eylül’ün ağız sulandıranı: jam’s session festival

eylül’ün ağız sulandıranı: jam’s session festival


iyi müzik denince akla artık onun adı gelir


Yazcı kışçı savaşında hangi cephedesiniz bilmiyoruz ama Eylül ayının kesinlikle mutlulukla bir ilgisi olmalı. Serinlemeye başlayan havalar, açılmaya başlayan mekânlar, yeni sezon duyuruları, deri ceket mevsiminin yaklaşması ve daha neler neler… Tüm bunlara bir de 10 Eylül’de Maximum Uniq Açıkhava’da gerçekleşecek ve line-up’ını ayakta alkışladığımız Jam’s Session Festival eklendi, siz de bizimle geri sayıma katılmak isterseniz buradan buyursunlar.

Daha önce şehrin iki yakasına ve onlarca mekânına yayılan, yerli sahnenin en yetenekli isimlerini bizlerle buluşturan Jam’s Session serisi bu kez çok büyük oynuyor ve Şampiyonlar Ligi’ne layığıyla ön elemesiz giriş yapıyor, şehirde sürekli karşılaşmaya alışık olmadığımız muhteşemlikte bir tek günlük festival ile ajandalarımıza adım atıyor. Gişe garantili yerlilerle line-up doldurmak yerine her biri birbirinden nokta atışı, headliner seviyesine çeyrek kala yabancı booking’lerle vizyonlu tercihler yapan festivalin mimarları 3dots, ana sponsoru ise The Irish Spirit.

Akustik enstrümanlarını elektronik ritimlerle birleştirerek techno müzikte devrim yaratan Hamburg merkezli techno bando takımı MEUTE; renkli parçalarıyla festival sahnesine Glasgow’dan misafir olacak şarkıcı, söz yazarı ve flütist Alex Amor, farklı müzik türlerini bir araya getirerek kendine özgü evrenini dinleyicileriyle paylaşan M.I.L.K., Londra’dan çıkan ve çağdaş cazın en heyecan verici yeteneklerden biri olarak görülen davulcu Yussef Dayes, sahne enerjisiyle herkesi büyüleyen Noga Erez ile tanışmak, tanıştıysanız daha da kaynaşmak, çoktan kaynaştıysanız saatlerinizi kurup şarkıları ezberlemeye başlamak için biletlerinizi alıp arkanıza yaslanın ve bu muhteşem güne geri saymanın tadını çıkarın.

Glasgow’dan olmasına rağmen Spotify’da en çok dinlenen şehirlerine dört büyükler gibi İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’nın demir attığı Alex Amor; ilhamını Blood Orange, Kurt Vile, Porches, HAIM ve Men I Trust’tan alıyor. Bu isimlerin hepsini birlikte bir stüdyoya sokun, biraz singer-songwriter sosu ekleyin, elektronik dokunuşları ise azaltın, elde edeceğiniz yemeğin adı Alex Amor olacak. “Good vibes only”yi müziğinin de yaşantısının da merkezine oturttuğunu söyleyen Alex Amor’un şarkı sözlerinde de bunu bolca görebilirsiniz.

 

İstanbul’a Berlin’den uçuş yapacak olan MEUTE ise tıpkı krem peynir & reçel ikilisi gibi yan yana geleceğini asla ummayacağınız, tadına bakınca ise güzelliğine inanamayacağınız öğeleri birleştiriyor, techno ve bando. Evet, brass orkestrasının gerçek enstrümanları, bilgisayar kullanmaksızın techno’nun dijital ruhuyla buluşuyor ve masaya yepyeni bir element koyuyor. Sokak performansları YouTube’da milyonlarca izlenen, futbol takımı kurabilecek sayıda, şimdiden ikonikleşen kırmızı ceketleriyle bu 11 adama devrimci desek abartmış olmayız. Devrim televizyondan yayımlanmayacaksa neden sahnede gerçekleşmesin?

 

Rotasını Eyfel’den Uniq’e çevirecek bir diğer isim de M.I.L.K., saf ve sakin, halis indie pop’uyla kitlesini 2016’dan beri her geçen yıl daha da genişletiyor. Özellikle yaptığı işbirlikleriyle adından sürekli söz ettirmeyi başıran M.I.L.K.’in “If We Want To”, “Following The Sun” gibi indie marşına dönüşmüş hit’lerinin dışında The Avener, Benny Sings, Benjamin Biolay gibi birbirinden muhteşem isimlerle çalışmalarına da kulak vermelisiniz.

 

Tel Aviv’in ayrı, kendisinin ayrı şahsına münhasır havasını alıp bu sene ikinci kez İstanbul’u ziyaret edecek Noga Erez ise kelimenin tam anlamıyla en yeni wonder kid’lerden biri. Geçtiğimiz ilkbaharda İstanbulluları iki gece üst üste zıplatan, Primavera’dan Sziget’e en favori festivallerimizin kadrolarında kendine en güzel yerleri bulan Noga Erez de Jam’s Session’ın diğer tüm isimleri gibi kimselere benzemeyen özgün sound’uyla dikkatleri çekiyor. Elektronik, pop ve hip-hop’ı aynı potada eriten üretimleri, birbirinden renkli ve farklı kostümleri, muhteşem sahne performansıyla henüz olmadıysa bile 10 Eylül’de yeni favoriniz olacak.

 

Kimseleri ayırmayı sevmesek de festivale dair kişisel favorimiz, gönlümüzün sahibini açıklayacak olursak işte ta kendisi Yussef Dayes. Reformdan reforma imza atan yeni İngiliz cazının en heyecan verici genç isimlerinden, davulcu ve prodüktör Dayes “caz davulcusu” olarak adlandırılsa da aslında 70’ler funk’ından Senegal perküsyonlarına ve İngiliz grime’ına uzanan, sınır tanımayan prodüksiyonlarıyla bebeğimiz oldu daha ilk günden. 2015’te bromance’i Kamaal Williams ile imza attıkları Yussef Kamaal projeleri ve debut albümleri “Black Focus” ile dünyayı yerinden oynatarak listelerimize bir numaradan giriş yapan Yussef Dayes, 2019’da Paris Fashion Week’in after-party’sine hazırladığı soundtrack ve 2020’de Tom Misch ile yayınladıkları ortak albüm ile ondan bekleyeceklerimizin sınırı olmadığının tekrar altını çizdi. Çok heyecanlıyız, çok!

 

Evet, bu birbirinden ağız sulandırıcı beş ismi art arda, üstelik açık havada, şahane bir Eylül gününde izleyebilmek için tek yapmamız gerekeni hepimiz çok iyi biliyoruz. Buraya tıklıyor, festival afişine gözlerimizden kalpler çıkararak tekrar bakıyor ve bilet al butonuna basıyoruz. Teşekkürler The Irish Spirit, teşekkürler 3dots, teşekkürler fıçılar, teşekkürler bariller.