inceleme: pulp – more

inceleme: pulp – more


more is less, less is more...


24 sene önceyi düşünmek, hatırlamaya çalışmak bile çok güç birçok açıdan. 2001’de dünya nasıldı? 2001’de müzik alışkanlıkları hangi yöne kıvrılmıştı? Pulp o zamanlar ne yapıyordu? O günden bu yana neler değişti? İlk iki sorunun cevabını bir albüm yazısının içine almayı tercih etmesek de Pulp, o zamanlar şu ana kadarki son albümünü yayınlamıştı. Sonrasındaysa farklı dönemlerde bir araya gelip konserler veren efsanevi bir doksanlar grubu olmanın pek de ötesine geçememişlerdi. “Different Class” gibi oyunu değiştiren ve Britpop tarihinin en özel albümlerinden birini yapmışlardı. Jarvis Cocker, melankolik ve içe dönük başarısız aşk hikayelerini anlatıp zihninden öteye gidemeyen hayallerini anlatırken, milyonlarca insanda karşılık bulacağını muhtemelen bilmiyordu. Gelgelelim aradan geçen 24 yılda Pulp bir kişi eksildi. O eksilme ve kayıpla yüzleşme hali, 6 Haziran itibarıyla elimizde yeni bir Pulp albümü tutma şansımızı doğurdu. Sevindiğimiz için kendimizi yer yer suçlu hissetmemize neden oluyor bu durum. Ancak grup yeni albüm için yola çıkarken bugüne kadar hiçbir albümünde imzası bulunmayan Rough Trade ile imzalama kararı aldı. Sonrasıysa çok hızlı ve kompakt şekilde ilerledi… O yüzden biraz detaylara boğulalım çünkü grubun da dediği gibi, fazlasına talibiz.

Pulp stüdyoya girdiğinde tarihler 18 Kasım’ı gösteriyordu. Bir süredir kanserle savaşan James Ford’un hastalığına rağmen parçası olduğu “More” için stüdyoda sadece 3 hafta durdular. 3-4 ay sonra hem albümün açılışı hem de yayınlanan ilk şarkısı olan ‘Spike Island’ ile enerjisi bol bir Pulp’la karşılaşacağımıza dair bir sonuç ortaya çıktı. Sonrasında yayınlanan ‘Got to Have Love’ da farklı değildi. Ancak albümden önce dinleyiciye sunulan bu iki şarkı, albümün halet-i ruhiyesini karşılamıyordu. Çünkü gerçek bir yas havası albümün her köşesine sinmişti. Pulp’ın sadece bas gitaristi demenin yetersiz olacağı, bir nevi grubun enerjisi, hayata bağlanan yüzü Steve Mackey’in 2 sene önce hayatını kaybetmesi, Jarvis Cocker’ı çok etkilemişti.

2 Mart 2023’te aramızdan ayrılan Mackey’in ardından şarkı yazmaya girişen Cocker, yavaş yavaş yeni bir Pulp albümü için gerekli materyalleri toplamaya başladı. ‘Hymn of the North’, albüm için yazılan ilk şarkıydı. Kurduğu işitsel atmosfer ve melankolik sözleriyle dinleyiciye dokunan bir şarkı olan ‘Hymn of the North’un ardından süreç hızlandı. Evleri olan Sheffield’da verdikleri turnenin kapanış konserinden sonra Jarvis Cocker’ın deyişiyle, baraj kapakları açıldı ve şarkılar adeta aktı. Bu süreçte Richard Hawley ve Jason Buckle, birer şarkı yazıp gruba verdi. 

‘Tina’ ve ‘My Sex’ gibi eski tip Pulp şarkılarının arasına serpiştirilmiş çok sayıda şarkı “More”u, Pulp albümünden ziyade Jarvis Cocker’ın solo kariyerine yaklaştırıyor dememiz mümkün. ‘Background Noise’, ‘Partial Eclipse’, teklilerden biri olan ‘Got to Have Love’, Pulp’tan ziyade bir Jarvis Cocker albümünde duymaya alışkın olduğumuz şarkılara benziyor. 2 sene önce benzer bir durumu bir diğer Britpop efsanesi Blur’de de yaşamıştık. Neredeyse tamamını tek başına yazan Damon Albarn’ın solo kariyerinin devamı gibi duyulan “The Ballad of Darren”, 8 yıllık yeni Blur albümü hasretimize nokta koymuştu. Neyse, biz Pulp’a dönelim.

Böyle albümlerde öne çıkması muhtemel şarkıları seçmek pek kolay olmuyor. Çünkü hit olacağını anlamak için müzikle haşır neşir olmanın gerekmediği kadar bariz bir şarkı yok. Bir yandan bugüne kadarki hiçbir Pulp albümüne benzememesi, “More“u diskografi içinde de kendine has bir noktaya getiriyor. Yine de ‘Spike Island‘ tam bir Pulp şarkısı. Konserlerde alacağı reaksiyonu tahmin etmek güç değil. Bir yanda tekli olmanın avantajını kullanacak ‘Got to Have Love’ var. Dans ederken melankoli tarafından saçımızı okşayacak şarkıya eşlik etmesi muhtemel şarkıysa ‘Grown Ups’.

Bu şarkı aynı zamanda albümün duygusunu içinde barındırıyor. Jarvis’in ölüm gerçeğiyle yüzleştiğindeki çaresizliği sesine, sözlerine yansıyor. Steve Mackey’i kaybetmek, bir dostu, yol arkadaşını kaybetmek kadar ‘sıra bana da gelecek ve bu tahmin ettiğimden daha yakında olabilir’ aydınlanmasına neden oluyor. Subjektif bir noktadan albümdeki uzak ara favorim olan ‘Grown Ups’, bugün Pulp’ın yeni bir albümünü konuşabilmemizi de sağlayan şarkı. Çocukluktan gelen yaşama mücadelesinin iyi, kötü deneyimlerle hastane odasındaki sonuna giden ‘Grown Ups’ta kendimize şu soruyu sorarken buluyoruz:

Gerçekten büyümek istiyor muyum?

61 yaşındaki Jarvis Cocker’ın cevabı hayır olsa da hayat bu soruyu cevaplama şansı da tanımıyor insana. O da bu yüzden yas tutarken dostunun yaşamını kutluyor. Belki de kendisi için istediği vedayı Steve Mackey’e armağan ediyor. Albümün kapağı bu yüzden çok değerli. Belki de şarkılardan çok daha fazla anlam taşıyor. O yüzden Jarvis’in anlattığı hikayeyi özetlemeye çalışacağız.

Genellikle turne esnasında arada bir ya da iki gün boş günü olunca odasından çıkmayan bir grupmuş Pulp. Jarvis’i yatağından kazımak için büyük bir spatulaya ihtiyaç duyan Mackey, 2012’de Şili’de verdikleri konserden önce grubu yanına topluyor. Buraya gelip 2 gün boyunca otel odasından sokağı izlemeyeceğini söylerken, dağ yürüyüşü yapmaya gideceğini net bir şekilde başta Jarvis olmak üzere gruba söylüyor. Ardından Steve Mackey’in tek başına bırakmamak ve vakit varken bir deneyim yaşamak isteyen grup dağ yürüşü yapıyor. Albümün kapağında gördüğünüz manzara, tam olarak birlikte yaptıkları o yürüyüşün mekanı. Steve Mackey sayesinde yaşadıkları o deneyimi unutamayan Jarvis Cocker, “Different Class” albümünün kapağındaki figürlerini de bu uçsuz bucaksız manzaraya dahil ediyor. Sonrasınadaysa karşımıza 24 yıllık hasreti bitiren yas güncesinin görsel yüzü çıkıyor.

O günden sonra ne Steve yaşarken ne de Steve’den sonra böyle bir şey yapmadıklarını da pişmanlıkla ifade eden Jarvis için ‘more’ kavramı Albert Camus’nün şu sözlerini akla getiriyor:

“Haklısınız. Ben yaşamı sevdim. Doymazlıkla seviyorum. Aynı zamanda da korkunç gibi geliyor bana, hem de erişilmez gibi geliyor. Bu nedenle inanıyorum. Evet, inanmak istiyorum, yaşamak istiyorum. Her zaman.”

Yaşamayı, var olmayı ve var etmeyi isteyen Pulp’a teşekkür etmekten başka çaremiz kalmıyor. Albümün eksikleri yok mu? Tabii ki var. Akıcılık konusunda takılan şarkılar yok değil. Ya da bir noktadan sonra merak duygumuzu olumsuz etkileyen tekdüzelikler var. Ancak bunların hiçbiri dürüstçe ölümle yüzleşip herkesin gözünün önünde yas tutmaktan çekinmeme cesaretini göstermeleri gerçeğini değiştirmiyor. Bu sebeple de son söz Pulp’a ait:

“Bu albüm Steve Mackey’e adanmıştır.

Elimizden gelenin en iyisini yaptık.

Dinlediğiniz için teşekkürler.”

Puan: 7/10

Yazan: Ant Arın Şermet


Advertisement