REFLEKTOR

REFLEKTOR


Arcade Fire


90’lı yıllar çok ama çok zordu. Herkese uzaktan tatlı gözüken nostalji tramvayını bir kenara bırakalım ve şöyle bir ortam düşünelim; internet yok, yani You Tube yok, albüm indirmek yok, daha da önemlisi moda blog’ları yok. Moda blog’larını boş verin; CD yok, Spotify yok, iPhone 5S’i geçtik plastiğin-tadına-varınca temalı 5C bile yok. Yok oğlu yok. Ne var? Sınırsız TRT1 var, kasetçalar var, analog çevirmeli 6 kiloluk ev telefonları var. Yani ortam süper, arkadaşlık süper.

Bu ortamda TRT’de iyi bir şarkının video’suna rastlama olasılığınız ise Bağcılar’da Miranda Kerr’le Serendipity yaşama oranınıza eşit. İşte bu ahval ve şerait içinde bir yılbaşı gecesi rastladığım Depeche Mode – Enjoy The Silence video’su ile mevcut kafa ayarım da bozulmuştu. “İşporta tahtıyla gezen bir kral ve maceraları” şeklinde özetlenebilecek video; TRT ekranlarında gerçek bir sanat eserine şahit olduğumuz ender anlardan biriydi. Video, garip fakat o zamanlar tam hazmedemediğimiz bir dehanın işi olduğu hissiyatını veriyordu. Bu duyguyu Flashback sponsorluğunda; siyah beyaz jilet gibi sinematografisiyle kocakafaların dansetiği son Reflektor klibinde de yoğun bir şekilde hissediyorsunuz. Deli/dahi yönetmen Anton Corbijn formülü de bu olsa gerek, “Weird but genius”.

Saatleri geri alırsak, Montrealli karı koca Regine Chassagne ve Win Butler hayatlarımıza 2004 şaheseri Funeral ile ihtişamlı bir şekilde girmişti. Kanada acı ve aşure gibi vatan; Celine Dion da Arcade Fire da barındırıyor bünyesinde. Ama Arcade Fire Amerikalıların dediği gibi “Canadian but good” kategorisinde Kanada pasaportuna sahip bir grup.

2007 albümleri Neon Bible ile her seferinde üzerine bir tık koyabileceğini gösteren ekip, 2011’deki The Suburbs çalışmasıyla Brit ve Grammy ödüllerini de süpürerek plak şirketlerine erken Noel’i yaşatmıştı. 2013 çalışması Reflektor ise bambaşka bir boyutta. DFA Records kurucusu ve LCD Soundsystem’ın yetkili abisi James Murphy bu albüme “magic touch” denen prodüktor dokunuşunu yapmış. Murphy ne yapmış? Her zaman keyifle fakat oturup kahvemizi içerek, kitabımızı okuyarak dinlediğimiz grubu alıp ayağımızın tikli gibi ritm tutmaya başladığı, vücüdumuzu anlamsız danslara gark eden bir grup haline getirmiş. Bu formül en son 1991’deki U2-Brian Eno ortak çalışması Achtung Baby’de denenmiş ve yine herkesi berhudar etmişti. Murphy, DFA Stüdyoları’nda özenle hazırladığı “Dancier and more dancier” sosunu alıp, albüme şişeden dökerek boca etmiş. Zaten kayıtlar da, Arcade Fire’ın gediklisi olduğu (önceki üç albümünün de kaydedildiği) “creepy” kilise yerine DFA Genel Merkezi’nde gerçekleştirilmiş. Sonuç; daha kaliteli, insanın yüzüne gülücük yerleştiren cinsten pozitiflikte.

Albüm kapağında Yunan mitolojisinin güllerinden Orpheus ve Eurydice var. Sevgilisini cehennemden kurtarırken elinden tutması gereken, ama dönüp yüzüne bakarsa ikisini de öldürecek bir lanete sahip hüzünlü bir aşk hikayesinden oluşuyor mitoloji. Zaten hangi gerçek aşk öyküsü hüzünlü değildir dediğinizi de duyar gibi oluyorum…

Albüm, Reflektor adlı yılın şarkısı olmaya aday dev disco balad’la başlıyor. “If this is heaven, I don’t know what it’s for” diyerek isyan-star olduğunu kanıtlıyor Butler şarkıda, diline sağlık yiğidim diyoruz. Flashbulb Eyes, grubun kayıtlardan önce bir yıl geçirdiği Jamaika ve Haiti’den tanıdığı ilham perilerini misafir ederken Here Comes The Night Time ise, Arcade Fire’ın her albümde yapmadan duramadığı, Part 1 ve Part 2 olarak iki şarkı halinde servis edilen parça bomba tesirli çalışmalarından… Joan Of Arc, albümün “Ben kesin single olurum, yazın bir yere” diyen gezegen olacak yıldızlarından. Awful Sound ve It’s Never Over, Funeral’dan kopup gelen havasıyla siyah takımları ve elbiseleri ütületiyor. Son olarak Porno, tam bir LCD Soundsystem b-side’ını andıran yapısıyla felaket yetenekli James Murphy’nin gruba güzel bir hediyesi olmuş diye düşünüyoruz.

Albüme marjinallik olsun diye burun kıvırıp, “Eski Arcade Fire daha iyiydi” diyecek insanlar kesin olacak. Fakat grupların da insanlar gibi değişip evrilme tercihlerine her zaman saygı duymak gerek. Grubun evrimine LCD Soundsytem mapushanesinden yeni çıkmış olan Murphy’nin katkısı sonsuz. Bu orantısız katkı belki fanatik Arcade Fire hayranları tarafından ilk başta tam anlaşılmayarak ters tepecek olsa da, Reflektor uzun solukta grubun şimdiye kadar kaydettiği en tatmin edici albüm olarak müzik tarihindeki prestijli yerini şimdiden aldı. Yılın tartışmasız en iyi albümlerinden birisi… Çevire çevire dinlemenizi, plağı-cd’yi-kaseti bozana kadar dinlemenizi öneriyoruz.