Televizyon ekranlarında harikalar yaratan iki yapım, Twin Peaks ve Stranger Things’in ortak noktalarını, daha doğrusu Stranger Things’in de birçokları gibi televizyon tarihinin bu en alışılmadık hikayesinden ne denli etkilendiğini fark etmeyen yoktur. Bütün gizemi ve 27 yılda çözülemezliğiyle Twin Peaks kasabası, Stranger Things’in ikinci sezonunda iyice tepetaklak olacak Hawkins’inin temellerini 80’lerde attı, şimdi de son sürat kat çıkıyor.

Gerek Upside Down, gerek de Red Room olsun başka boyutlarda vuku bulan bu iki gizem de kendi halindeki kasaba sakinlerinin doğa üstü güçlerle mücadelesini anlatıyor. Biri 80’lerde başlayıp günümüzde devam ediyor, diğeri de günümüze 80’leri getiriyor. Peki bu aranan esrarengizlikte ve içinden bir türlü çıkılamayan evrende müziğin etkisi ve kesişim kümesi nedir?

Tüyleri diken diken eden, oturduğumuz yerden izlediğimiz yere götüren, zihnimizden atamayacağımız ürkütücü bir müzik! O zamanı büken ton şart ki kendimizi olay mahallinde hissedelim, başka yer ve zamanlarda da kafamızda döndürelim ve kasaba sakinlerin derdine iyiden iyiye ortak olalım.

David Lynch ve Mark Frost‘un açtığı yolda yürüyen Duffer Kardeşler gibi, Angelo Badalamenti’nin izini süren S U R V I V E da, müzikleriyle başka boyutların kilidi olup her kapıyı açma potansiyelinde işler yapıyor. İzlediklerimizle bütünleşen müzikleriyle de aynı tonda buluşan bu iki yapımın ortak noktalarını görmezden gelemeyen Prom Queen kod adlı Seattle’da yaşayan bir vatandaş, aklına geleni lafta bırakmayıp ilginç bir karışıma imza atıyor: Stranger Peaks!

Laura’s Theme’in synthesizer’la çalmaktan en çok zevk aldığı parça olduğunu belirten Prom Queen, synth’leri çok sevdiği için Stranger Things’in jenerik müziğini duyar duymaz bayıldığını söylüyor. Bu sebepten olacak ki iki evrenin de müziklerini alıyor, bir potada eritiyor, bir tutam nostaljiyle de ilgililerine sunuyor. İki tuhaf kasabadan da aşina olduğumuz müzikal evrenler aynı tonda birbirine karışınca da dinlemek elzem oluyor!

İşte Stranger Peaks!