi kapsamındaki tüm konserleri mix’lenip, çok hoş tasarımlı bir usb ile http://www.markknopfler-live.com/ adresinden satışa çıkacak. Bilginize..