Son yılların en iyi spor temalı filmini hala izlemediniz mi? Sizleri ayıplamadan evvel bu hatanızdan dönmeniz için bir fırsat daha veriyoruz. Geçtiğimiz yıl, aldığı ve aday olduğu ödüllerle yıldızlaşan muazzam film Rush’ı tombul şişe biralar eşliğinde izleyeceğiniz gün bugündür.

Neredeyse her filmiyle Oscar’a aday olan Ron Howard’ın yönettiği Rush, gerçek bir hikayeden uyarlandı. Formula 1 pilotları Niki Lauda ve James Hunt’ın efsanevi rekabetini, belki de rekabetin kendisinden bile daha görkemli bir filmle izliyoruz. Araba yarışlarıyla alakası olmayan arkadaşların kaçmasına gerek yok. Çünkü Rush, sadece araba yarışından ibaret bir film değil. Yarış sahnelerinin ihtişamına rağmen bunun arkasına sığınmıyor. Çünkü işlenecek muazzam bir rekabete ve iki harika karaktere sahip.

Adeta ayaklı disiplin olan Avusturyalı Niki Lauda ile saf yeteneğe sahip olmasına rağmen rockstar gibi yaşayan İngiliz James Hunt, birbirinden zıt karakterler gibi dursalar da aslında aynı hedefe koşan ama farklı tarzlara sahip iki pilot. Her ne kadar birbirlerinden nefret ediyor gibi görünseler de aslında birbirlerinin halinden en iyi anlayan kişiler de bizzat kendileri.

Formula 3’den itibaren başlayıp Formula 1’e kadar uzanan rekabetleri, Lauda’nın geçirdiği korkunç kaza ve ikisinin farklı şekillerde de olsa istediği sonuçlara ulaşmaları muazzam bir biçimde izleyiciye aktarılıyor. İkisi de kendince o kadar haklı ki; taraf tutma ihtimalini sıfırlıyor Rush. Hans Zimmer’ın müziklerinin desteğini de arkasına alan film, başrol oyuncuları Chris Hemsworth ve Daniel Brühl’ün harika performansları ile zirveye ulaşıyor. Thor rolü yüzünden kendisini sadece bir kas yığını olarak görenleri yeteneğiyle ters köşeye yatırıyor Hemsworth. Daniel Brühl ise filmin tartışmasız yıldızı. Niki Lauda’yı oynamıyor, adeta onun ta kendisi oluyor.

Her türden film izleyicileri için kaçırılmayacak bir deneyim olan Rush, yaşattığı heyecan ve adrenalinle bol tombul şişe biraları anların zevkini katlamayı başarıyor.