her güne bir davulcu: jack dejohnette

her güne bir davulcu: jack dejohnette


caz davulunda yeni ufuklar


Elli yılı aşkın bir süredir caza ve davula gönül vermiş önemli bir isimle birlikteyiz. 1942 yılında Şikago’da müzikle iç içe bir aileye doğan Jack DeJohnette, müziğe piyanoyla başladı. 14 yaşına geldiğinde ise davulu da devreye soktu.

1960’ların ortalarına geldiğimizde ise DeJohnette usta Şikago’nun caz çevresine kendini sevdirir, buradan sonrası da zaten olaylar olaylar… 

Birlikte çaldığı isimler arasında Charles Lloyd, Freddie Hubbard, Keith Jarrett, Bill Evans, John Abercrombie, Alice Coltrane, Sonny Rollins, Miles Davis, Joe Henderson, Michael Brecker, Herbie Hancock ve John Scofield’i sayabiliriz. Zaten bu kadarı bile caz tarihi açısından ne kadar önemli bir yerde olduğunu anlatıyor.

Miles Davis’in Bitches Brew albümünde Don Alias, Lenny White ve Bil Cobham’la birlikte davullara girişirler. Bu albüm de acayip bir albümdür.

2007 yılında ise Modern Drummer Hall of Fame bölümüne kabul edilir. Hala yaşayan büyük ustalar arasındaki yerini kibarlığıyla ve tavırlarıyla korumaktadır.

Jack DeJohnette, Türkiye’ye gerek Keith Jarrett’le gerekse farklı müzisyenlerle defalarca geldi. Hatta bir ara Yarkın Ritim topluluğu ile bile birlikte çaldılar. Neyse efendim, bunlardan birinde ben de genç bir davul sevdalısı olarak kendisi ile tanışmak niyetiyle CRR’de bir konserine intikal etmiştim. O zamanlardan biraz önce Jack usta İstanbul zillerini kullanırdı hatta caz davulcularının İstanbul zil sevdası muhabbetleri bu yıllarda çok güzel yapılırdı… Bu sefer ise yeni zil markası Sabian’a geçmişti.

Kulisin çıkışında kendisiyle karşılaştık. Ben ‘Abi size zil imzalatmak istiyrum’ dedim ve elimdeki İstanbul 16” crash’i kendisine uzattım. Bana ve uzattığım zile bakıp, ‘Gel hele şöyle bi’ dedi ve beni sahnede henüz daha sökülmemiş davulunun yanına götürdü. Benim zili çıkart yerine senin zili tak dedi, ben de ikiletmedim. Zili takınca ‘Şimdi çal bakalım biraz da dinleyelim’ dedi.

Gençliğin heyecanı, stresi, böyle bir ustanın karşısında hem de kendi davulunda çalmak inanılmazdı. Ne çaldığımı zerre hatırlamıyorum ama çalmam bitince  bana dönüp ‘Gayet güzel, çalışmaya devam et, iyi bir müzisyen olabilirsin’ dedi. Gazı verdi ve zili de imzaladı.

Solonun girişinde Coltrane parçası ‘Love Supreme’den esintiler var.

İşte böyle bir anıyla bu bölümün sonuna geliyoruz. İyi eğitmen olmak her zaman en doğru şeyleri göstermek ya da çalıştırmak değil, bazen gençecik akıllara Jack ustanın da yaptığı gibi moral vermek ve onları motive etmekle de oluyor. Kendisine sevgilerimi yolluyorum.