TUĞÇE ŞENOĞUL’LA GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA

TUĞÇE ŞENOĞUL’LA GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA


Gölgelerin ardında ne var?


İlk albümü Gölgelerine’yi yayınlayalı sadece günler geçmesine rağmen, son yıllarda belli bir ivme kazanan yerli müzik sahnemiz adına Capri-Sun ferahlığında bir adım atan Tuğçe Şenoğul’la konuştuk.

Bilmeyene bildirme, hatırlamayana hatırlatma, hafıza tazeleme misyonumuz da devrede: Gölgelerine albüm lansman konseri, 21 Aralık’ta Salon’da.

Tugce-Senoglu-02

Bir nevi sesli roman gibi bir albüm olan Gölgelerine, ilk bakışta/dinleyişte her ne kadar karanlık gibi gözükse de içinde güneşin kendini gösterdiği anları da barındıran bir kayıt.

Uzun ömürlü olacağına gönülden inandığımız Gölgelerine’nin ışığında Tuğçe Şenoğul’la konuşmaktan dolayı hayli mutlu olduk. Buyurun Tuğçe hanım;

Öncelikle seni tebrik ediyoruz. Geçtiğimiz hafta yayınlanan Gölgelerine albümünle, çevremizden de gördüğümüz kadarıyla muazzam bir geri dönüş aldın. Bu konuda ne hissediyorsun?

Teşekkür ederim. Çok güzel bir his tabii. Yaklaşık iki yıl süren yoğun bir çalışma sonunda böyle geri dönüşler almak… Mutluyuz.

Seni Görmem İmkansız ve Kahinar’dan sonra solo albümün için uzunca bir süre beklemiş olmanın özel bir nedeni var mı? Yoksa “Yapmışken en iyisini yapayım” mı dedin?

Biraz düşünmek, resim yapmak, ne yapmak istediğime karar vermek, hayatta benim için neyin vazgeçilmez olduğunu görmek istedim aslında. İki yıl kadar uzaklaştım, sonra da albüm kararı geldi. İki yıl da albümün kaydı sürdü. Şimdi burdayız.

Gölgelerine, her ne kadar karanlık bir albüm gibi görünse de dinledikçe içindeki sıcaklığı ve bir yerlerde saklı olan buruk neşeyi hissediyoruz. Sen albümünü nasıl tanımlarsın?

Albüm gölgem gibi hissettiriyor. Tutulma anı gibi karanlığa düştüğümüz anlar, anılar. Gölge gibi peşinde dolanan, ya da bazen bizim gölgesi olup uzaklaşamadığımız hikayeler. Albümdeki o his, hikayenin karanlık tarafıyla yüzleşmeye, onu kabullenmeye ve sahiplenmeye çalışan birinin gözünden anlatıldığı için olabilir.

Gölgelerine’de Taner Yücel ve Görkem Karabudak’la çalıştınız. “Onlar olmasaydı albümde şunlar da olmazdı” dediğin kısımlar neler?

Onların olmadığını hayal edebildiğim bir an yok albümde. Her şey birlikte yapıldı, bir olmak deneyimlendi resmen. Herhangi birimizi çıkarsak eksik kalır.

Albümde tüm sözlerin sana ait olduğunu görüyoruz. Bize kalırsa kaliteli müzikle desteklenmiş bir roman yazmışsın. Etkilendiğin müzisyenler ve yazarlar kimler?

Teşekkür ederim. Bu listeler genel olarak oldukça uzun ve sık sık güncelleniyor. Farklı türlerde, çok müzik dinleyen biriyim sanırım. Yazarlar konusunda ise tersine, sürekli geri dönüp okuduklarım olabiliyor. Billie Holiday, Neşet Ertaş, Connie Francis, Edith Piaf, Neyzen Tevfik, Müzeyyen Senar, Grace Jones, Morphine, Nina Simone, Aşık Veysel, Seiko Matsuda, Etta James, Depeche Mode, The Beatles, Nirvana, Melih Cevdet Anday, William S. Burroughs, Lale Müldür, Cocteau Twins, Umay Umay, Miles Davis, gökyüzü ve dostlar… Bitmeyen bir liste.

Kadıköy’de bir iki kadeh bir şey içip mekandan çıkmışsın, sokakta yürüyorsun. Önünde yürüyen bir grup insanın senin müziğin hakkında konuştuğunu duydun. Sohbete dahil olur muydun?

O anki hissime ve ne konuştuklarına bağlı olarak değişebilir. Biraz utangaç bir insanım sanırım.

Son zamanlarda playlist’inden eksik etmediğin 10 şarkıyı bizimle paylaşır mısın?

Kelela – Blue Light

A.CHAL – Round Whippin’

Cocteau Twins – Shallow Then Halo

Coucou Chloe – Doom

Lebanon Hanover – Gallowdance

Seiko Matsuda – Sweet Memories

The Flying Pickets – Only You

Müzeyyen Senar – Olmaz ilaç Sine-i Sad-Pareme

Iggy Pop & The Stooges – Gimme Danger

Oathbreaker – The Abyss Looks Into Me

Bir de bizim ikili sorular bölümümüz var. Onlara da geçelim istiyoruz.

Sence barda rakı mı, meyhanede bira mı?

Birayla pek aram yok. Rakı da muhabbet ile masasında güzel.

Hümeyra’dan Tutkulardan İntihar mı, Ajda Pekkan’dan Moda Yolunda mı?

İki şarkı da çok iyi tabii. Moda Yolunda’yı Marc Aryan’dan dinlemeyi daha çok seviyorum sanırım. Tutkulardan İntihar diyelim.

The Cure’ün 1989 öncesi mi, sonrası mı?

Öncesi.

Nick Cave’le mi, Tom Waits’le mi sahne almak isterdin?

Yine zor bir soru. Nick Cave.

Garsona seslenmek mi, masaya gelmesini beklemek mi?

Duruma göre seslenmek de mümkün. Genelde masaya gelmesini beklemek.

Tuğçe Şenoğul’un son dönemlerde playlist’inden eksik etmediği şarkıları biz de playlist’imizden eksik etmedik.