ŞEHİR EFSANESİ DEĞİL: KADINLARI CEZBEDEN TIRAŞ SONRASI LOSYONU

ŞEHİR EFSANESİ DEĞİL: KADINLARI CEZBEDEN TIRAŞ SONRASI LOSYONU


En eski aşk iksiri: Koku


Evrimsel olarak bakıldığında duyularımız içinde belki de en ilkel ancak en önemlisi kokunun, insanlar üzerindeki etkileri tarih boyunca birçok incelemeye konu olmuştur. Anne karnındaki bir bebekte koklama sistemine ait hücreler, beyin hücrelerinden önce gelişir. Koku alma duyusu ile bilinçaltımız arasındaki köprünün etkilerini hayatımızda bilfiil hissederiz. Anılarımızı uyaran kokular sayesinde geçmişe anlık yolculuklar yapar, anılarımızı tekrar tekrar oynatırız.

Bir kokunun hoşluk veya nahoşluğu kişiden kişiye göre değişirken, bir şehir efsanesi olmayan ilk görüşte aşkın başrollerinden biri de yine kokudur. Bu yüzden kar tanesi gibi kendine has kokuya sahip herkes, kendine yakışan parfümü ve hoşuna giden kokunun sahibini bulmak için koku alma duyusu ve umudunu yitirene kadar denemelerine devam eder.

24 saat çalışan ve kati suretle kapatılamayan tek duyu olan kokunun, kendi ruh eşini bulma çalışmalarında devreye giren parfüm sektörü de beynimizi takrik eden iksirlere başvurur. İsmini zevki sefa için yaşayan Yunan tanrısı Hedon’dan alan ve beyindeki seks dürtüsünü etkinleştiren kimyasal olan ‘hedione’, 1966 yılında Christian Dior sayesinde parfüm şişelerindeki yerini aldı. Steve McQueen’in de favorilerinden olan ve içinde ‘hedione’ bulunan Christian Dior’un Eau Sauvage isimli tıraş sonrası losyonu, böylece McQueen’in kadınlar üzerindeki cazibesinin bir nevi bilimsel açıklaması mahiyetinde oldu…