STRANGERS TO OURSELVES

STRANGERS TO OURSELVES


Bir Portland hikayesi...


Bir neslin müzik zevkinin oluşması konusundaki değerli katkıları için Modest Mouse’a teşekkür ediyor, yeni albümü sevinç çığlıkları ile karşılıyoruz.

Ulaşılabilirlik konusunda tarih çizelgesinin en şanslı diliminde yer alıyoruz. Daha karşımızdakinin cümlesi bitmeden, anlatmak istediğini Google’a soruyor ve ondan daha bilgili hale geliyoruz. Dışarıda bir yerlerde dinleyip beğendiğimiz şarkıyı tek bir tuşla bulabiliyoruz. Yaklaşık 4 saniye içinde istediğimiz türde müziğe hakim oluyoruz. Fakat durum bir zamanlar böyle değildi… Kasetçalarda boş kaseti hazır tutup, radyodan kaydetmek istediğimiz şarkıyı günlerce beklediğimiz olurdu. İyi bir gruba denk gelmek umuduyla televizyon karşısında haftada bir yayınlanan müzik programlarını beklerdik. İşte o zamanlar Modest Mouse vardı.

Alternatif rock’ın gerçekten alternatif olduğu günlerde Modest Mouse harika bir çıkış yaptı. 22 yıllık kariyerine Good News For People Who Love Bad News ve We Were Dead Before The Ship Even Sank gibi nice muazzam albüm sığdırmış, onlarca festivalde ana grup olmuş bir Modest Mouse’tan bahsediyoruz.

İki albüm arasına 8 yıl koyan Modest Mouse, böylece kariyerinin en uzun arasını vermiş oldu ve Strangers To Ourselves, bu arayı bir güzel kapattı. Karşımızda 20 seneden fazla müzik piyasasında olan ama 2015’te değişen müziğin de farkında olan bir grup var. Alternatif rock mevzu bahis oldu mu yemek yedirmeye çalışan anne gibi bol kepçe bir karaktere bürünen Modest Mouse, yeni albümüne pop serpiştirmekten çekinmemiş. Bu durum da, ‘Hep aynı formülü kullanalım!’ fikrinin dayanılmaz hafifliğini ortadan kaldırıyor.

Albümle aynı adı taşıyan ilk şarkı Strangers To Ourselves, hem bir dönüşü hem de başlangıcı müjdeliyor. Bugünlerde “Bana The Best Room şarkısını uzaylılar yazdırdı.” diyerek Mustafa Topaloğlu’na göz kırpan Isaac Brock’un ses tonu size huzurun kapılarını açıyor. Aradığımız, beklediğimiz ve hatta yolunu gözlediğimiz Modest Mouse’un dönüşü ise, albümün en iyi şarkılarından biri olan Lampshades On Fire ile oluyor. Float On ile Dashboard’un harika bir birleşmesi olan şarkı, Portland’da pek bir şeyin değişmediğini vurguluyor. (İyi anlamda)

Modest Mouse’un albümlerinde her zaman kendi içinde bir düzen vardır. Oturarak dinleyemeyeceğiniz, kendinizi istemsiz olarak zıplarken bulabileceğiniz şarkıların arasına serpiştirilmiş hüzünlü melodiler vardır. Bu albümde gereken hafif melankoli dalgasını Coyotes teslim ediyor.

Elemanlarını bir bir kaybeden, sekiz senelik bir sessizliğe bürünen, büyük başarılar elde edip rahatlığın tadına bakan Modest Mouse, güçlenip geri döndü. Alternatif olmanın gittikçe zorlandığı günümüzde yerinin hala sağlam olduğunu gösteren grup adına konuşan Isaac Brock’un “If i’m good at anything, it’s self-sabotage.” lafıyla demek istediği gibi; eğer Modest Mouse’a bir zarar gelecekse yine Modest Mouse’tan gelecek.