HAYAT MARS’TA DEĞİL, İZLANDA’DA…

HAYAT MARS’TA DEĞİL, İZLANDA’DA…


Gitmeyeni dövüyorlar...


Instagram hesabında 1000’in üzerinde takipçisi olan herhangi birisi eğer İzlanda’yı görmediyse, Instagram Nezihliğini Koruma ve Yayma Ekibi tarafından bir temiz sopa yiyormuş diye bir duyum var seyahat lobilerinde…

Özellikle bir buçuk gün bile resmi bir tatil görsek, sağından solundan çekiştirerek, en kötü izin, doktor raporu veya istifa basarak dokuz günlük bir megatatile sündürebilen bir yapımız varken; son tatilde kimler nerelere gitti, hangi fotoğrafları sosyal medyaya yükleyip ekmek yedi hepimiz biliyoruz. Instagram yalan söylemez…

iceland map

 

Kurban Bayramı’nda paylaşılan tatil fotoğraflarının, yöresel olarak like oranını ise iddaa kuponu gibi aşağıda veriyorum:

  1. Yozgat // Hasret Büfe // 5 Like

Tost yendi.

  1. Alanya // Robin Hood Night Club // 10 Like

“Çok havamda değildim ya, yarın konuşurum o kızla, kaçmıyor ya” dendi. Kaçtı…

  1. Kuşadası // Düz Aile Yazlığı // 15 Like

After taste’i batikonu andıran tavuk kanat yendi, bir buçuk duble rakı içildi, 22.30’da bütün ev uyudu.

  1. Ankara // Kıtır // 25 Like

Sulu bira ile ilk başta kavga edilse de gecenin sonuna doğru barışıldı, iyi arkadaş olundu, masadaki 29 yıllık lambaya güzelce kafa atıldı, kasadaki korkusal abiden Metallica çalması istendi. Korkut, Metallica çaldı ama istekten dolayı değil, zaten çalacaktı.

  1. Kabak // Shambala // 40 Like

Tatilin dörtte üçü “Kabak eski Kabak değil”, “Yalnız Kabak eskiden var ya…”, “Hep İstanbullular, hep reklamcılar…” diye ağıtlar yakıldı… Herkes İstanbullu ve reklamcıydı.

  1. Sakız Adası, Yunanistan // Liman // 50 Like

Çeşme’nin yarı fiyatına iki katı güzellikte yemek yenildi. Hunharca Yunanistan övüldü, hunharca uzo içildi. Dönüş yolculuğu hiç hatırlanmıyor.

  1. Paris, Fransa // Centre Pompidou // 70 Like

“En az iki gün ayıracaksın, yoksa Pompidou’yu anlayamazsın” serzenişlerine inat on beş dakika tur atıldı sonrasında yapının üst katındaki Georges’de güzel bir şişe şarap; manzaranın baş rolündeki kasvet veren gri çatılar eşliğinde yok edildi.

  1. Antsiranana, Madagaskar // Amber Mountain Nation Park // 140 Like

Kuşa, şelaleye, yeşile tıka basa doyuldu. #nofilter

  1. Somerset, İngiltere // Dismaland // 150 Like

Her evde yer alan Bansky kitabı ne zaman ki bir sohbetin katalizörü oldu, işte Dismaland’e giden arkadaş o zaman ekmeğini kimselere kaptırmadan afiyetle yiyebildi.

  1. Grindavik, İzlanda // Blue Lagoon // 200 Like

Bu lokasyondan, su sebiliyle bile fotoğraf çekip koysanız en az 200 like alırdı, aldı…

PT_Hurriyet_02

 

Akla gelen ilk fikirlerin, çok averaj senaryolarla birleşip gözümüzü kanattığı “Haydi arkadaşlar hipsterlarla dalga geçiyoruz” temalı reklamların çatında yer alan karikatürize edilmiş hipsterlar değil de, gerçekten gözü gördüğü güzelliği Suarez gibi ısıran, tattığı yemeği tartabilen, içtiği likitlerin hakkını veren ve doğal olarak hipster kelimesine de gülüp geçenlerin cenneti olarak işlev gören İzlanda’yla şöyle bir karşılıklı oturup konuşalım dedik…

Öncelikle düşünülenin aksine İzlanda o kadar uzakta değil, hatta İzlanda o kadar soğuk da değil… Şuradan atladın mı iki vasıtayla gidiliyor, fakat o iki vasıta orta ölçekli Avrupa uçuşları kılığında uçuşlar, hani “Bana koymaz, uçakta rahat Kuzeyliler gibi ayakkabımı çıkarır giderim.” diyorsanız yol gözünüzde Goliath olmasın. Soğuk da seyahatinizden önce üç harfliler etkisi yaratmasın, Kopenhag, Londra, Oslo bildiğiniz Sub-Zero’nun memleketi gibi kalıyor Reykjavik’in yanında…

Gidişata gelince; dünyanın en saçma sapan havayolları şirketlerinden WOW Airlines’la uçmanızı hararetle tavsiye ederim. Arka koltukların üst kısmına “Only cool cats can sit at the back”, plastik şarap bardaklarının üstüne ise “Sip it, sip it real good” gibi şakalı mesajlar yazan ve çalışanlarının şebeke suyuna kuvvetle muhtemel serotonin hapları atan bir uçuş ekibi var, kasvetli uçuşlardan sıkıldıysanız ilacınız WOW’da. Hem de Londra, Paris, Barselona gibi noktalardan gayet ucuz uçuşları mevcut, böylelikle İzlanda daha maç başlamadan “Zengin tatili” konseptinden çıkıveriyor, cüzdanlar dramatik bir şekilde hafiflemiyor.

Niye bu kadar mutlu olduklarını ilk başta anlayamayacağınız pasaport kontrol memurlarını on saniyede atlattıktan sonra kendinizi ortasından dalıp, yarım yamalak hatırladığınız bir rüyanın içinde gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Gümrüksüz satışta, dünyanın sonu haftaya gün vermiş gibi koli koli bira satın alan Thor ve Scarlett Johansson benzeri insanlar görünce rüya biraz tuhaflaşmaya başlıyor. Hunter S. Thompson’ın “Gidişat tuhaflaşınca, tuhaf olan profesyonelleşir.” cümlesine kayıtsız şartsız katılıyorsanız, İzlanda sizin oyun sahanız… Daha basmakalıp bir tatil arıyorsanız aman eşe dosta güvenip buraya gelmeyin, sabah akşam söylenirsiniz.

Thor ve Scarlett’le aynı otobüse binip, şehre doğru yola çıktığınızda “Ne biçim yer lan burası?” cümlesi beyninizin ön loblarına mıhlanıyor. Çok uğraşmayın bu hissiyatla, çünkü tatilinizin son düzlüğüne kadar bu cümle sizi rahat bırakmayacak, salın gitsin çünkü özet olarak; İzlanda çok garip bir coğrafya. Altına ıslak hamburger makinesi gizlemişler gibi davranan topraktan buharlar çıkıyor, adres tarif ederken “Şu ilerideki 250 metrelik şelaleyi geç…” gibi cümleler duyuluyor ve daha da acayibi Cronenberg filmlerindeki uğursuz yaratıklar aralarında randevulaşıp ülkenin sağına soluna kusmuşlar gibi bu dünyaya ait olmayan maddelerle kaplı dağ taş etrafınızda volta atıyor… İzlanda ilköğretim müfredatı nasıl işliyordur bilmiyoruz ama coğrafya sınavında; “Yazlar bir acayip, kışlar daha acayip geçiyor, bildiğiniz gibi coğrafyamız da acayip, genel bir acayiplik var işte, çok takılmayın” cevabı her soruya yapıştırılabilir, her sorunun da pekiyiyi hak edecek cevabı olabilir.

Kopuk şehirler, birbirinden alakasız insanlar ise burada zaman geçirdikçe birdenbire değişik anlamlar kazanmaya başlıyor. İzlanda klasik rehberler okunup gezilebilecek, kesin görmeniz gereken restoranlar, oteller ve barlardan oluşan bir ülke değil. Titiz Japon turistler gibi “Evet listemizden bunu yaptık, şunu da görüp, o restoranda yemek yedik mi tamamız, ülkemize rahat dönebiliriz, pasaport kontrolünde bizi dövmezler.” mantığında gezmektense, ülkeyi bir Tabula Rasa olarak kodlayıp, yapbozun parçalarını kafanıza göre yerleştirince mutlu edecek bir yer…

PT_Hurriyet_03

 

Bu yüzdendir ki zaten topu topu Beyoğlu nüfusu kadar insanın oluşturduğu İzlanda için uzun bir restoran-otel-bar-mimari listesi yapmaya gerek yok. Herkesin İzlanda’sı kendine… Benim İzlandam; Snaps’ta mükemmele çok yakın bir Moules Frites yedikten sonra 60 yaşında bir teyzeden “Nereye gidiyorsunuz? Kaffibarinn’e gidin, güzel kızlar, yakışıklı erkekler hep orada. Biz de zamanında iyi eserdik orada, şimdi oğlum orada barmen olarak çalışıyor, o benden utanmasa ben de gelirdim sizinle de, yazık şimdi ergen irisini utandırmayayım” dedikten sonra Londra’nın Başkanı Damon Albarn’ün %5 hissesinin bulunduğu (ve bu dedikodunun barda her gece en az on masada döndüğü) Kaffibarinn’de uçsuz bucaksız içki menüsü arasında kaybolmak, iyi müzik dinlemek, İzlandalılar tarafından tatlı tatlı sözlü tacize uğramak. Düz veya otomatik vites, dizel veya akülü araba kiralayıp dünyanın sonuna doğru yola çıkmak, ağlarsa anam ağlar sonuyla dikkat çekmeyen Interstellar’ın çekildiği buzullara veya uzaylı da olsa o senin akraban kalk bir elini öp konusuyla dikkat çeken Prometheus’un açılış sekansının baş rolü çaldığı Dettifoss Şelalesi’ne karşı afallayarak bakmak. Berlin’deki efsanevi Michelberger Hotel’in uzaktan akrabası olabilecek Kex Hostel’in (hostel dediğine bakmayın, yok öyle bir şey) barında ev bark, restoranında yat kat harcamak. The Laundromat Cafe, herkesin konuştuğu sosislici (Baejarins Bestu) ve Lebowski Bar’dan uzak durmak, güzelim Reykjavik’te kekoluk yapmaya gerek yok. Bunun gibi diğer klişeler Blue Lagoon ve Mikkeller Bar’dan ise uzak durmamak, ne kadar herkesin listesinde yer alan noktalar olsalar da; ölüleri bile yeter. Kiliseden çok yan yana dizilmiş irili ufaklı blok flütleri andıran Hallgrimskirkja ve Gulfoss iyi, çevresi kötü, yani diğer turistik yerler biraz patates, boş verin…

Tek başına veya bir bayi toplantısı kalabalığında, düşündüğünü duyamayacak derecede gürültülü veya düşünebildiklerinden dolayı korkutacak kadar seni seninle baş başa bırakacak sessizlikte olup, benzeri olmayan bir yer İzlanda. Bu yüzden uçağınızın tekerleri İzlanda toprağıyla izdivaç yapmaya başladığı an Facebook’a “Kimler İzlanda’da?” yazarak tatilinizi baltalamayın, her şeyi oluruna bırakın.

Voldemort gibi adını anmadığımızda bize bulaşmayıp, yok olacağını sandığımız ekonomik kriz ve ülkemizin açık denizlerde serbestçe savrulan gündemi, herkese iyi zaman geçirmenin insana ne kadar iyi geldiğini unutturdu. İzlanda, iyi zaman geçirmek isteyip, bunun hakkını verebilecekler için kusursuz bir coğrafya. Gidin ve kendinize bir güzellik yapıp; iyi zaman geçirin.

 

Görseller: Görkem Topsakal