ADAM OLACAK COCUK VS AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR

ADAM OLACAK COCUK VS AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR


çocukla çocuk Olduk


Açık açık konuşalım; hiçbirimiz dünyanın en akıllı çocuğu değildik. Hatta çoğumuz, (Özellikle 80’ler başı ve ortasında doğanlar) internetin şimdiki neslin kucağına “Armut piş, ağzıma düş” şeklinde bırakılması şansına da erişemediği için (33.600 US Robotics modem sen ayrısın) “Kendin pişir, kendin ye” benzeri bir gelişim süreci yaşadık. O yüzden biraz yarım akıllı da sayılabiliriz. Ama tam olarak tarif edemeyeceğimiz türden bir “güzelliği” vardı bu durumun. Otomatik vitesli araba kullanmak yerine düz vitese talim ettiğimiz için, birçok şeyi daha fazla sindirme ve değerini anlayabilme şansına sahiptik. Evet biliyoruz, “Bizim zamanımızdayken” demek için henüz çok erken, ama bir yandan da değil. Garip bir denge var kelimelerle açıklanması zor olan.

 

TV, VHS, Beta, VCD, Avseq01.dat, divx evrimini birebir yaşamış bir nesiliz biz. Blu-Ray ve IMAX’in mahallesinin etrafında bile dolaşamayan bu evrim, tıpkı bizim gibi sürüyle çocuğun TV ekranlarına çivileme atlayışına ya da bugünün “Adam olmuş çocuklarına” tanıklık etmemize vesile oldu. “Çocuk yıldız” diye tabir edilen bu arkadaşlar, bizim anne-babamızdan; “Bak üst komşunun oğlu ODTÜ’ye girmiş” laflarını yediğimiz gibi; “Bak Elijah Wood’a, Frodo oldu. Sen ne yaptın? Varsa yoksa üç beyaz.” diye azar yemiş midir bilinmez. Ama bizim kola kutusunu ezerek maç yaptığımız bir çocukluktan çok daha farklı bir çocukluk geçirdikleri aşikar.

 

Peki ne oldu bu çocuklara? Bugünlerde ne yer, ne içerler? Karın tokluğuna mı talim ediyorlar, yoksa bol sıfırlı çeklerle geçim derdine orta parmak mı çekiyorlar? Hala hayatımızın içinde veya dergi manşetlerinde olanlarından tutun da, dibi boylamışlara; hatta artık aramızda olmayanlara kadar; bir zamanların çocuk yıldızlarını tutup önünüze getirelim dedik. Çocukla çocuk olmak için tam yeri ve tam zamanıdır!

 

MACAULAY CULKIN

 

 

Evde Tek Başına’yla hayatımıza giren bu sarı çiyan, filmi izleyip eve geldikten sonra oturma odalarımızda, mutfaklarımızda, anamızın babamızın yatak odalarında “Bubi Tuzağı Nasıl Kurulur 101” dersini uygulamalı işlememize neden oldu. Michael Jackson’la Neverland sınırlarına uzanan “Kankalığı”, My Girl filminde salya sümüğe talim ettirmesi ve The Good Son’daki “Mega boy piç” performansı derken; “Party Monster” oldu çıktı bizimkisi. Un, nişasta ve pudra şekeri faturalarının kabarık geldiği bir hayatı tercih eden Macaulay, güzelim gençliğine öyle bir mutasyon yaşattı ki; “Kendine gel kendine, dön de bir bak haline, aynalara küsmüşsün, senin suratına ne olmuş?” şarkısını kendisine armağan etmemiz kaçınılmaz oldu.

 

 

 

 

 

Şu sıralar en az kendisi kadar ayık gezmeyi sevmeyen Pete Doherty ile Paris’te aynı evi paylaşan Macaulay, Robert Downey Jr. gibi tövbe edip de hayatında gerçek anlamda “Beyaz” bir sayfa açar mı bilemiyoruz. Açıkçası pek de ihtimal vermiyoruz.

 

 

ELIJAH WOOD

 

 

“Do/Don’t List”in kanlı canlı örneği olan kankası Macaulay’nin hayatından ders çıkarmasını iyi bilen Elijah, 80’lerden günümüze sağlığını ve kariyerini koruyarak gelmeyi başardı.

 

İlk olarak Back To The Future Part II’da Marty McFly’ı atari salonunda aşağılayan çocuk olarak sinema dünyasına transfer olan, ardından da Forever Young’da Mel Gibson’a, The War’da da Kevin Costner’a yancılık yapan Elijah Wood, en büyük sıçramasını ise Frodo rolüyle yaptı tabii ki. Boncuk mavisi gözleriyle İbrahim Tatlıses’in Mavi Mavi şarkısına Hülya Avşar’dan daha çok yakıştı. “Kaç yaşında gösteriyorum?” sorusuna her zaman yaşından daha ufak rakamlarla cevap almayı bildi.

 

 

 

Şimdilerde bağımsız film ve dizilerde cirit atıyor. Reklamı olsun, video klibi olsun; moda ve müzik dünyasından eksik olmuyor, şampiyonluğa oynuyor.

 

 

COREY HAIM

 

 

Bu çocuk, 80’lerin “THE” çocuk yıldızıydı. Filmleri olsun, yaşam tarzı olsun, dış görünüşü olsun; her zaman beşinci vitesteydi ayağı. Frene basmayı unuttuğu için duvara toslaması da fazlasıyla acı oldu. Lucas’taki ucubeliği ve The Lost Boys’taki “cool” küçük kardeşliği, Haim’i 80’lerin en çok aranan çocuk oyuncusu yapmaya yetti.

 

Beyazlarla ilişkisi Macaulay’den bile daha “hardcore” olan Corey, 2010 yılında maalesef aramızdan ayrıldı. Biz ise onu yaşından büyük “Cool”luğuyla hatırlamaya devam ediyoruz.

 

 

CHRISTIAN BALE

 

Şimdilerin milyon dolara milyon dolar demeyen adamı Christian Bale’in en iyi performansı hangisi diye sorsak, “Sabahlar olmasın” türünden bir tartışmanın başlama vuruşuna neden olabiliriz. American Psycho ile balta/elektrikli testere kullanımını teşvik eden züppe, The Dark Knight Trilogy ile “Aşkta kaybedip, kumarda kazanan” Wayne A.Ş.’nin bahtsız bedevi sahibi ve bağıra çağıra konuşan Batman’i olan Bale, bize göre en iyi performansını ilk adamakıllı filmi sayılabilecek Empire of the Sun’la verdi.

 

“Ya ama The Machinst’tek rolü için Dukan Diyeti yaptı, bir deri bir kemik kaldı” diyorsanız açıp bir daha izleyin filmi, şimdiye kadar izlemediyseniz de allah akıl fikir versin.

 

 

 

Christian Bale’in 13 yaşındayken, Jim rolü için 4000 çocuk arasında yapılan seçmelerde bizzat Spielberg tarafından seçildiği film, 1987 yılına ait. Bale burada öyle bir performansa imza attı ki; National Board of Review of Motion Pictures, sırf kendisi için “En İyi Çocuk Oyuncu” ödülünü müfredatına soktu. John Malkovich’i bile gölgeleyen performansı, “Adam Olacak Çocuk” lafının cuk oturduğu anlardan biridir sinema dünyasındaki. O yaşında gelen şöhretin ardından sapıtmayıp, günümüzdeki halini alması ise ayrıca takdir edilesi bir durum. Aferin Christian! Messi gibi adamsın.

 

 

ANNA CHLUMSKY

 

 

My Girl’deki Vada rolüyle yaşıtlarının çocukluk aşkı olmayı başaran Anna, Macaulay’nin ölmesine sebebiyet veren yüzüğü dolayısıyla da kendisine bolca bela okunmasına sebep oldu. Bu kadar bela okunmasının ardından, ikinci filmde Macaulay’nin üzerine gül koklayan Anna’nın Hollywood dünyasındaki serbest düşüşü de kaçınılmaz oldu.

 

Şu sıralar TV dizilerindeki irili ufaklı rollerin haricinde ekmek kapısı bulmakta fazlasıyla zorlanıyor Anna. Hep o yüzük yüzünden hep!

 

 

MICHAEL OLIVER

 

 

 

Star’ın, Star 1 ismiyle ülkenin ilk özel kanalı olduğu zamanlarda hayatımıza soktuğu Parliament Pazar Gecesi Sineması Kuşağı’nı izleyen her Türk gencinin hafızasına 404’le yapıştırdığı filmlerden biri de Problem Çocuk’tu.

 

Uğursuz çocuk Junior rolüyle, “Evlat olsa sevilmez” lafının literatüre girmesinde büyük payı olan Michael Oliver, bu filmin lokomotifiydi. Şansını ikinci filmle de deneyen Oliver’ın Hollywood dünyasından silinmesi ise fazlasıyla hızlı oldu. 90’ların başında irili ufaklı birkaç film ve dizide oynayan Oliver’ı şimdilerde ara ki bulasın.

 

 

JOSHUA JACKSON

 

 

90’ları dolu dolu yaşayan bir çocuğun başına gelen en güzel şeylerden biri, hiç kuşkusuz The Mighty Ducks serisiydi. Mahalle maçlarında kendini helak eden bir nesli buz hokeyiyle tanıştıran bu film serisi, sürüsüne bereket çocuk oyuncu kadrosu ile gözleri dolduryordu. Üç filmlik The Mighty Ducks serüveninden kendini günümüze dek taşımayı başaran tek isim ise Joshua Jacskon oldu. Dawson’s Creek ve Fringe gibi kalantor dizilere kapak atan Joshua, biz ve bizim gibiler için Charlie Conway olarak kalacak!