FIELD OF REEDS

FIELD OF REEDS


These New Puritans


Herkes kendini hazırlasın. Sonunda karşımızda kariyerinin en iyi albümünü çıkarmış bir grup var. Bu yazıyı “Ama bir zıbçık şarkısı değil.” ya da “İlk albümleri çok iyiydi ağabey.” gibi klişelerle süslemek zorunda değiliz. O yüzden şimdiden bir kendini kalabalıklar içinde yalnız hissetme durumu var yazarken.

These New Puritans’ın adına yakışır bir şekilde melankoliyi yeniden yorumlama meraklısı olduğunu zaten cümbür cemaat biliyor. Field Of Reeds sayesinde bu merakın bir tarza, tarzdan bir sevdaya, sevdadan ise muazzam bir albüme dönüşebileceğini görüyoruz. These New Puritans; üç albümünde de müziği hep sözlerden üstte tuttu.

Field Of Reeds, grubun prodüktörü, şarkı yazarı, vokali, eli, kolu, annesi, babası, anahtarı bıraktığı komşusu ve aynı zamanda multi-enstrümantalisti Jack Barnett’in karanlık, karmaşık dünyasına bir teleportasyon kapısı. Albüm, Portekiz’in bağrından kopup gelmiş Elisa Rodrigues’ın derinden derinden Herb Alpert’in This Guy’s In Love With You’yu söylemesi ve sizin onu sadece dinleyerek yakalamaya çalışmanızla başlıyor. İnip çıkışları ile kalp krizine adeta açık davetiye çıkaran şarkı, gözünüzü kapatınca sizi bir yerlere götürme garantili. Nereye sorusunun cevabı ise, sizin bilinçaltınızda gizli tabii. Ama illa bir kılavuzluk isterseniz; “İyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere / Çıtır kızlar bakkala gidermiş.” de bir bakış açısı…

Dinleyiciyi bu albüme çekmek için akılda kalıcı ve az buçuk mırıldanılabilir bir parçaya ihtiyaç duyulduğu zaman ise Fragment Two imdada hızır gibi yetişiyor. The National’ın kayıp şarkısı olarak hayata gözlerini açan bu eser, “Something is there” ve “I am on my way” gibi sözleri ile düz adamlıkta biraz sınırı zorluyor. The Light In Your Name ve V (Island Song) ise, üflemeli çalgıların yangına körükle gittiği ortamda karanlığın devam ettiğin telgrafla bildiren iki eser. İki şarkıda da davullar adeta “Biz albümde böyleysek, ohoo canlı performans da sizi gündüz alkoliği yaparız be” diye bağırıyor. Organ Eternal ise These New Puritans’ın deneysel bir grup olarak anasından babasından daha çok sevdiği synth’lerin en yoğun şekilde kendine yer bulduğu şarkı. Şarkının geneline yayılan “Acaba Kraftwerk depresyona girse nasıl olurdu lan?” sorusunun cevabı aranmış havası peşinizi bırakmayacak. Synth’lerin, yaylıların, üflemelilerin, o meşhur Ian Curtis ekolünden gelen vokalin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan bu şaheser, deneysel new-wave gibi bıldırcın yumurtasından bile zor bulunan bir türe gönül verenleri ihya edecek. Albümün sonunda ise vedayı kiliseden gelen seslere kulak vererek yapıyoruz. Ardından Barnett’e sadece bir piyanonun eşlik ettiği mutlu bir noktaya çekiliyoruz. Tekrar kiliseden gelen sesler sonrasında, çok daha karmaşık aranjmanlar ve ninem ölsün sarı gelin… Kısacası albüme adını veren şarkının albümü özetlemesi. Tam bir klasik…

Field  Of Reeds gün içinde kulaklıktan dinlendiğinde sizi yeterince tatmin etmeyebilir. Hatta böyle dinlemeye çalışıp “Amaan hemen gözlerim kapanıvermiş.” diyebilirsiniz. Ama bir kere kendinizi evinizde tamamıyla bu albüme verseniz, çok seversiniz. Jack Barnett’in kafasındaki hayaller ve sadece müzikle anlatmak istediği duygular tükenmedikçe, These New Puritans deneylerinden vazgeçmeyecek. Bu da merakla bekleyebileceğimiz grupların hala var olduğunu bilmenin rahatlığını bizlere doyasıya yaşatıyor. Üçüncü albümle hala hanelere merak salmak her baba yiğidin harcı değildir. Sadece bu nedenle bile kutsan These New Puritans.

Şu an elimizde These New Puritans’ın ve muhtemelen senenin en iyi albümlerinden biri duruyor. Yaşasın melankoli.