ALEX TURNER VE ARCTIC MONKEYS’İN EVRİMİ

ALEX TURNER VE ARCTIC MONKEYS’İN EVRİMİ


İyi ki doğdun Alex Turner


O artık 32 yaşında koca bir adam…

Alex Turnes Banner

İlk Arctic Monkeys albümü Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not’ın 2006 yılında kopardığı yaygara hala aklımızda. Myspace’in yürü ya kulum dediği ve dedirttiği, Tom’un ilk arkadaşımız olduğu günlerde, demolarının Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme devri hızında yayılmasıyla Domino’ya kapağı atan dört gençten üçü, şu sıralar müzik dünyasının en çok konuşulan gruplarından birinde yer almanın keyfini sürüyor.

 

Rivayete göre dış görünüşü dolayısıyla gruptan ihraç edilen eski basçı Andy Nicholson, grubun bugün geleceği noktayı tahmin etmiş midir acaba?

Pek az kişinin bildiği bir olayı sizlerle paylaşalım. Aranızda Arctic Monkeys’in hemşehrisi Milburn’ü bilen kaç kişi var? İki stüdyo albümü yayınladıktan sonra 2008’de dağılan Sheffield’lı grubun Arctic Monkeys üzerindeki etkisi hayli büyük. Öyle ki; grubun bel kemiği Carnall Kardeşler, Alex Turner ve Jamie Cook’a doğru düzgün gitar çalmanın ipuçlarını veriyorlar. Yetmiyor, Arctic Monkeys’in ilk albümündeki şarkılardan daha eski bir geçmişe sahip Well Well Well isimli ilk Milburn albümündeki şarkılarla Alex Turner ve arkadaşlarına ilham veriyorlar. Bu ilham, kimi zaman birebir kopyaya da dayanıyor çok afedersiniz. Sound, gitar/davul riff’leri, vokal tarzı ve daha bir sürü şeyde benzeşen iki gruptan biri roket hızıyla yükselirken, diğeri ise dibe çakılıyor.

Bu durumu örneklerle tasdikleyelim.

Bu iki şarkıyı alın ve ilk Arctic Monkeys albümüne koyun, zerre sırıtmaz. Zaten bazı gitar riff’lerinin aynısını Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not’taki şarkılarda da duyabilirsiniz.

Bu arada Milburn’ün devamı sayılabilecek Dead Sons’ın 2012 tarihli albümü The Hollers and The Hymns ise, Arctic Monkeys’in Amerikalılaşmış halini andırıyor.

Milburn’ün tekrar birleştiğini ve bu yıl içinde üçüncü albümünü yayınlamaya hazırlandığını da belirtelim.

Tabii ki Arctic Monkeys’in Milburn’den büyük bir artısı vardı. Alex Turner’ın zamanla daha da evrilen ve mükemmeliyete yaklaşan şarkı sözü yazım kabiliyeti, Arctic Monkeys’in patlama anındaki en büyük itici güçlerden biriydi. Mizahla donatılmış ergenlik sorunlarına parmak basan yaratıcı şarkı sözleri, zamanla Alex Turner’la beraber evrildi.

Grubun başarısındaki en büyük pay sahiplerinden biri de hiç süphesiz ki Simian Mobile Disco üyesi James Ford. İlk albüm haricindeki tüm albümlerin ve ekstra olarak The Last Shadow Puppets’ın prodüktörlüğünü üstlenen Ford, Arctic Monkeys’in evrimine ayak uydurmayı başardı. “George Martin The Beatles için neyse, James Ford da Arctic Monkeys için odur.” cümlesini kurmakta sakınca görmüyoruz.

İkinci albüm sendromunu zerre yaşamayan ve de yaşatmayan Favourite Worst Nightmare’in ardından yayınlanan Humbug için Arctic Monkeys’in dönüm noktasının başlangıcı diyebiliriz. O dönem Queens of the Stone Age’in Kızıl Elvis’i Josh Homme’yle sıkı fıkılığa yelken açan Alex Turner, Amerikalı grubun çöl tozu yutmuş sound’undan hayli etkilenmişti. Bu etkileşim, özellikle Humbug’ın ikinci yarısında kabak gibi ortaya çıkıyor. Homme’nin albümün iki prodüktöründen biri oluşu da bu etkileşimin tuzu biberi oluyor.

Homme – Turner kankalığı, Alex Turner’ın dış görünüşüne de etki ediyor. Fred Perry Outlet terk kıyafetleri, sivilce kompostosu cildi, yağlı saçları ve utangaç tavırlarıyla tanıyıp sevdiğimiz Alex Turner, deri mont, güneş gözlüğü ve briyantinle ciddi düşünmeye başlayarak Amerikalı retro rockstar’a terfi ediyor.

Tabii ki ilk ve ikinci albüm arasında yer eden bir The Last Shadow Puppets macerası da var. Birkaç aya yeni albümünü yayınlamaya hazırlanan grup, ilk albümdeki erken Bowie dönemi – Burt Bacharach – Lee Hazlewood – The Beatles kombosu sound’uyla harika bir çıkışa imza atmıştı. Miles Kane’in, The Rascals ve solo kariyeri öncesinde kadrosunda yer aldığı The Little Flames’in, Arctic Monkeys’in ilk albüm turnesinde alt grup olarak seçilmesi bu ilişkinin temelini attı. Favourite Worst Nightmare’de yer alan S.O.S. görünümlü ballad 505’ın canlı performanslarında gitarıyla sık sık gruba beşinci olan Kane, zamanla çok ciddi bir dedikodunun malzemesi oldu. İddialara göre, gitarist Jamie Cook ve grubun arasında sorunlar vardı. Bu sorunlar, Jamie Cook’un gruptan atılacağı, Miles Kane’in ise grubun yeni gitaristi olacağı dedikodularına hayat verdi. Neyse ki al yanaklı sarı oğlan Jamie Cook’la grup arasında yaşandığı iddia edilen sorun çözüldü.

“E madem bu kadar samimi olduk, boş vakitlerimizde PES atıyoruz, gel beraber bir albüm kaydedelim.” diyen Alex Turner ve Miles Kane, prodüktör koltuğu ve davulun başına oturttukları James Ford’la beraber The Age of the Understatement’ı Fransa’da kaydettiler. Ne de iyi oldu, değil mi?

Alex & Alexa konusuna bu yazıda girmeyelim… O konu hayli uzun. Ancak Alex Turner’ın sevgili konusunda da evrildiğini görmüyoruz sanmayın. Alexa Chung’dan önceki düz İngiliz kız, Alexa Chung, Arielle Vandenberg ve şimdi de Taylor Bagley… Bakalım sıradaki kim olacak? Bizim diyeceğimiz tek şey şu; “Alex seni alan yaşadı, dertlerini de boşadı.”

Gelelim Submarine mevzusuna… Garth Marenghi’s Dark Place’de görüp sevdiğimiz, The IT Crowd’la ise daha çok sevdiğimiz İngiltere – Norveç – Nijerya karışımı Richard Ayoade’nin ilk uzun metrajı Submarine’i izledik ve de beğendik. Bu beğenimizi görüp arttıran şeylerden biri, Alex Turner’ın filmin soundtrack’lerini hazırlamasıydı. Solo/akustik Alex Turner’dan enstantaneler sunan soundtrack’teki şarkılar, eğer doldurma kaset mixtape’lerin revaçta olduğu döneme denk gelseydi, nice genç arkadaş bu şarkıların etinden sütünden faydalanabilirdi. Bunun yerine dördüncü Arctic Monkeys uzunçaları Suck It And See, soundtrack’in etinden sütünden fayda sağladı. Humbug’daki evrimi devam ettiren Suck It And See, Submarine soundtrack’inde yer alan Piledriver Waltz’ı zimmetine geçirmişti.

AM’den önceki son çıkış sayılan R U Mine?, single olarak önden fişeklendi. Şarkı, Arctic Monkeys’in evriminin şimdilik son halkası AM’de bizleri nelerin beklediğine dair büyük bir ipucuydu. Nitekim, albümün geri kalanında bu ipucunun dava arkadaşlarıyla tanıştık, onları dinledik ve çok sevdik.

Willy Vanderperre’e poz vermeler falan…

Bugün 32. yaşını kutlayan Alex Turner’ın o racon kesen rockstar tavırlarıyla, bizlere gelecekte müzik adına harika anlar yaşatacağına dair inancımız tam. Henüz bu sülün İngiliz ve saz arkadaşlarının müzik dünyasına katacağı heyecanın yarısına bile tanıklık etmediğimizi düşünüyoruz. Haydi hayırlısı!

İllüstrasyon: Görkem Topsakal