DAVID BOWIE’NİN ARDINDAN

DAVID BOWIE’NİN ARDINDAN


Benzemez kimse sana


Biz ne senin gibi yeni çağlar açıp kapadık, ne de geleceği görme süper gücünü kullanıp akıl almayacak nitelikte bir vizyona sahip olduk.

Biz ne senin gibi her devrin adamı olduk, ne de dünya dışı yaşamın en büyük kanıtı.

Sadece müzik dünyasının değil, galaksi tarihinin başına gelmiş en önemli şeylerden birine tanıklık etme şansına erişen normal, sıradan insanlar olduk. Ne yazık ki seni kaybettiğimiz günü de en ön sıradan yaşamak zorunda kaldık.

Birçok adın, her birinde ruhumuzdaki güzellikleri de, çizikleri de eşleyeceğimiz şarkıların var. Thin White Duke mu desek? Ziggy Stardust mı? Yoksa Starman mi? The Man Who Fell to Earth? Aladdin Sane?

25 albüm boyunca müziğin aksını kırmış olduğun, geçmişten gelip gelecekte huzur bulduğun, NASA’dan çok önce Mars’a iniş gerçekleştirmiş olduğun… Seninle ilgili o kadar çok söylenecek şey varken, bugün çıkarabildiğimiz tek sesin yutkunmak olduğu gerçeğiyle yüzleşmek çok fena…

Jenerasyonlara rol modeli oldun; ama o jenerasyonlar senin ancak ve ancak karbon kopyandan başka bir şey olamayacaklarını her zaman biliyordu…

Janra fark etmeksizin bugün ayıla bayıla dinlediğimiz müzisyenlerin bir parçası senin ilhamından geliyordu. Çoğu zaman müzik konusunda pek de anlaşamadığımız anne babalarımızla buluştuğumuz ender ortak noktalardan biriydin sendin.

O kadar yenilikçi, kendin ve apaçık bir insandın ki; dünyadaki bütün boş ve sıkıcı meslekleri bir yana bırakmak ve Bowie Mühendisliği okumak gibi bir seçeneğimiz olsun istedik. Seni hala tam olarak anlamış sayılmayız, önümüzdeki on yıllar – yüz yıllar boyunca seni anlamaya çalışmaya, vizyonundan nemalanmaya devam edeceğiz.

18 ay boyunca kanserle mücadele edip, bu mücadeledeki korkularını en iyi yaptığın şeye, yani müziğe sığdırıp, veda busen Blackstar’ı yayınladıktan iki gün sonra göçüp gittin. Giderayak, hem de kendi doğum gününde, bizlere en güzel hediyeyi verdin. Belki de ölümünden kaçış olmadığını bile bile çalışmaya, üretmeye devam ettin.

Lazarus videosunu kanser olduğunu bilip izledikten sonra tüm taşlar yerine oturuyor ve ölümsüz bildiğimiz senin göçüp gitmen daha da çok koyuyor. Ölümünü bile sanata çevirebiliyor oluşuna imreniyoruz. Ardından diyebileceğimiz tek diyebileceğimiz kayda değer şey ise; hayatta gerçekten de üzülmeye değer şeyler oluşu…

Bizlere yıllar boyu tüm güzel hisleri iliklerimize kadar hissettiren bir kariyer sunduktan sonra, bu sefer öyle böyle üzmedin. Olsun, seninle üzülmek bile güzel.

Ne demiştin? We can be heroes, just for one day; sen bir ömür boyu kahramanımız oldun.