yaz akşamlarını özleyenler metronomy ile zorlu psm’de buluşuyor

yaz akşamlarını özleyenler metronomy ile zorlu psm’de buluşuyor


20 nisan akşamı beraberiz


Bir grup düşünün ki ilhamını Frank Zappa, Aphex Twin, David Bowie, Devo, Pavement, Talking Heads, LFO, Kraftwerk ve Les Ryhtmes Digitales gibi hem tür hem de tarz olarak birbirinden alakasız bir sürü isimden alsın. Ortaya karışık, karman çorman seslerin yer aldığı şarkılardan başka ne beklersiniz ki bu gruptan? Biz de farklı bir şey beklemezdik açıkçası. Fakat konu başlığımız Metronomy ise neredeyse 20 yıllık müzikal serüveni süresince yayınladığı işleriyle bu beklentilerin katbekat karşılığını veren bir isim. Nasıl mı? Cevabı bizzat Metronomy’den almak isterseniz kendileri 20 Nisan tarihinde Zorlu PSM’nin Turkcell Sahnesi‘nde olacak. Biletler için buraya, Metronomy’i daha da yakından tanımak için aşağı alalım.

Grubun baş kahramanı Joseph Mount, çocukluk yıllarından beri müzikle yatıp kalkan bir isim. Davulda, klavyede ve gitarda sergilediği hünerlerin yanı sıra prodüktörlük konusunda da eline su döktürmeyen Mount, müziğin elektronik kısmına ilk olarak babasının kendisine hediye ettiği, bugünkü iMac’lerin dedesi diyebileceğimiz eski model bir PowerPC G3 bilgisayar ile başlıyor. O dönemler yakın arkadaşlarıyla The Upsides ve The Customers isimli iki farklı grupta müzik icra eden Mount, G3 bilgisayarda öğrendiği prodüksiyonlarla Metronomy’i bir yan proje olarak başlatıyor. İsmini kült elektronik müzik grupları Autechre ve Funkstörung’deki gibi kelime oyunlarından alan Metronomy, çıkış albümü Pip Paine (Pay the £5000 You Owe)’daki glitch’li ritimler ve bir arcade salonunu anımsatan elektronik seslerden duyduğumuz kadarıyla ilhamını da yine aynı isimlerden alıyor. İkinci albüm Nights Out ise Mount’un vokalini ilk defa duyduğumuz Metronomy albümü olmasının yanı sıra synthpop ve new wave gibi türlerden izler taşıyan sound’u ile grubun ilk evrimini bizlere sunuyor. Bu iki albümde kuzeni Oscar Cash ile eski grup arkadaşı Gabriel Stebbing’i yanına alan Mount, yakaladığı başarının ardından Metronomy’i bir yan proje olmaktan çıkarıp ana odak noktasına koyuyor.

2009 yılında Stebbing ile yolların ayrılmasıyla beraber Olugbenga Adelekan ve Anna Prior’ın katılımıyla bir quartet haline gelen Metronomy, ikinci evrimini tamamlayacak The English Riviera için çalışmalara başlıyor. Indietronica ve electronic rock esintileri taşıyan bu albüm Metronomy için sadece bir evrim olmuyor tabii. The Look ve The Bay gibi hit şarkıları barındıran The English Riviera, 2011 yılında müzik dünyasının en prestijli ödüllerinden Mercury Prize’a aday olarak Metronomy’nin tanınırlığını ikiye, üçe katlıyor. Metronomy bu tanınırlığı sadece The English Riviera’ya borçlu demek doğru olmaz aslında. Air, Goldfrapp, Klaxons, Architecture in Helsinki, Sébastian Tellier, Britney Spears, U2 ve Gorillaz gibi isimler için hazırlanan şahane remix’ler de grubun kulaktan kulağa dolaşmasının başlıca sebeplerinden biri.

The English Riviera’yı takip eden 10 yıllık süre içerisinde Love Letters, Summer 08 ve Metronomy Forever isimlerinde üç albüm daha yayınlayan Metronomy ne üretkenliğinden ne de çeşitliliğinde herhangi bir şey kaybetmiyor. Bu üç albümle funk’tan nu-disco’ya, wunky pop’tan indie chill ve lo-fi’ya kadar çeşitli seslere yer veren grubun müzik videolarından da bahsetmeden geçmemiz elde değil tabii ki. Grubun kendisi kadar renkli ve nüktedan müzik videoları Metronomy’nin görsel dünyası için bir ayna niteliğinde. Yeri geldiğinde 10 parmağında 10 marifet Mount’un imza attığı videoların birinde Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ın yönetmeni olması bir kenera, 80’li yıllardan beri sayısız şarkıcı ve grupla çalışan Michael Gondry’nin imzasını görmek de mümkün.

Şubat ayında dinleme fırsatı bulduğumuz Small World ise en yeni Metronomy kaydı olarak karşımıza çıktı. Canlı sahnede de rengarenk ve enerji dolu bir deneyim sunan Metronomy’nin tatlı mı tatlı synth sesleri ve sakin ritim gitarlarıyla sıcak yaz günlerini anımsatan son albümünün canlı hali bizim için karşılaşmayı heyecanla beklediğimiz bir merak konusu. Neyse ki, bu merakımızı 20 Nisan akşamı Zorlu PSM’de giderebileceğiz. Siz de orada olmak isterseniz biletler için hemen buraya alabiliriz.