THIS IS ALL YOURS

THIS IS ALL YOURS


Alt-J


Google’la barışık olmayan gruplar arasındaki en kendine özgü isimlerden Alt-J, 2007 yılında Leeds’te başladığı serüvenine bu yılın en büyük beklenti beslenen albümlerinden biriyle devam ediyor. 2012’de piyasaya çıkan ve kendilerinin bile beklemediği bir başarıya kavuşan ilk albüm Awesome Wave’in üzerinden geçen iki yılın ardından bizleri fazlasıyla ters köşeye yatıran This Is All Yours, eski üçlü-taze ikilinin dinleyci ve plak şirketinin beklentisini bakkala yollayacak kadar başlarına buyruk olduğunu kanıtlıyor. İlk albümün prestijden ölecek Mercury Prize’a yelken açtıran, müziği matematikle birbirine çok yakıştıran yapısı, This Is All Yours’ta kendini ruhaniliğe bırakmışa benziyor. Tessellate, Taro, Breezleblocks gibi ilk dinleyişte sürüden ayıran ve klasikleşmiş şarkılardan çok bir bütüne hizmet eden parçalarla hareket ediyor albüm.

Sindirmesi zaman alacak This Is All Yours’un meşhur ikinci albüm sendromu AKA Sophomore Slump’tan payına düşeni alıp almadığını söyleyebilmek için İngiliz gruptan beklentilerinizin ne olduğunu belirlemenizde fayda var. Bir şeyi bir şeye benzetmek için yanıp tutuşanlar tarafından “Yeni Radiohead” damgalamasına maruz kalan Alt-J, gerçekten de zihni fazlasıyla açık müzisyenlerden oluşuyor. Bu zihin açıklıkları o kadar geniş çaplı ki beklentiler karşısında hiç umulmadık reaksiyonlar gösterebiliyorlar. Misal; albüm yayınlanmadan evvel karşımıza çıkan ilk üç şarkıdan biri olan Left Hand Free aslında Alt-J’in plak firmasına tepkisinin bir ürünü. İlk single Hunger of the Pine’ın görece anlaşılmazlığı üzerine plak şirketi tarafından “Averaj insanların da algılayabilceği bir şarkı yapın” baskısı yiyen grup, sadece iki saatte besteledikleri Left Hand Free ile diskografilerinin en Alt-J gibi kulaklara dolmayan şarkısına imza attı. Grubun piyasada tonlarca bulunan garage/psychedelic rock gruplarına 2 dakika 54 saniyelik bir dersi diyebileceğimiz bu harika parça, kolay sindirilebilirliğinin yanında Alt-J külliyatının en pop şarkısı olma özelliğini taşıyor.

Kafası iyi anlamda gayet yanık iki müzisyenin yeni süpersonik yolculuğu çok sesli vokallerin coşkusunun sizleri astral seyahata yönlendirdiği bir Intro’yla başlıyor. Albümdeki mistik havaya bağdaş kuran Arrival In Nara’yla devam eden bu yolculuk Intro’dan çıkmış olmasına rağmen gitar ve piyanonun iç içe geçmişliği sayesinde kendi içinde bir intro’ya daha imza atıyor. Japonya’nın Kansai bölgesinde bulunan Nara şehrini mesken edinen grup, Uzak Doğu egzotikliğinden gücünü alarak Nara’ya girişini gerçekleştiriyor. Grubun yaratıcılığının This Is All Yours’taki metaforu diyebileceğimiz Nara’da marul gibi katmanlı sound’un büyüleyiciliği çarşaf gibi suya atılan taşı sektirmekle eş değer. Taş her sektiğinde farklı bir katman daha orta çıkıyor. İkilinin eş zamanlı vokalleri sound’larındaki zenginliğin en önemli unsurlarından biri. Bu zenginliği Nara’da da sergilemekten geri kalmamışlar. Şarkı sonlarına doğru yaklaştıkça ve piyanoyla bütünleştikçe büyüleyiciliği daha da belirginleşiyor.

“Sıradaki şarkı size gelsin” diyerek giriştiğimiz Every Other Freckle, This Is All Yours’un en azgın şarkılarından biri. Joe Newman’ın tutkularının şarkı sözlerinde sapkın bir hal aldığını görmek mümkün. Synth’lerin yüksek gerilimli bir elektrik akımını andıran basları raksa kaldırdığı zamanlar ise şarkının en dikkat kesilesi bölümlerini oluşturuyor.

Bir nevi “Orada bir köy var uzakta” pastoralizmi barındıran Garden of England’la albümün ikinci perdesi açılıyor. Japonya’dan İngiltere’ye Alt-J ile aynı kompartımanda seyahet etmenin güzel mi güzel bedeli diyebileceğimiz Choice Kingdom’da dinginliğin açılımı vurmalılar ve hipnotize edici arpejler eşliğinde yapılıyor. Çağımızda pek az rastlayabildiğimiz kendine özgü müzisyenler topluluğunda birkaç adım öne çıkan Alt-J’in tek bir müzik türüyle tanımlanamayacağını fark etmediyseniz, bu şarkıyla bir kez daha fark etme şansına erişiyorsunuz. Pop müziğinin sansasyonlardan sansasyon beğenen ismi Miley Cyrus’ın herkeslerce bilinen asiliğini “I’m a female rebel” sözlerinden oluşan vokal sample’ı ile tasdiklediği Hunger of the Pine, bir nevi 2000’ler başında şov yapan trip-hop grubu Sneaker Pimps’in asla ulaşamayacağı komplike varyasyon gibi.

Conor Oberst, Sivu ve Lianne La Havas’ın üst üste binmiş vokalleriyle Alt ve J’ye aynı anda basınca ortaya çıkan üçgen gibi birbirine taktığı Warm Foothills, This Is All Yours’un halihazırdaki dinginliğine ballad takviyesi yapıyor. Efsanevi İngiliz oyuncu John Hurt’ün önünde ceket ilikleyen The Gospel of John Hurt, ikinci dakikasından itibaren başladığı yükselişi ile An Awesome Wave’den enstantaneler içeriyor. İlk albümle kronolojik olarak aynı sırada bulunan Bloodflood Pt. II ise öncüsünün ardından piyanoya başrol veriyor. Albümün genelinde sağanak şeklinde hissedilen mistik hava daha da zenginleşiyor.

“Başladığımız yerde bitiririz” motto’lu Leaving Nara ile Alt-J’in süpersonik yolculuğu şimdilik son buluyor. Kendine özgü sound yaratma alanında tez konusu olabilecek ender isimlerden Alt-J, ikinci albümünde An Awesome Wave’le arşa taşıdığı çıtayı bu sefer farklı boyutlara taşıyor. Kendine özgü çok sesli dünyalarında her detayında ayrı bir güzellik barındıran, nota nota incelenmesi ve üstüne düşülmesi gereken bir albüme imza atıyor. Sadece haftalık veya aylık zaman dilimlerinde geçiştirilmemesi elzem This Is All Yours, kesinlikle yılın en iyi albümlerinden biri.