Milleti üze üze gayrimenkul sahibi olmaktan aldığı tadı belki bir de bilardodan alan ama yok ya milleti üze üze gayrimenkul sahibi olmak daha güzel diyen Thom Yorke, The Smile’ın bu seneki ikinci, toplamda üçüncü albümü olan “Cutouts” ile yıl biterken ağzımıza bir parmak bal çalmaktan geri durmadı. Sene başında çıkan ve 2024’ün en etkileyici birkaç albümünden biri olan “Wall of Eyes” ile birlikte kaydedilen albümün temeli çok daha önceye dayanıyor. “Cutouts”ta bulunan notalardan ilkini, Radiohead’in 2016 yılında verdiği bir konserde duymuştuk. Bu albümde ‘Eye & Mouth’ olarak tanıştığımız şarkının giriş riff’i, Jonny Greenwood tarafından ‘Talk Show Host’ öncesindeki jam kısmında icra edilmişti. Lakin bu riff her şeyin başlangıcı olsa da gerçek başlangıç için 2021, 2022 dönemine gitmemiz gerekiyor. Pandemi sonrasındaki dünyanın canlı müziğe olan açlığı ve Thom Yorke ile Jonny Greenwood’un yanına Sons of Kemet’ten tanıdığımız dahi davulcu Tom Skinner’ın yeni bir grup turlayacağı haberi oldukça etkileyiciydi. Ki bu haberin yanına bir de ilk albüm haberi ve o albümün “A Light for Attracting Attention”a dönüşerek seyirciyle buluşması tekrar bir rüyanın içinde kaybolmamızı sağladı. İşte “Cutouts”a dönüşecek şarkılar da tam bu dönemde sahnede pişmeye başladı. “Wall of Eyes” için prodüktör Sam Petts-Davies ile stüdyoya girdiklerinde ellerindeki materyalin tek albümden çok daha fazlası olduğunu bildikleri için iki albümlük şarkı kaydettiler. Sadece Londra’nın değil, dünyanın en önemli stüdyolarından Abbey Road’da kaydedilen albümden 2 Ağustos’a kadar haberimiz dahi olmadı. Sonra, insanları üzme eylemini seven Thom Yorke’un yeni projesine The Smile ismi vermesi kadar beklenmedik ve direkt bir şekilde ‘Don’t Get Me Started’ ile ‘The Slip’le yolumuz kesişti.
Albümün hikayesine kronolojik yaklaşmamız gerekirse “Wall of Eyes”ın global ölçekli dinleme partisinde ‘Tiptoe’nun çalınması, The Smile’ın elindeki materyalin bitmediğine dair ilk olumlu soru işaretiydi. Mart’ta başlayan Avrupa turnesinin tüm ayaklarında “Cutouts”un neredeyse tamamının çalınmasıysa yakın bir gelecekte albümle karşılaşacağımızın göstergesiydi. Ki “Wall of Eyes”ta ‘Bending Hectic’, ‘Teleharmonic’ ile albüme adını veren şarkıda duyduğumuz orkestral düzenlemelerin ve yoğun yaylı kullanımının bu albüme de yansıdığını duyabiliyoruz. Ancak şöyle de bir durum var ki The Smile’ı, The Smile yapan gitar, davullu beste yapısı çoğunlukla sabit kalsa da çok daha minimal, hatta yer yer sinematografik denemelerin de olduğu bir albüm “Cutouts”. ‘Foreign Spies’ın klavye üzerine eklenen Thom Yorke vokalli minimal yapısı, Yorke’un solo kariyerindeki soundtrack albümlerine oldukça yakın. ‘Don’t Get Me Started’ ile ‘Tiptoe’yu da bu kısma almamız mümkün. Bir yandan da ‘Don’t Get Me Started’ın efekti bol yapısı, The Smile’ın ya da olası bir Radiohead birleşmesinin gidebileceği yöne dair de bir şeyler söylüyor olabilir… “And your voice means nothing”in ısrarla kulağımıza ve zihnimize işlendiği şarkının lirik temasıysa “OK Computer” – “Amnesiac” arasındaki mizantropik karamsarlığın, The Smile müziğine bir yansıması. Thom Yorke’u, Thom Yorke yapan her şeyi ve her insanı, başta kendimiz olmak üzere sorgulatan şarkı yazarlığının da bu albümdeki şahikası belki de…
Bir de Stanley Donwood’un adını geçirmemiz lazım bu bağlantıları dile getirirken. Çünkü, elbette bir The Smile, Thom Yorke ya da Radiohead albümünden bahsederken Stanley Donwood’un bahsetmemiz lazım. “Cutouts” albümünün kapağından kartonetine, görsel dünyası tamamen Donwood’a emanet edildi ve ortaya bir sanat eseri çıktı.
Albümün dinleme sayılarında belki o kadar öne çıkmayacak olan kapanış kısmında bulunan üç şarkının üçü de birbirinden The Smile. Hatta Thom Yorke ve Radiohead. Sayıklamayı andıran tekrara dayalı sözler, kesik gitar riffleri, aksak davullar ve rahatsız etmeden, yerinde kullanılan synthler. ‘The Slip’ ve ‘No Words’, bu formülün en direkt duyulabildiği ve grubun paydaşlarının geçmişine duyulan özlemi de gidermeyi sağlıyor. Tom Skinner’ın, Sons of Kemet döneminden alışkın olduğumuz kasnak kullanımı, Thom Yorke’un “let’s pretend” sayıklamasıyla birleşince şarkının adında -The Slip- olduğu gibi zihnimizin içine kayıp gitmememiz mümkün değil.
‘No Words’ ise, Radiohead’in “A Moon Shaped Pool” albümündeki ‘Daydreaming’ ile ‘Identikit’in bir araya gelip The Smile müziğine uyum sağlamış hali gibi. Sözlere geldiğimizdeyse alegori kullanılmayan direkt bir anlatımla karşılaşıyoruz. Aynı zamanda oldukça basit ve akılda kalıcı bir girişle de tanışıyoruz.
“You’re not so tough
Your need to be loved
You roast in the desert
A scorched earth
Your mind come loose
The monster’s back
Toward a mirage
No words”
Radiohead’in son albümü “A Moon Shaped Pool”un üzerinden tam 8 sene geçti. Bu 8 senede Thom Yorke’un parçası olduğu albüm sayısıysa “Cutouts”la birlikte 2’si soundtrack, 2’si konser olmak üzere 8 oldu. Jonny Greenwood’un kariyerine de girersek karşılaşacağımız toplam albüm sayısı çok iddialı sayılara ulaşıyor. Birçok müzisyenin, hatta birçok başarılı müzisyenin dahi hayal etmekte güçlük çekeceği kadar başarılı bir grubu devam ettirip kendilerini tekrar tekrar ispat etmeye ihtiyaçları yokken bile sürekli bir yeni söz, bir yeni deneme, bir yeni melodinin peşindeler. En basiti atonal yapıdaki ‘Eye & Mouth’a kulak vermenizi öneririz. Thom Yorke ve Jonny Greenwood’un parçası olduğu bir albümün varlığı dahi başlı başına önemli bir müzik olayı. Bu seneki ilk albüm “Wall of Eyes” başyapıta yakın bir seviyede olduğu için belki “Cutouts”u o sınıfa alamayız ama bir senede böylesine dolu ve yaratıcı üç zihinden iki albüm dinleme şansımız olduğu için kendimizi şanslı sayabiliriz. Hatta sayabiliriz demeye gerek yok. Saymalıyız. Son sözü albümün prodüktörü Sam Petts-Davies’e bırakıyoruz bu yüzden:
“The Smile’ın 2024’teki iki albümünü bir sayıp onu tek bir şaheser olarak saymak da mümkün. Ancak çıkan iki albüm de ayrı ayrı büyük işler olarak var olmayı haklı çıkaracak kadar ilgi çekici ve işitsel hediyelerle dolu.”
Yazan: Ant Arın Şermet