TRAINSPOTTING 2 NEDEN ÇOK ÖNEMLİ BİR FİLM?

TRAINSPOTTING 2 NEDEN ÇOK ÖNEMLİ BİR FİLM?


En güzel çünkü'ler için tıklayınız


Hiç şüphesiz ki azıcık aklı başında bir insanın en büyük motivasyonlarından biri sanat. Kimi zaman sadece bakmak, kimi zaman görmek için bakmak, kimi zaman ise gördüğün şeyde kendi yansımanı bulmak… Sanatın hangi alanı olacağını ise siz seçin; müzik, sinema, tiyatro, resim ve daha bir sürü şey…

Ben bugün bunların arasından sinemayı seçmeye karar verdim. Geçtiğimiz hafta yaşananlardan dolayı, tıpkı birçoğunuz gibi kafamı dağıtmak adına bile ekstra bir şey yapamaz hale geldiğimi söyleyerek başlayayım.

Her “Daha kötü ne olabilir ki?” dediğimiz anın kısa bir süre sonrasında daha kötüsünü yaşar hale geldiğimiz zamanlar yaşadığımız kabak gibi ortada. Travmaları aşmak için yapılacak şeylerin başında ise kendimizi az da olsa gündem dışı hale getirebilmek geliyor. Sanatın saymakla bitmez faydalarından biri de ruhumuzu kısa programda temizleyen deterjan görevi görebilmesi. Ama son yaşanan olaylardan sonra kirlenme oranındaki artış yüzünden “Kirlenmek güzeldir” başlıklı reklam bile saflığını yitirdi. Yine de yavaş yavaş bir yerlerden hayata tutunmak gerekiyor. Olduğu kadarıyla, her şeyin elbet bir gün bir yerde bir nebze de olsa daha iyi olacağını hayal ederek, umut besleyerek…

Mesela Trainspotting 2’yi sabırsızlıkla beklemek, beklerken yeri geldiğinde 15’lik çocuk hevesiyle heyecanlanmak, hayata yarım porsiyonluğuna da olsa tutunmanızı sağlayabilir. İlk filmin üzerinden geçen 20 koca yılın ardından, Porno’yu yıllar evvel okuyup “Trainspotting’in devamını ne zaman çekecekler acaba?” sorusunu soran neslin aldığı cevap Trainspotting 2 oldu.

– Kulaklıkla Lust For Life dinlerken yaşadığınız tam gaz koşma hissi

– Alafranga tuvaletten pis ve serin sulara dalma isteği

– İskoçya’nın solgun renklerini en güncel Pantone kataloğuna bile değişmeme durumu

Yıllardır görmediğiniz eski dostlarınızdan en müptezel olanları tam kadro geri dönüyor. Başlarında da en ideal kaptan Danny Boyle yer alıyor. Edinburgh’da başlayan çekimlerden sızan kareleri gördükçe heyecanınız arşa ulaşıyor. Günün sonunda, Trainspotting 2’yi 3 Şubat 2017’de, yani sadece 6 ay sonra izleyeceğinizi biliyorsunuz. Eminim ki çok kısa bir süre içinde filmin ilk resmi fragmanı (YAYINLANDI BİLE) da yayınlanmış olacak. Böylelikle ne kadar önemli bir olayla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlayacağız.

1983’te doğmuş biri olarak, belli yaşam tarzlarını benimseyen bir grup için Trainspotting 2’nin yeni Star Wars filminden çok daha heyecan verici olduğunu tahmin ediyorum. ‘ “Choose Life. Choose a job. Choose a career. Choose a family…” muadili bir girişin aşağıdan yukarı akan sarı renkli yazılardan çok daha heyecan verici olduğunu düşünen 1 milyon kişi bulabilirim. ‘ isimli Facebook grubuma beklerim…

Sadede gelelim; yükselen beklentilerin karşılığını tam anlamıyla bulup bulamayacağı konusunda büyük bir muamma yaşıyorum.

Aklıma gelen en kötü senaryo, biraz fazla abartıldığını düşündüğüm Oscar’lı Slumdog Millionarie’den sonra feci bir form düşüklüğü yaşayan Danny Boyle’un iMDB’de maksimum 6.2 puana ulaşacak bir filme imza atma ihtimali. Son 3 işiyle rahatlıkla vasat olarak adlandırılabilecek filmler üreten Danny Boyle, umarım ki bu film için yeterince açtır. Yoksa sırf beklentilerden veya altın yumurtlayan tavuk gözüyle bakıldığından dolayı Trainspotting 2’ye girişildiyse vay halimize…

Bu noktada ilk filmin de senaryosunu yazan John Hedge’e büyük iş düşüyor. Kısmen Porno’yu temel alacağı, ama birebir şekilde kopyalamayacağı söylenen Trainspotting 2, yolun başından beri Danny Boyle’la birlikte olan Hedge’e büyük bir sorumluluk yüklüyor.

Geçtiğimiz günlerde paylaşılan çekim görüntülerinde, Edinburgh sokaklarında tabana kuvvet koşan Renton ve Spud’a rastlamıştık. Bu sahnenin ilk filmin açılış sahnesine gönderme niteliğinde çekildiği kabak gibi ortada. Bu tip “ilk filme gönderme” yapılan sahnelerin sayısının bokunu çıkarıp Trainspotting’in replikasını üretmeyi düşünmediklerini varsayıyor, gece uyumadan önce bu konudaki dualarımı esirgemiyorum.

Renton, Spud, Sick Boy ve Begbie’nin aradan geçen 20 yılda nasıl bir değişim gösterdiklerini de düzgün bir şekilde aktarmaları oldukça önemli. “Hoop 20 yıl geçti, şöyle yüzeysel bir iki flashback yapar işin içinden sıyrılırız.” deyip, son derece nitelikli işlenebilecek karakterleri baştan savma bir şekilde bizlerle buluşturacaklarını hiç zannetmiyorum. Çünkü 20 yıldır AKM’nin önünde sevgilisini bekleyen bir insandan farkımız yok. Bu hayli rötarlı buluşmanın sonunda karşımıza çıkan kişinin güzelliğine bakıp afallamak, olası tüm söylenme ihtimalimizi Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ımsı bir şekilde hafızalarmızdan sildirmek istiyoruz.

Eminim ki birçoğunuz, fanboy/fangirl’lüğünüzün verdiği yetkiye dayanarak filme karşı objektif bir şekilde yaklaşamayacaksınız. Bu fanatiklik, sıradan çıkacak bir filmi haddinden fazla övmemize sebep olabilir.

Filmin ne kadar iyi veya kötü olacağını şu an bilmiyoruz. Ama soundtrack seçimlerinin harika olacağından zerre şüphe duyduğunuzu sanmıyorum. Danny Boyle’un ilk filmdeki meşhur ”The Worst Toilet In Scotland” sahnesindeki serbest dalışta kullanmak istediği ama izin alamadığı David Bowie şarkısı Golden Years’ın Trainspotting 2’de karşımıza çıkacağına dair büyük bir inancım var. Güncel şarkılar yerine Britanya’nın 70’lerinden 90’larına kadarki geniş müzik yelpazesinden faydalanacak bir Trainspotting 2, ıslak rüyalarımızın baştacı olacaktır.

Makyaj konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Müzikler, görüntü yönetmenliği vs. gibi konularda hayli tatmin olacağız. Asıl meselemiz makyaj silindiğinde ortaya çıkacak manzarayla…

Bir de popülarite mevzusu var. Malum ilk film çekildiğinde Ewan McGregor dahil filmin kadrosunda bulunan hiç kimse büyük bir çıkış yakalamamıştı. Ewan McGregor’ın günümüzdeki popülaritesinin etkisiyle Renton karakterine gereğinden fazla asılıp diğer karakterleri figürandan hallice bir kıvama getirmek gibi bir hataya düşmezler umarım.

Her durumda, yarattığı beklenti ve heyecanla bizleri hayata bağlayacak bir film Trainspotting 2. Hele ki bugünlerde bizleri azıcık da olsa hayata bağlayacak şeylere ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini de hesaba katarsak filmin değeri çok çok daha artıyor.

Konserlerin bir bir iptal olduğu, sırf eğlenmek için değil, biraz da olsa kafamızı dağıtmaya yarayacak güzelim etkinliklerin buharlaştığı günümüzde, temeli İskoçya’da bulunan bir ağaca sımsıkı sarılmış durumdayız. Filmin yapımcıları ve oyuncu kadrosu ise Irvine Welsh’in temelini attığı bu ağacın dallarını oluşturuyor. Bu dallar, umarız ki beklenti içindeki milyonlarca kişinin ağırlığını taşıyabilecek kadar güçlü bir şekilde karşımıza çıkarlar.

Haydi bastır Trainspotting 2!