EUCHARIST

EUCHARIST


Heavenly Beat


Dream pop’la imtihanınız için senenin ipe sapa gelmez soğuk günlerinde elimizi taşın altına sokmaya karar verdik. Beach Fossils’in parçalara ayrılmasının ardından karşısına çıkan ilk taksiye binerek DIIV’ı kuran Zachary Cole Smith’i kendisine örnek alan eski grupdaş John Pena, yeni albümü Eucharist ile naiflik mesaisine kaldığı yerden devam ediyor.

Melek sesini kulaklarınızdan hayal gücünüze pompalanması için akıtan Pena, synth ve gitar arasındaki dengeyi her zaman olduğu gibi kurmayı ihmal etmiyor. 2012 tarihli ilk albümü Talent ile “yeteneğini” kanıtlayan, daha sonrasında ise “Her yıla bir yeni albüm” diyerek geçtiğimiz yıl Prominence’ı yayınlayan Texas’lı müzisyen, yine bir yıl pause tuşuna bastığı diskografisini üçüncü albümü Eucharist ile güçlendiriyor. Peki bu albümde daha evvelki Heavenly Beat kayıtlarına göre farklı olan ne var? İlk iki albümün akustik ağırlıklı sound’u Eucharist’te synth pop’a sırtını dayıyor. Bir nevi synth yanı ağır basan dream pop diyebileceğimiz John Pena şarkıları, her daim olduğu gibi ilk olarak iç huzurunuza hitap ediyor. Bu hitabında da genel hatlarıyla başarılı oluyor. Deli deli iddialar içinde olmayan sound, sizlere müziğin en sade formlarından biriyle doğrudan hitap ediyor. Çeşitli prodüksiyon oyunlarına başvurup kulaklarınızı yormuyor.

Bir stüdyo kaydından çok, yabancı uyrukluların “Bedroom recording” dediği klasmana dahil olan albümün açılışını intro niyetine Kin yapıyor. “Kinin neye senin John Pena?” diye soramadan elektronik sample’ları miskin ama huzurlu sound’una alet eden Patience başlıyor. Düz bir davul ritminin fonda raks ettiği şarkıda Pena’nın kadife sesine odaklanmakta güçlük çekmiyorsunuz. Bastıra bastıra şarkı söylemektense fısıldamayı tercih eden sanatçı hafiften tropikal esintileri de arkasına almayı ihmal etmiyor.

“Coldplay misin sen?” denebilecek bir başlangıç apan Faults, Heavenly Beat’in tekdüzeliğin sınırını çok iyi bilen pozitif monotonluğunda albümün en başarılı anlarından birini sunuyor. Synth pop’a yürüme mesafesindeki naif Covet, “ilk albüm Talent’ın akustik sound’unu özlemle ananlara gelsin” dediğimiz Eucharist ve kara bulutlarla dayalı döşeli havaları günlük güneşliğe çevirebilecek kadar serotonin aromalı Beyond gibi şarkılar üçüncü Heavenly Beat kaydının hafızalara kazınan anları oluyorlar.

Kendi çizgisi ve sakinliğiyle üretkenliğini taçlandırmaya devam eden John Pena, sadık kitlesinin yine defalarca dinleyebileceği bir albüme imza atmış. Müzikte ilk tercihi huzur ve dünyevi dertlerden arınmak olanlar, Eucharist’in hülyalı gitarları ve John Pena’nın morfin gibi sesi sayesinde aradıklarını fazlasıyla bulacaklardır.