2019’un en iyi 50 albümü

2019’un en iyi 50 albümü


playtuşu sunar


Her sene klasikleşmiş, yaşanan seneye küfürler, sövmeler ve haykırmalar eşliğinde bu sefer bir onyıllık devri kapatıyoruz. Bizler için pek güzel bir sene oldu, umarız sizin için de olmuştur, olmadıysa da seneye olur, enerjiler bizden. Gelenekselleşmiş yıl sonu listemiz aşağıdadır. Afiyet olsun. Listenin altında da külçe altın gibi bir Spotify listesi sizi bekliyor.

50. Boy Harsher – Careful

Duvar hala ayakta, 80’lerdeyiz, dört tarafı synth’lerle çevrili Berlin’de Careful’un karanlığında dans ediyoruz. Come together!

49. Flying Lotus – Flamagra

İş prodüksiyona geldiğinde dünyanın en yetenekli isimlerinden biri olan Flying Lotus, uzun zamandır beklenen albümünde kalabalık arkadaş grubunu ağırlıyor. Katman katman açılan, dinledikçe güzelleşen albümlerden olan Flamagra’nın geniş yelpazesini açıklamak için sadece şu örneği vermek bile yeterli; albümde David Lynch bile var!

48. Steve Lacy – Apollo XXI

Yaşından büyük bir yeteneğe sahip olan Steve Lacy, Frank Ocean ve Tyler, The Creator gibi isimlerin albümlerine vizyonuyla katkıda bulunmuş 21’lik bir çıtır. İlk solo albümüyle 2019’un akılda kalıcı işlerinden birine imza atan Lacy, R&B, hip-hop, & lo-fi pop sularında dolaştığı Apollo XXI ile geleceğe dair çok güçlü sinyaller veriyor.

47. Sebastian- Thirst

TOTAL’dan tam 8 yıl sonra distortion’lı baslara güzel sistre cila yapılmış. Frank Ocean, Charlotte Gainsbourg ve YSL gibileriyle çalışmanın en iyi yönleri bal dök yala prodüksiyonda bir araya gelmiş. Kana kana içiyoruz.

46. Machinegum – Conduit

Bir türlü gelmeyen, gelecekse de tatmin edecek mi bilinmeyen yeni The Strokes albümü, sana mesafeliyiz. Little Joy’la yıllar evvel damakta Mendl’s tadı bırakan davulcu Fab Moretti, ilk solo albümünle sana “bir alo” yakındayız.

45. Cass McCombs – Tip of the Sphere

Çağdaş ozan, şarkıcı-şarkı yazarı, indie’nin folk yakası. Cass McCombs’un her yeni albümüyle bu üç kümeyi hakkıyla kapsaması, kaldığı yerden devam ediyor.

44. Special Request – Offworld

Yılın en iyi elektronik müzik albümlerinden birini kaydeden Paul Woolford aka Special Request, bir yandan Detroit techno’nun ilk örneklerine saygı duruşunda bulunurken diğer yandan da drum and bass davullar, acid baslar ve synth funk’ı birbirine neredeyse yüzde yüz verimlilikle harmanlıyor.

43. Cate Le Bon – Reward

Müzik tarzını üç kelimeyle tanımlamak gerekse folk, deneysel ve pop şeklinde sizlere tanıtabileceğimiz Cate Le Bon, sesiyle insanı sakinleştirme özelliğine sahip yetenekli sanatçılardan biri. Ruhunuza papatya çayı içirmişsiniz hissi yaratan Le Bon, Reward ile sadece kariyerinin en iyi albümüne imza atmakla kalmıyor ayrıca en özgün ve en kendi gibi albümüyle 2019’a deniz feneri olan isimlerin başında geliyor.

42. Earl Sweatshirt – FEET OF CLAY

Film gibi bir hayat hikayesine sahip olmasının yanında çağımızın en yetenekli isimlerinden biri olan Earl Sweatshirt, kankası Tyler, The Creator kadar popüler olmasa da geçtiğimiz sene yılın albümlerinden birine imza atmıştı. O albümden çok kısa bir süre sonra FEET OF CLAY ile KRAL TV listelerindeki Tarkan misali tekrar listeye dönen Sweatshirt; lafı dolaştırmadan, olabildiğince çarpıcı ama bir o kadar da nahif şarkılarıyla en azından güzel bir şans verilmeyi hak ediyor.

41. Men I Trust – Oncle Jazz

Bir nevi “YouTube sarı altyazılı videolu indie rock grubu” janrasının en iyisi olan Men I Trust, rötardan başı dönen Pegasus uçağı gibi rötar yiyen yeni albümüyle kendi en iyisine imzasını koyuyor.

40. Big Thief – Two Hands

Yabancı müzik basınının son yıllarda ismini anmadan bir gün bile geçirmediği Big Thief, 2017’de birçoklarının yıl sonu listelerinde bir numarada yer alan Capacity albümünden sadece iki sene sonra bu sefer Two Hands ile yılın “Helal olsun be!” dedirten albümlerinden birinin arkasında. Bu arada o vokal ne kadar 90’lar öyle ya…

39. James Blake – Assume Form

Müzik dünyasının adı ‘uzun adam’a çıktığından beri günde bir kez GBT’ye çekilmesiyle ünlü olan James Blake, kimilerinin mıymıy bulduğu müziğini -tam da o kişilere cevap niteliğinde, sürpriz konuklarla- güncelleyerek en azından yılın ilk ayları için en heyecanlandıran albümünün sahibi oldu. Yine de nerede o eski James Blake be…

38. Jessica Pratt – Quiet Signs

Kendisine bakınca bile buram buram Kaliforniya kokusu aldığımız Jessica Pratt, ilgi çekici bir ses tonuna sahip. Albümün yayınlandığı tarihi bilmesek 60’lı yıllardan kayıp bir albüm olduğunu düşüneceğimiz Quiet Signs; Joni Mitchell, Joan Baez ve Sibylle Baier seven hassas kulakların dikkatinden kaçmayacaktır.

37. Vampire Weekend – Father of the Bride

Bir önceki albümleriyle araya altı yıl gibi uzun bir süre koyan Vampire Weekend, indie dünyasının merakla beklenen albümlerinden biri olan Father of the Bride’ta misafirleriyle birlikte yeniden doğuş ve yaşamdan keyif almak gibi ruhani temalar etrafında dolaşıyor.

36. Hildur Guðnadóttir – Joker OST

Listedeki tek soundtrack albüm olan Joker OST, televizyon dünyasında yılın flaş yapımlarından olan Chernobyl’in hemen ardından ne kadar flaş olduğuna dair açıklama bile yapma gereği duymadığımız Joker’in çoklu seslerinin mimarı Hildur Guðnadóttir, film bittikten sonra yaşadığımız boyun kasılmalarının sebebi olan el emeği göz nuru albümün sahibi, vur Joker vur.

35. Kim Gordon – No Home Record

38 yıllık uzun müzik kariyerinde ilk kez solo albüm yayınlayan Kim Gordon; gitarlar ve elektronik altyapıları birbirine harmanladığı, ismini de Belçikalı yönetmen Chantal Akerman’ın 2015 yılında çektiği No Home Movie isimli belgeselden alan No Home Record albümünde tüketim, kimlik ve kimliğin metalaşması gibi temalarda dolaşıyor.

34. Chromatics – Closer To Grey

Dear Tommy’yi bir 122 yıl daha duyamayacağız gibi. Neyse ki Johnny Jewell ve hüzündaşları “Italians Do It Better” diyerek işi İtalyanlar’ın keyfine bırakmıyor ve delay’li hüzne kaldıkları yerden devam ediyor.

33. Anthony Naples – Fog FM

Sofistike elektronik müzikle maalesef ülkecek pek aramız yok. Her kulüpte aynı 20 yabancı DJ’in dönüp dolaşıp aynı sıkıcı ritimleri sağlı sollu fırlattığı bir dönemde bu kadar taze, orijinal ve ufuk açıcı house müziğin dünyada bir yerlerde üretildiğini bilmek bile vizyon açıyor. Teşekkürler Anthony Naples.

32. Sharon Van Etten – Remind Me Tomorrow

Her adımında kendisini yukarı taşıyan işlere imza atan Sharon Van Etten, buğulu sesi ve buram buram melankoli kokan şarkılarıyla beşinci albümünde annelik sonrası dönemini, New York’tan taşınmasının hüznünü, dünya sorunlarını ve kalp kırıklıklarını cesurca anlatıyor.

31. Michael Kiwanuka – Kiwanuka 

Son yıllarda listenin gediklilerinden biri haline gelen Michael Kiwanuka, dinlemesi keyifli olsa da içine girdikçe taşıdığı mutsuzluğu ve hüznü beş yıldız konforunda hissettiğimiz Kiwanuka ile 2016’dan sonra tekrar listemizde.

30. JPEGMAFIA – All My Heroes Are Cornballs

Rap dünyasının yükselen değeri JPEGMAFIA, söz yazımındaki kıskandıran ustalığını müziğine yansıttığı deneysel tavrıyla destekliyor. İleride ismini bol bol duyacağımıza emin olduğumuz JPEGMAFIA kimmiş diye merak edenleri böyle alalım.

29. Coil – Theme From The Gay Man’s Guide To Safer Sex 

80’li yıllardan beri üretim yapan John Balance ve Peter Christopherson ikilisinin ortak projesi olan Coil, bu yıl yayınladığı üç albümden ortancası ile experimental, avant-garde, avant-pop sularında derinden ama temkinli yüzüyor.

28. Freddie Gibbs & Madlib – Bandana

Müzik dünyasının en önemli prodüktörlerinden biri olan Madlib’in yanına aynı hip-hop dünyasının hakkı yenmiş MC’lerinden Freddie Gibbs’i aldığı Bandana, bu ikilinin imzasını taşıyan ikinci albüm. İçerisinde Giannis Antetokounmpo’dan eğitime, illegal şeylerden palmolive’e farklı konularda görüşlerini bildiren ikilinin albümünü şiddete tavsiye ederiz.

27. Anderson .Paak – Ventura

Müzik dünyasının haylaz çocuğu imajına sahip Anderson .Paak, sahnedeki enerjisini stüdyodaki çalışkanlığıyla birleştirmeyi başarmış bir isim. Bir Malibu olmasa da Ventura’yla da groove’un hakkını sonuna kadar veren West Coast’un yükselen yıldızına kulak vermenizi tavsiye ederiz.

26. Mike Patton & Jean-Claude Vannier – Corpse Flower

İki ayrı dünyanın insanı deyip geçme, tanı. Bir yanda Faith No More başta olmak üzere grup ve projeleriyle iki ayaklı bir deha; diğer yanda Gainsbourg’dan Vartan’a, Hardy’den Shuman’a iş birlikleriyle Fransız Devrimi’nin müzik yakası neferlerinden Vannier.

25. Bill Callahan – Shepherd in a Sheepskin Vest

Yalnızlığa değil, yalnız kalmaya bir marş veya marşlar yazılacak olsa Bill Callahan’den başkasına gidilmemesi gerekiyor. Kariyerinin en anlamlı, en derli toplu, en yağ gibi akan, aktıkça da insanın içini delik deşik eden albüm, gereksiz yere yalnız başına içilecek içkilerin en iyi arkadaşı niteliğinde.

24. Oli XL – Rogue Intruder, Soul Enhancer

Berlin ve Stockholm’ün berbat havasını ve mükemmel elektronik müziğini birbirine çarpıştırınca Oli XL’in ilk albümü Rogue Intruder, Soul Enhancer ortaya çıkıyor. Gözden kaçıranlar; kaçırmayın, cümbüş var.

23. Aldous Harding – Designer 

İlk albümünden beri takip ettiğimiz Yeni Zelandalı sanatçı Aldous Harding, bu yıl listemizde yer alan Cate Le Bon ve Jessica Pratt gibi yeni nesil singer/songwriter ekolünün yükselen isimlerinden. Videolarına ayrı kendisine ayrı hayran olduğumuz Harding, son albümü Designer ile en iyi bildiği şeyi yaparken bunu bizler için daha da çekici hale getirmeyi de ihmal etmiyor.

22. Raphael Saadiq – Jimmy Lee 

Uzun zamandır müzik dünyasının içinde olan Raphael Saadiq, 90’ların hakim atmosferi R&B’yi suyunu çıkarmadan günümüze aktarmayı başaran ender isimlerden biri. Kulaklarınızı yeterince kısıp dinlerseniz D’Angelo’nun Voodoo günlerini bile duyabilirsiniz.

21. Leonard Cohen – Thanks for the Dance

Çalışmaması gereken ama felaket derecede iyi çalışan Cohen’in şiirleri, Thanks for the Dance’te tam bir yolluk açık kalp inşaatına dönüşüyor. Sakat giden aşk meşk işi olmayan inşaata girmesin. Yasak ve tehlikelidir.

20. FKA twigs – MAGDALENE

Müziğin, daha doğrusu popun modern yüzü nasıldır? Var mıdır? Görsek hoşumuza gider mi? Bu soruların birer cevabı: FKA twigs gibidir, vardır, çok hoşumuza gider.

19. Crumb – Jinx

Youtube sağ sekme favorilerinden Crumb, Brooklyn’den ekspres kargoyla psychedelic oynaşmalarla dolu, adrese teslim indie pop bir paket yolluyor. Kapıda imzayla teslim alıyoruz.

18. Moodymann – SINNER

Yaşayan efsane lakabını hak eden isimlerden biri olan Moodymann, beş yıl aradan sonra yayınladığı SINNER ile kendisine dair özlediğimiz her şeyi bir araya getiriyor. Detroit’in simgesi olan bu koca yürekli adamın albümünü janralara sığdırmak yerine groove peşinde koşan herkesi bu albüme göz atmaya davet ediyoruz.

17. Dave – Psychodrama

Yılın en hararetle ıskalanan ilk albümü ödülü 20 yaşındaki Santan Dave’in grime, pop, electronic sularında adeta 10. albüm özgüveni yaşatan Psychodrama’ya gidiyor. Tepe tepe kullansın.

16. Nilüfer Yanya – Miss Universe

Şu “Bizden biri” cıvıklığı ve yersizliğini yavaşça yere bırakalım. Yanya, kendi konsept dünyasını yarattığı ilk albümüyle 2019 ve sonrası için müzik adına heyecan duymamızın en büyük sebeplerinden.

15. Jakuzi – Hata Payı

Jakuzi sound’u diye bir şey var. Ülkemizde bu kadar kısa sürede imza sound’a ulaşan ve bunu dört dörtlük yapan grup sayısı bir elin parmak sayısına meydan okuyadursun, Jakuzi hiç durmasın. #yürüyedurjakuzi

Not: Kutay Soyocak’ın şarkı sözü yazarlığında god mode’u açması yakındır.

14. Billie Eilish – When We All Fall Asleep, Where Do We Go?

Pop, trap, 46 milyon Instagram takipçisi, anlaşılamayan bir duruş, anlam verilemeyen sahne kıyafetleri ve soru işaretleriyle dolu bir karakter. Bu formül yeni jenerasyonun adeta tapacağı bir ikon yarattı, peki müziği? Açıkçası müziği de taş gibi. Bakalım müziği ve persona’sı nasıl evrilecek? Bahisleri oynadık geleceği bekliyoruz.

13. black midi – schragenheim

Ortaya karışık, türlü, aşure, vali tabağı… Kendileri de müzik dünyası da müzikal sözlükte tam olarak ne olduklarını bilmiyor. Ortaya çıkan sonucun orijinalliği konusunda şüphe edenin ise alnı karışlanıyor.

12. Bon Iver – i,i

Yaratıcılık ve başarı çıtasını her albümüyle birbirine paralel olarak bu kadar yukarıda tutan bir isme müzik tarihinde çok az rastlanır. İlk albümünün ardından “Oh mis gibi depresif şarkılar yapan birine kavuştuk” derken sonraki iki albümüyle bizi bambaşka noktalara götüren ama bunu da kendinden hiç ödün vermeden ve elindeki imkanları her zaman sonuna kadar zorlayarak yapan Justin Vernon; i,i ile orkestral lo-fi sularında yüzerken bir kolunda üstünde deneysel diğer kolunda da vokal yazan iki adet kolluk takıyor.

11. Little Simz – GREY Area

Siyah ve beyaz dünyaların keskin çizgileri bazen hem sıkıcı olabiliyor hem de yaratıcılığı ve sahtekarlığı köreltebiliyor. Simbi Ajikawo’nun ruh halinin en dağınık zamanlarında gelişigüzel yazdığını söylediği GREY Area, hayatın çekmediği noktalara zahmetsiz bir övgü niteliğinde.

10. Nils Frahm – All Encores

“Milleti üze üze kendine ev yaptın Thom Yorke” evreninde Nils Frahm’ın da kendisine yat, kat ve yeni çıkarılan değerli konut vergisine dahil olacak bir ev yaptırmadığını kimse iddia edemez. Geçtiğimiz sene çıkardığı All Melody’nin yeri bambaşka fakat All Encores da tadından yenmiyor.

09. The Chemical Brothers – No Geography

“Bir taş gibi albüm, bir tırt albüm.” geleneğini uzun süredir bozmayan Chem Bros, dokuzuncu albümlerini gırtlağına kadar hit ve daha çok hit ile doldurdu. Koşu, dayak, dayaktan kaçış, dayak koşusu temalı geceleriniz varsa mükemmel fon müziğiniz No Geography’yle hazır.

08. Floating Points – Crush

Saz arkadaşları Four Tet, Caribou ve Jamie xx’in daha güvenli limanlarda yüzmeye başladığı bir zamanda ciddi bir risk alarak ilk albümüne ters köşe yapan Sam Shepherd’ın Crush’ı mükemmel bir evrende Londra Olimpiyatları’nın açılış müziği olur mu? Gayet olur.

07. Angel Olsen – All Mirrors  

Angel Olsen’ın sanatını zanaatkarlıkla buluşturduğunu kabul etmeyeni yurt dışı çıkış harcını ödemek suretiyle hava değişimine yolluyoruz. Eller hazır mı? Şarkıcı-şarkı yazarı skill’ini PES’teki hileli oyuncu gibi 99’a dayayan Angel Olsen’ı alkışlıyoruz.

06. 100 Gecs – 1000 Gecs

YouTube, TikTok ve Instagram jenerasyonunu birbiriyle çarpıştırdığınızda çıkacak süper-hızlı, odak sorunu olanların bayılacağı dopingli filmin soundtrack’i nasıl bir şey olurdu diye soruyorsanız cevabınız burada.

05. Nick Cave & The Bad Seeds – Ghosteen

Çağımızın yaşayan en büyük müzisyenlerinden Nick Cave, muazzam albümü Skeleton Tree’den sonra ne yapacak, bizi tekrar tekrar nasıl şaşırtıp, nasıl göğsümüze bir kaya koyacak diye düşünüyorduk ki sanatçı hayatının en büyük trajedilerinden birisiyle karşılaştı ve bu trajedi bize Ghosteen’i bağışladı. Kalbi olanlar dil altı ilaçlarını almadan dinlemezlerse seviniriz.

04. Thom Yorke – ANIMA

Bir gece ansızın gelen ANIMA, kısa filmiyle birlikte Netflix’e düştüğü hafta herkesin dilinde, tekrar tuşunda, televizyonunda, bilgisayarında, yolculuk esnasında cep telefonundaydı. PTA ile kariyerindeki onlarca başyapıttan birine imza atan Yorke’un üçüncü solo albümü, ilk eksiksiz albümü olmasıyla da kalp atışlarımızı senelerce tekletecek cinsten.

03. Tool – Fear Inoculum

Kıyamet alameti midir? Yoksa sus payı mıdır? Bunca yıldır “gelmiyor gelmekte olan” dememize vesile olan, yıllarca müzik dünyasının asparagası olan albüm sonunda geldi. Hala sindirmekle meşgulüz, sindirim sisteminiz +1 yazdık kapıya.

02. Lana Del Rey – Norman Fucking Rockwell!

2019’da popülerleşen lanet olasıca Twitter cümlesi “Böyle bir şey bir şey yapmayan da bir şey bir şey yapıyorum demesin” kalıbını Lana Del Rey’in beşinci albümüne uyarlarsak karşımıza “Böyle pop müzik yapmayan da pop müzik yapıyorum demesin” çıkıyor. Elizabeth Grant her albümüyle kendisine tatlı tatlı bir manevra alanı açıyor ve gittiği yol da yolların en güzeli.

01. Tyler, The Creator – IGOR

“Eski tat, yeni mekan” sloganını “Eski tattan eser yok, peruk & gözlük mekan bizde çok” olarak modifiye eden Tyler, the Creator altıncı albümüyle çıtayı kuvvetle muhtemel bir daha zor ulaşabileceği bir yere çekiyor. 12 kusursuz şarkının her şeyini yazan çizen Okonma 28 yaşındayken kariyerinin şaheserini de böylelikle kotarmış oldu, bravo.