Yönetmen Crystal Moselle, 2010 yılında bir bahar günü tam bir Sliding Doors anı yaşıyor ve Angulo ailesinin hayatını değiştiriyor. First Avenue’da yürürken Reservoir Dogs filmindeki gibi güneş gözlükleriyle bir sürü halinde dolaşan Angulo kardeşleri gören yönetmen, önce çocukların yanından yürüyüp geçiyor, sonra içgüdülerine uyup geri dönüyor. Manhattan sokaklarında kayıp bir kabile bulduğunu hisseden Crystal Moselle’in Angulo ailesi ile hikayesi seneler sonra The Wolfpack isimli belgesele dönüşüyor. Sundance’te Jüri Özel Ödülü’nü kazanan belgesel, Aşağı Doğu Yakası’ndaki bir eve kapatılmış yedi kardeşin gizli hayatlarını ve kurgu ile gerçeklik arasındaki ince çizgiyi anlatıyor.

Eski bir hippi olan Susanne Angulo, 1989 yılında Machu Picchu’daki yürüyüşü esnasında tanıştığı Oscar Angulo’ya aşık oluyor. Çift Amerika’ya taşındıktan sonra Bronx, Queens, Brooklyn gibi semtlerde yaşıyor ve sonunda Aşağı Doğu Yakası’na yerleşiyor. New York’un çocuklarını kirleteceğine inanan Oscar Angulo, evin tek anahtarının sahibi oluyor ve kimsenin evden dışarı adım atmasına izin vermiyor. Eğitimlerini annelerinden alan Angulo kardeşler, Dogtooth filmindekini anımsatan izole bir hayat sürüyorlar. Tek eğlenceleri ise; evdeki malzemelerden yarattıkları kostümlerle film kahramanı kılığına bürünmek oluyor. 2010 yılında Mukunda Angulo, Mike Myers maskesi takarak evden kaçıyor ve endişeli vatandaşların kendisini polise ihbar etmesi üzerine çocuk, polis tarafından ailesine teslim ediliyor. Aile, yetkili kurumlar tarafından ziyaret ediliyor; ancak ortada kanuna uymayan bir durum olmadığından resmi bir işlem başlatılamıyor.

2010’da aileleri olmadan ilk kez dışarı çıkan kardeşler Crystal Moselle’le tanışıyor ve hayatları değişiyor. Angulo ailesinin hayatlarına yavaş yavaş giren Moselle, onlarla 3 seneden fazla zaman geçiriyor ve bu sırada The Wolfpack belgeseli şekilleniyor. Bu yıl Sundance Film Festivali’nde gösterilen ve ödül kazanan filmin Moselle için en ödüllendirici kısmı ise Angulo kardeşleri dışarıdaki dünyayla tanıştırmak oluyor.