SEVİYENİN YERLE BİR OLDUĞU PARTİLER

SEVİYENİN YERLE BİR OLDUĞU PARTİLER


çağan Okuyan Bize Ahlaksizliğin Fotoğrafini çekti


Meme, daha çok meme. Bacak, daha çok bacak. Kaba et, daha çok kaba et sloganıyla yola çıkmayan, belki de aslında çıkan Çağan Okuyan’ın sabahlar olmasın temalı fotoğraf projesi The Fuck Is Back’i duymayan azdır. Duymayanları thefuckisback.com’a salıyoruz; göz ve gönül açıklığı diliyoruz. Hakan Şükür nasıl İngiliz, Fransız, Alman dinlemeyip atıyor ve kral oluyorsa, Çağan da Ukrayna, Fransa, Hollanda dinlemiyor sıralıyor gollerini. İşte fotoğrafladığı en a-acayip beş parti:

 

 

JUSTICE LIVE @ PARIS SOCIAL CLUB

 

2011’in Ocak ayı. Paris Social Club önünde en az 500 kişi var. Bugün o kuş kadar mekana Justice “live” olarak geliyor. Tek sıra halindeki halk ekmek kuyruğunda, sırt çantamda fotoğraf makinamla bekliyorum. Bugün bu kuyrukta beklerken ölmeyeceğiz, illa sıra eriyecek ama içerisinin halini düşünmek bile istemiyorum. Bugün buraya ölmeye geldik başkan.

 

 

Justice’in kısa boylu üyesi Xavier, yanımızdan geçiyor. Bu esnada ite kaka ilerliyorum ve içeri giriyorum. Kısa boylunun ağzında diş fırçası var. Ağzı gereğinden fazla titriyor, fırçayı çiğniyor, illegallik kokusu var havada. Biliyoruz ki; biz de bu yoldayız.

 

Konser saati yaklaştıkça herkes itişmeye basliyor. Arkadaki geç kalan insanlar mega kaos yaratıyor. Çoğu parti böyle karman çorman zaten. İçeri girmeye çalışmak demek stres demek, kaos demek. Her gece sürprizlerle dolu. Her gece yeni insanlar, onların değişik modları, gecenin getireceği yepyeni fotoğraflar demek benim için.

 

 

Bu partinin sonunda kendimi kuliste buluyorum. Kavinsky'le tanışıyorum. Testarossa’sını kulübün önüne parketmiş yaşlı kurt, iPhone üstünden illegal bir şeyler çekiyor. Bu gece fotoğrafçı olmam sayesinde, gerçek "French Touch" dünyasına en büyük adımımı atıyorum. Harika fotoğraflar çıkıyor. Ertesi gün blog'a yüklediğim fotoğraflara gelirsek… Justice orada, Busy P orada, Kavinsky orada, So-Me orada. Kavinsky'e thefuckisback sticker’ı bile yapıştırıyorum. İlk beşime kafadan giriyor bu gece.

 

 

DOĞUM GÜNÜM

 

Aquaboulevard Paris'te bir parti var dediler gittik. Çantada Arap bakkalından aldığımız bir şişe ucuz şampanya var. Onu da içeri sokarsak, Niggas In Paris gibi havuzda şampanya saçmalığını yapabileceğiz.

 

 

Bu parti hakkında önceden bir bilgi bana ulaşmamıştı. Gece yarısına kadar havuz ve kaydıraklar açık, sonrasında sarhoş insanlar boğulmasın diye sulu bölgeyi kapatacaklar; geceyle ilgili bir tek bunu biliyorum. Partinin adı BIG SIZE. Disneyland gibi bir mekan düşünün. İçine havuz ve tonla çıplak erkek doldurun. Evet burası bir gay partisi. Gelenlerin hepsi İtalyan gay porno filmlerinden fırlamış kaslı abiler gibi. Soyunma odalarının önünce parmak ucunda kibarca illegal bir şeyler yapıyorlar. Burada öpüşen gayler, blog için fazla atarlı olur diye düşünüyorum. Benim aklım fikrim işte, biraz da ahlaksızlıkta. 3-5 tane belaltı fotoğraftan sonra bu geceyi de dayak yemeden kapatıyorum. Tek korkumun etraftaki Hulk ve Herkülleri rahatsız etmemek olduğu gecedeki tek fotoğrafçı olarak bütün gece mayoyla dolaştım, aralarına çok güzel kaynadım, çok da eğlendim.

 

 

DEFQON Q DANCE

 

Defqon Q Dance Hardcore partilerinin 10. yıl kutlamaları. Bu müziği seviyor muyum ondan bile tam emin değilim. Partinin yapıldığı Arena Stadyumu’nun (Ajax’ın mabedi) üstü kapatılmış. Sensation White kadar apaçi değil ama bu sefer

de herkes turuncuya takmış durumda. Zaten Hollandalılardan ne bekliyoruz ki? Herkes rahatsız gibi dans etmek için t-shirt ve şort sponsorluğunda orada. Ben ise buraya biraz formal kaçan kotum ve sırt çantamla içerideyim. Fotoğraf çıkmaz buradan, sakin olayım bu sefer diyorum kendime; olmuyor.

İki saat sonra, dönen DJ sahnesinin üstünde gecenin resmi fotoğrafçılarıyla beraber çalışıyor buluyorum kendimi. Herkes terliyor. 24 saat süren partied stadın bir kısmını da lunaparka çevirmişler; terlemekten zayıflayarak çıkıyoruz staddan. Bir de cana can katan o Heineken olmasa? Ah bu Defqon çekilmez.

 

UNDER THE CITY

 

 

Aslına bakarsak standart bir cumartesi gecesi…  Yine ölmeye gidiyoruz ama bu sefer yeraltına. İroni de burada başlıyor bir nevi. Terk edilmiş bir otoparka, hem de kıç kadar bir delikten kendimizi bırakarak giriyoruz partiye. Sadece parti değil, duvarları boyamak ve polisten kaçmakla son bulacak bir gece bu. Anlatması zor olan lokasyonda çıkacak en ufak kavga bile savaş yerine çevirebilir bu deliği. Nefes almanın bile güç olduğu partiyi iyisi mi fotoğraflar anlatsın.

 

 

KAZANTIP

 

 

Tamam kabul ediyorum; sarışınlar çok güzeller. Hele bir de Ukrayna'daysanız; günah kadar güzeller. Festivale geçmeden Kazantip'ten önceki durağımız Odessa. Herkes (kızlar) o kadar güzel ve fotoğraf çektirme meraklısı ki, yer yüzünde cenneti bulduğuma eminim. Odessa’dan sonra tam sekiz gün anne – baba sattıracak güzellikteki sarı kızların yarı çıplak dolaştığı bir cennete gidiyoruz. Makinamı otomatiğe alıp bir amele gibi duvarın üstüne koysam ve bir hafta orada bıraksam bile bana 6 ay yetecek kadar fotoğrafım olurdu herhalde. 24 saat boyunca 7 farklı sahnede hiç susmayan bir müzik ve açık onlarca bardan bahsediyorum. Kızların kurulmuş saat gibi dans ettiği, yorulduklarında denize çıplak girip yüzdükten sonra tekrar sahneye döndükleri, güneşi beklerken gece kumlarda olabileceklere en doğal formda uyudukları bir cennetten bahsediyorum. Aynı ekip olsun, aynı dönem olsun yine giderim. Aynı ekip olmasın yine giderim. Her türlü tekrar giderim; gideceğim de.