SENDEN ÖNCE & SENDEN SONRA: CEP TELEFONLARI

SENDEN ÖNCE & SENDEN SONRA: CEP TELEFONLARI


O eski halimden eser yok şimdi


Telefonumuzla aramıza 30 cm’den çok mesafe girince kendinizi miyop gibi hissedebiliyoruz. Gelen arama ya da mesaj olmasa bile el tiryakiliğinden mütevellit sürekli telefonumuzu taciz ediyor ve şarjını itinayla bitiriyoruz. Gaipten sesler duyup telefona bakıyor; ancak kapı duvarla karşılaşıyoruz. Telefonumuzun şarjı yüzde 50’nin altına düşünce bir garip oluyor, iş kırmızı renklere varınca panik ataklar geçirebiliyoruz. Çalışmak için telefonu sessize alınca bile, “Belki biri aramıştır” diye telefonumuza bakmaktan çalışamaz hale gelebiliyoruz. Durumun vahametinin farkında olmasak da, telefon bağımlılığına doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Bu bağımlılıktan şikayetçi olan illüstratör Angela Liao, internet sitesi 20px‘te cep telefonlarından önceki ve sonraki hayatlarımızı karşılaştırıyor.

Çok geriye gitmemize gerek yok, bundan 10 yıl önce cep telefonuna bağımlı olmayan hayatlarımız vardı… Her dakika Instagram’ı kontrol etmeden, Facebook’ta durum güncellemesi paylaşmadan ve Twitter’dan son dakika haberlerini öğrenmeden de hayatta kalabiliyorduk. Dost meclislerinde insanlar telefonlarının ekranına değil, birbirlerinin yüzlerine bakıyordu. Telefonlarımızın hafızasından önce kendi hafızamıza güveniyorduk ve böylece beynimizi tembelleşmekten kurtarıyorduk. Yemeklerimiz ‘foodporn’ hashtag’ine hizmet etmiyor ve haliyle soğumuyordu. Fotoğraflarımızı Facebook albümü yapmak için değil, anılarımızı biriktirmek için çekiyorduk. Telefonumuzu yanımızda taşımadığımızda kendimizi eksik hissetmiyorduk ve “Şarjım bitti!” diye bir problemimiz yoktu.