MOONLIGHT

MOONLIGHT


Hanni El Khatib


Garage rock sınıfı yoklamasının özellikle son dönemlerde hesabını tutmak çok zor. Los Angeles merkez üssünden sağanak şeklinde üstümüze yağan akımın rağbet görmesindeki en büyük sebeplerden biri kayıt olanaklarının literal anlamda evlerin garajına inmesi. Bu sayede kendini genç hisseden, halihazırda genç olan yüzlerce grup, demo kayıtlarını internetin de verdiği yetkiye dayanarak hızla piyasaya sürebiliyor. Gavurun DIY dediği, dilimize kendin pişir kendin ye olarak kazandırmaktan zerre kaçınmayacağımız kültürü benimseyen grupların arasından sıyrılmak ise bir hayli zor. Çünkü belli bir noktadan sonra tekdüzeliği milli marş ilan eden garage rock gruplarının seri üretim olduğunu düşünmeye başlayabiliyor insan. İşte bu noktada ince dokunuşlar devreye giriyor. Tıpkı Los Angeles’ın azılı garage rock harikası Hanni El Khatib’in yaptığı gibi.

2013 tarihli ikinci albümü Head in the Dirt’le benzerleri arasından sıyrılarak müzik eleştirmenlerinin büyük kısmından tebrik mesajları alan Khatib, yeni uzunçaları Moonlight’ta, bir önceki kaydındaki Gillette Mach 3 keskinliğindeki gitar riff’lerini evcilleştiriyor. San Francisco’da doğan Los Angeles’lı olan müzisyenin Head in the Dirt’teki başarısını sağlam temellere oturtan The Black Keys üyesi Dan Auerbach’ı ise maalesef Moonlight’ın prodüktörlük koltuğunda göremiyoruz. Üstelik 2011 tarihli ilk albümü Will the Guns Come Out’ta lafı gediğine koyan karakteriyle tanıdığımız Hanni El Khatib, artık daha sakin bir insan. Build. Destroy. Rebuild veya Dead Wrong gibi insan bünyesindeki gazı açığa çıkaracak kadar “Duruşu belli” şarkıları da Moonlight’ta göremiyoruz. The Black Keys ve Jack White’ın klonu gibi duran Head in the Dirt’ün sound’u yeni albümde daha çok alternatif rock’a sırtını yaslamış olarak evriliyor.

Erotizme ilk kez bu kadar yanaşan Hanni El Khatib, Moonlight’ta seks soslu garage rock marşları yaratmaya niyetleniyor. Peki ne kadar başarılı oluyor? Haydi bakalım.

Albümle aynı isimli açılış şarkısı orta temposuyla Miles Kane ve olgunluk dönemi The Black Keys arası bir yerlerde duruyor. Keskin riff’lerin Moonlight’taki evcilleştirilmiş halini ilk kez dinleme şansını yakaladığımız Melt Me, en iyi tabiriyle “vasat” bir deneme olarak kayıtlara geçiyor. Eğlendirici ama çok çabuk unutulası…

Jon Spencer’ın ruhundan beslenen ve Sons of Anarchy soundtrack’ine çeyrek kalan The Teeth, albümün yavaş yavaş rayına oturmaya başladığında dair en garage rock’ından bir umut ışığı yakıyor. Lakin; Hanni El Khatib’i Hanni El Khatib yapan o serseri bıçkını arama çalışmalarımız da tüm hızıyla devam ediyor. The Teeth’in ardından devreye giren Chasin’, Moonlight’ın en The Black Keys – Turn Blue anlarından biri olarak Dan Auerbach ve Patrick Carney’nin unutulmuş bir b-side’ı olduğunu iddia ediyor. Aslında etmiyor, ama ederse de haklı davasını kazanacağına şüphemiz yok. Bas gitarın yürüyüşü ve arka plandaki orga 10 tam puan yazmayı ihmal etmiyoruz.

Rock’n’roll’u oryantal riff’lerle çayıra salan ve Jack White’ın bir beden küçüğü olan Worship Song (No. 2), Hanni El Khatib’in tüy siklet riff’lere talim ettiği blues yan sanayi ürünü Servant ve ilk iki albümdeki azgın garage rock’çıyı nispeten anımsatan All Black gibi şarkılar Moonlight’ın başarılı anları olarak adlandırılabilir.

Albümün tebrikte ve sevgi/saygıda kusur edilmemesi gereken şarkısı ise kendini en sona saklıyor. Hanni El Khatib’in geçirdiği kimi zaman plastik evrimin en doğal halkası sayılabilecek Two Brothers, yaylıların ahenkle kullanımının yüzde yüz başarıya ulaştığı nispeten enstrümantal bir şarkı olarak eski azılı garage rock’çının başarı hanesine yazılıyor.

Dokunduğu yeri yakan riff’lerin, “Sinirli adam, dokunmayın” dedirten şarkı sözlerinin, yüzde yüz garage rock marşlarının ötesine geçmeye çalışan Hanni El Khatib, Moonlight’tan ne kadar tatmin olmuştur bilemeyiz. Ama bizce aklındakilerle yapmak istediklerinin/yaptıklarının arasına kara kedi girmiş olabilir. Nihai cevabı bir sonraki albümde daha pozitif bir şekilde almayı umut ediyoruz.