KIZ ÇOCUKLARINI PEMBELERE SARIP, ÖLDÜRDÜNÜZ

KIZ ÇOCUKLARINI PEMBELERE SARIP, ÖLDÜRDÜNÜZ


Mavinin pembeyi yok edişi


Mükemmel bir dünyada yaşamadığımız gerçeğini ebeveynlerimiz bilse de, bunu bizden saklamayı tercih etti bir zamanlar. Hayallerin muazzam şekillendirdiği bir hayata hazırlandık. İki farklı renge bizi boğan ailelerimizin, dünyanın daha iyi bir yer olacağına dair inancı olduk. Büyüdükçe durum değişmeye başladı.

Pembelere sarılan kızlar; kendi bilincinden, doğru ve yanlış kavramından önce mahremiyet kavramını öğrendi. Siz kendinizi saklamak zorundasınız, kimsenin asla ve asla görmemesi gereken saçlarınız var, memeleriniz var. Sizin artık bedeniniz üzerinde söz söylemeye veya karar vermeye hakkınız pek yok. Bedeniniz, ruhunuz ve beyniniz için bir aracı değil; ruhunuzu ve beyninizi ona göre şekillendireceğiniz kutsal bir varlık. Derken size alınan pembe bisiklete binmeye ve sokakta oyun oynamaya başladınız. Topluma dahil olmaya başladınız artık, daha fazla sorumluluğunuz var. Dışarı çıkarken öyle istediğinizi giyemezsiniz. Çocuk olmanız, hastalıklı beyinlerin hedefi olmayacağınız anlamına gelmiyor. Dünya ailenizin sizi sardığı pembe kadar sıcak değil.

Pembe çantanızla okula başladınız; pembe kalemleriniz, silginiz her şeyiniz hazır. Etek sorumluluğu ile tanışma vaktiniz geldi. Oturuşunuza dikkat etmek zorundasınız çünkü birinin gözü kayabilir. Merdivenden inerken boşluğa çok yaklaşmayın çünkü kafasını özellikle kaldıran birinin hedefi olabilirsiniz. Elinizi her daim eteğinize yakın tutun çünkü çocuk yaşta şaka kavramını etek kaldırma olarak şekillendirmiş bir arkadaşınızın eğlencesi olabilirsiniz. Siz ailenizin pembelere sardığı birisiniz ve yaşınız kaç olursa olsun dikkatli olmanız gerekiyor.

Uzun okul hayatının lise ayağında sorumluluğunuz daha fazladır artık. Hem mesleğinizi seçmeye çalışırsınız hem de yavaş yavaş büyürsünüz. Siz gelecek konusunda çok kaygılanmak yerine bugüne bakmalısınız. Dershaneden geç çıkıyorsunuz, eve nasıl geleceksiniz? O saatlerde yollarda olmak doğru mu? Bu soruların size sorulacağını biliyorsunuz ve en ufak gecikmede kalbiniz yüreğinizden çıkacak gibi oluyor. Sizin aklınıza yanlış bir şey yapmadığınız gibi bir düşünce gelmiyor bile. Çünkü siz pembenin temsil ettiği her şeysiniz, kırılgansınız ve hedefsiniz.

Üniversiteye başladınız. Bu karmaşık dönemde birey olmanın ötesine geçip geleceğin annesi olarak düşünmeye başlamak zorundasınız. Şimdiden birilerinin namusu yaftasını yemiş durumdasınız. Genç olmanın, eğlenmenin, sokağa çıkmanın, sevişmenin, sevmenin, istediğiniz yerde istediğiniz zamanda olmanın dozunu bilmeniz gerekir ki bu doz, genel olarak sıfır ile ifade edilebilir.

Birilerinin kızı büyür, birilerinin sevgilisi veya karısı olur. Ardından birilerinin annesi olursunuz. Sizin isminizin önünde her zaman bir sorumluluk emaresi vardır. Buna uygun davranmadığınız zaman yaşadığınız her şeyi hak ettiğiniz anlamına gelir.

“Öyle giyinirsen ellerler tabii.”, “O yaşta kadının ne işi varmış peki orada?”, “Çıkmasaymış o saatte.”, “Elalemin evine giderse öyle olur tabii.” bunların hepsi yaşadığınız şeyi hak ettiğiniz, suçlanacak sizden başka kimsenin olmadığı anlamına gelen laflar.

Mavilerin her zaman üstün geldiği bir dünyada pembe olmak; dövülmenizi, dışlanmanızı, katledilmenizi haklı çıkaracak çok sebep olduğu anlamına geliyor. Daha iyi bir dünya hedefiyle değil umuduyla yaşıyoruz. Şu anı, bu gidişatı değiştiremeyeceğimizi düşünüyoruz ama bir şeyler yapmalıyız. Anlatmalıyız, konuşmalıyız, ne yaparsak yapalım katledilmeyi hak etmediğimizi söylemeliyiz. Artık sırtını topluma dayamış gündelik sapıkları, istemeden korumayı bırakmalıyız. Bu yüzden #sendeanlat sadece bir protesto değil. #sendeanlat, sadece yaşama hakkı evine giderken minibüste tek başına kaldığı için elinden alınmış Özgecan’ın anısına hazırlanmış bir hashtag olmamalı.

Bundan sonra anlattıkça anlatmalıyız. Başımıza gelen her şeyi söylemeliyiz. Herkes birlikte içtiği, eğlendiği, sokakta yürüdüğü, otobüse bindiği insanların kim olduğunu neler yapabileceğini bilmeli. Toplum değil, biz sapıkları korumayı bırakmalıyız. Taksiye tek başına binince çekinmediğimiz, lambaları yanmayan sokaklardan tırsmadığımız, yanımızdaki adamdan kıllanınca telefonda sevgilinizle konuşuyormuş taklidi yapmadığımız, dayak yemediğimiz, istemediğimiz sorumluluklara sürüklenmediğimiz, katledilmediğimiz günlere kulaç atmaya devam edeceğiz.

Yazıda kullanılan görseller Kirsty Mackay’in My Favorite Color Was Yellow projesinden alındı.