Stanley Kubrick gibi bir dehanın yanında yer almanın avantajları olduğu kadar dezavantajları da var elbet. Kubrick gibi detaycı ve mükemmeliyetçi, oldukça da takıntılı bir yönetmenin isteklerinin ardından alnının akıyla kalkmak da her yiğidin harcı değil. Oysa, Kubrick’in kusursuzluk arayışına dört filminde ortak olan görüntü yönetmeni John Alcott, kendi başına ayrı bir cevher, başlı başına bir yetenek.
Her bir elementine hayran bıraktırsa da, sinematografisiyle ciddi anlamda göz dolduran A Clockwork Orange, Barry Lyndon, The Shining, biraz da 2001: A Space Odyssey’in görüntü yönetmeni Alcott’ın, hiçbir şeyi tam anlamıyla beğenmeyip sürekli görüntü yönetmenini değiştiren Kubrick ile 4 filmde beraber çalışması bile başlı başına bir rekor.
2001: A Space Odyssey’de görüntü yönetmeni Geoffrey Unsworth’un takımında ışıktan sorumlu bakan olarak yer alırken Unsworth’un filmin yarısında ayrılmasının ardından görevi ondan devraldı. Işığa ayrı bir zaafı olan usta yönetmenle fikirleri ve hevesleri birbirini tamamlayınca A Clockwork Orange’da tam zamanlı görüntü yönetmenliği kariyerine adım atan Alcott, Kubrick’in gölgesinde kalmıyor, her daim kendi yenilikçi fikirlerini savunuyor ve bir şekilde ne yapacağını biliyordu. Uzmanlık alanı olan ışıkla eşsiz bir dünya ve derin bir atmosfer yaratmakla kalmıyor, çok yönlü vizyonuyla adım adım kendini kanıtlıyordu.
Her seferinde bir öncekinden farklı bir yol izlemek isteyen Kubrick’in Barry Lyndon’ında baştan sona doğal ışık kullanma çabası ona En İyi Görüntü Yönetmeni Oscar’ını getirdi, sonra ver elini The Shining! O dönem bir filmde en uzun soluklu kullanılan Steadicam ile şimdi müzeye dönüşen o kabus gibi otelin dolambaçlı koridorlarında pürüzsüz takip sahnelerine imzasını atmış, sinema tarihine adını derinlemesine kazımıştı.
Başarıları sadece Kubrick filmleriyle sınırlı kalmayan Alcott gibi bir yeteneğin filmografisine uzanıp niceliklerine ve niteliklerine 10 numara değinen bir videoya geleceğiz bu uzun girizgahın sonunda. Understanding the Cinematography of John Alcott’ı izleyin, güzelin hakkını verin!
Sadece Kubrick ile başa çıkabildiği için bile Oscar alması gerektiğine parmak basan çalışma baştan sona çok enfes. Sonuçta bayıldığımız birçok filmin görüntü yönetmeni anlatılmak isteniyor. Ardı sıra izleyeceğiniz o güzelim renkleri, muazzam ışık kullanımını, baş döndüren derinlik algısını ve bir yandan kulağınızda çınlayacak anekdotları bir düşünün!