Post-punk’ın 1980’lerden sonra en güçlü ve çok sesli olduğu dönemi yaşıyoruz. 2010’ların ikinci yarısıyla birlikte başta Birleşik Krallık ve İrlanda olmak üzere dünyanın dört bir yanından çok değerli seslere, özgün müziklere kulak verme şansına eriştik. Bunlardan biri de ABD’nin Vermont eyaletindeki çok küçük bir şehir olan Brattleboro’dan çıkan THUS Love. 2018’de başladıkları yolculuk 2022’de “Memorial” ile dikkat çekmiş, 2024’ün son haftalarında yayınladıkları muhteşem “All Pleasure” ile arşa çıkmıştı. Dolu, yoğun, çiğ ama iştah kabartan gitarlarına eşlik eden melodik, agresif vokaller ve kafamızda patlayan davullarına eşlik eden baslarıyla, post-punk sahnesinin ilerleyen yıllardaki potansiyeli en yüksek gruplarından. Türle ilgililerinin çoktan keşfettiğini tahmin etsek de bir nevi playtuşu öneriyor minvalinde konuya dalıyoruz ve sizi grupla olan sohbetimize davet ediyoruz. İnanın biz yaparken çok eğlendik. Siz de okurken çok eğleneceksiniz. Yani bizce öyle. Yine bitince bi’ konuşalım.
Hazırlayan: Ant Arın Şermet
- Sizin için de uygunsa ben bu hikayenin başlangıcını öğrenmek istiyorum. Vermont gibi müzik haritasında pek bilinmeyen bir yerden çıktınız. Henüz kariyerinizi başında olsanız da dikkat çeken iki albümle müzikseverleri selamladınız. THUS Love nasıl buluştu? Albüm yapmaya karar verdi?
Lu Racine: Grubu Echo (Mars) ile 2018’de kurduk. Yaşadığımız şehir olan Brattleboro, oldukça küçük bir yer. Buraya yeni biri taşındıysa birkaç gün içinde mutlaka ya duyarsınız ya da tanışırsınız. Echo’yla da tanıştığımızda müzik yapmak istediğini söyledi. Ben de ona abartılı bir şekilde “ben zaten müzik yapıyorum şıllık” cevabı verdim ve beraber stüdyoda jam session yapmaya karar verdik. Stüdyo da aynı caddede, 3 bina yanımızdı. Hani parmağınla gösterebileceğin bir mesafe. Neyse, stüdyo kısmı güzel geçti. Yanımıza iki kişi daha bulduk ve ilk grubumuz olan ‘I Love You’yu kurduk.
- Sevgi dolu bir grup olsa gerek…
(Gülerek) Sevgi ve aşk dolu bir gruptu. Neyse, bu grupla birkaç demo kaydedip konserler verdik. Birkaç üye gitti, yerlerine yenileri geldi derken 1.5 sene geçti. Hatta davulcumuz ayrıldığında yerine yeni davulcu bulamadık. Ben ritim gitar çalıyordum ve ‘tamam ya, davulu ben çalarım’ diyerek kendimi davulcu olarak buldum. Aslında ilk görevim ritim gitardı. THUS Love’a gelmeden böylelikle grup dağıldı. Daha doğrusu, yeni bir grup kurmamız gerektiğini düşünüyorduk Echo’yla ama hamle yapmıyorduk. Sonra pandemi patladı ve THUS Love’ı kurma kararını birlikte aldık. Eski grubumuzdan kimse kalmamıştı ama konser verebilecek noktaya gelmiştik. Nathaniel’dan (van Osdol) bize yardım etmesini istedik. Sağ olsun kırmadı bizi. Bas gitarları çaldı. Hatta ilk albümümüzün kayıtlarında da bizimleydi. Sonrasında bunu yapmak istemediğini ve bizimle devam etmeyeceğini söyledi. Bunu anlayışla karşıladık çünkü bizler iş arkadaşından önce normal arkadaşız ve Nathaniel ayrıldı. Biz iki kişi kaldık. Sonrasında yanımda gördüğün bu harika kadın birden çıkageldi ve grubumuzu güçlendirdi. Hatta tek başına da gelmedi. Eski grubundan harika gitarist Shane Blank’i de getirdi.
- Senin THUS Love’a katılma sürecini ve senin perspektifinden hikayenin sonraki aşamalarını dinleyebilir miyiz?
Ally Juleen: Elbette. Shane ve ben uzun yıllardır birlikte müzik yapan insanlarız. Berklee College Of Music’te, Boston, Massachusetts’te tanışmıştık. Shane Florida’dan, ben de Las Vegas’tan gelmiştim. Okuldayken birbirimizle sohbet ederken keyif aldığımızı ve benzer amaçlarımız olduğunu keşfettik. Sonrasında Bat House adını verdiğimiz bir grup kurduk. Saykedelik math rock yapan bir gruptuk. Hatta 2022’nin başında “Twenty Mule Team” adını verdiğimiz bir albüm bile yayınladık. 10 sene boyunca uğraştık bu grupla. Her şeyiyle kendimiz uğraşıyorduk. Şarkılarla, tişörtlerle, kayıtlarla, konserlerle, kalacağımız otellerle. Her şeyle… Neyse, biz Bat House’a devam ederken THUS Love’ı biliyorduk. Ortak arkadaşlarımız vardı. Lu ve Echo’yla bir gün buluştuk, sohbet ettik ama o zaman gruba katılmam gibi bir gündem yoktu. Birlikte konser vermekti daha çok gündem maddemiz. Sonrasında, Brattleboro’da sanatla ilgilenen biz yaşlardaki herkesin geldiği bir konser verdik ve o, Bat House’un da sona erdiğini fark ettirdi bize. Aradan biraz zaman geçti ve 2023’te Lu bana ulaştı. THUS Love’a katılmak isteyip istemediğimi sordu. Yüz yüze her şeyi konuştuk. Çünkü 30’uma gelmek üzereydim ve öylesine müzik yapacak ne vaktim ne de naktim kalmıştı. Aynı sayfada olduğumuzu anlamak zorundaydım. O konuşmanın sonunda ikna oldum ve Kasım 2023’te gruba dahil oldum. Hemen Shane’i de ikna ettim ve THUS Love’ın şu anki hali bir araya geldi.
Lu Racine: Burada ben de ufak bir ekleme yapmak istiyorum. Ally ve Shane katılmadan önce de 4 kişilik bir grup olmak istediğimizi konuşuyor ve doğru zamanda bunu gerçekleştirmek istiyorduk. Ally’le yaptığımız konuşmadaki bu detaydan bahsetmedi ama onu Brezilya’da vereceğimiz konserde sahnede olmaya davet ettik hayır deme şansını bitirmek için. Görünen o ki çok iyi bir ilk buluşma fikriyle gelmişim. (Gülüyor)
- “All Pleasure”, hem kişisel olarak benim için hem de ekipçe yıl sonu listemizde yer verdiğimiz ve bayıldığımız bir albüm oldu. Uzun zamandır dinlediğim en canlı ve özgün gitar sound’una sahipsiniz desem abartmış olmam. Bunun yanı sıra güçlü, doyurucu bas gitarlarınız ve davullarınız var. Bunların hepsini bir araya getirip sonraki aşamaya taşıyan vokallerinizdeki melodik yapı, Twin Peaks izliyormuşum gibi gerilmemi ve işitsel olarak tatmin olmamı sağladı. Albümün üretim sürecini anlatmanızı istesem sizin için uygun mudur?
Ally Juleen: Aslında şarkıların hazırlanma aşaması çok basit bir şekildeydi. Echo şarkıların demolarını hazırlayıp bilgisayarına kaydetti. Sonra onları bize gönderdi. Biz kendi kısımlarımızı kaydedip geri yolladık. Sonra ortaya çıkan şarkıların üzerine birlikte düşündük. Değişiklikler yaptık.
Lu Racine: Kayıtları Reaper programından yaptık. Aynı anda çoklu kayıt yaparken işimizi kolaylaştıran ve ses kalitesini yüksek tutmayı başaran bir program olduğu için bunu seçtik. Albümdeki bütün gitar pedalları Death by Audio isimli bir şirketten aldığımız pedallardı. Sesi tam olarak istediğimiz gibi kullanmamızı sağladı bu pedallar.
Ally Juleen: Burada senin de dikkatini çeken noktaya, yani gitarlara odaklanmamız lazım. Çünkü albümdeki en zor işi Shane yaptı. Albümdeki gitarları dinlerken sen de fark etmişsindir hem ritmi hem lead gitarı aynı anda duyabiliyoruz. Shane bir de üstüne ikisini birbirinden ayırmadan kaydetti. Komplike bir albümde, gitarı tam nasıl yazacağını bilmediğin bir şarkın ya da albümün varsa, oraya en uygun çözümü bulacak insan Shane Blank’ten başkası olamaz. Ayrıca benim bas gitarlarımı duymak pek de kolay değil bu albümde. Çünkü Shane’in gitarının amfisiyle kaydettik. Bu da dolu dolu bir ses vermedi. Ama bu olumsuzluk gibi duran şey bize farklı bir hava kattı. Bir nevi Metallica’nın “… and Justice for All” albümünde Jason Newsted’in yaşadığı gibiydi. Ama benim baslarım yine duyuldu. (Gülüyor)
Söylemeyi unuttuğum bir kısım daha var. Shane ve Echo, çooooook uzun bir süreyi birlikte geçirdi. Albümün ciddi bir kısmı, ikisinin birlikte yaptığı çalışmalara dayanıyor. Bazı şarkılarda Shane’in gitarları, Echo’nun sesine alan tanıyor. Bazı şarkılardaysa Echo’nun sesi, Shane’in gitarlarını güçlendiriyor. Kayıtların belki yarısını ikisinin birebir çalışmaları oluşturdu. O çalışmalardaki her şey canlı kaydedildi ve şimdi turne hazırlığındayız, o kayıttaki canlı havayı sahnede nasıl yaşayacağımızı merak ediyoruz. Çünkü birçok sorunla uğraştık ya. Hani geri vokalde bir kısım düzgün kaydedilememiş. Bir minibüsle konsere gitmeye çalışıyoruz, bir yandan da telefon hoparlörüne vokal kaydediyoruz. Ya da kenara çekip yalıtımı olmayan o minibüste gitar partisyonu kaydedip eksik kısımları paketliyoruz. Çok yorucuydu. Ama üçüncü albüm için birçok şey öğrendik ve şimdiden heyecanlıyız. Hiçbir şey mükemmel olamaz ve tercihimi sorarsan olmamasını tercih ederim. Yine de canlı çalma aşaması için çok gerginiz.
İkisi bir arada: Korkuyoruz!
- Bir de şimdi aklıma geldi. Sizce bu albümde, ilk albümünüz “Memorial”a göre neyi farklı yaptınız? Ya da yaptınız mı?
Lu Racine: Yani, en temel farkımız neredeyse tamamen değişmiş bir grup olmamız.
Ally Juleen: İlk albüm zamanında birlikte yaşamıyor muydunuz?
Lu Racine: Aa evet, doğru. Birlikte yaşıyorduk çünkü pandemi vardı. Yani “All Pleasure”a göre çok daha içten diye tanımlanabilecek bir süreç vardı belki. Ama çok da farklı bir şey yaptık mı? Bilmiyorum. “Memorial“ın bizim için şöyle bir anlamı var. Grubu kurduğumuzda birlikte yaşıyorduk çünkü pandemi vardı. Odalarımızda kaydettik albümü. Ama bu albümü yayınlayıp yayınlayamayacağımızı ya da THUS Love’ın devam edip edemeyeceğini bilemiyorduk. “Memorial” çıkıp insanlar ona ilgi gösterince, hayatımızı bu yoldan devam ettirebileceğimizi gördük. O sebeple bizim için hayata tutunmamızın bir karşılığı bu albüm. Tabii ki menajerimiz Jon (Garrett)’un, bu albümü yayınladıktan sonra “müziği falan bırakmıyorsunuz, aksine devam ediyorsunuz” demesi bizim için kıymetliydi.
- Katıldığınız bir programda, albüme adını veren şarkının klibinde Scooby Doo’dan esinlendiğinizi anlatmıştınız. Ki bu oldukça güzel bir referanstı. Çünkü çizgi filmler öyle ya da böyle küçük yaşlarda hayatımıza girip aslında kişiliğimize de etki eden işler oluyor. Bu doğrultuda albüme adını veren şarkıdaki esin kaynaklarınızı ve çizgi filmlerle kurduğunuz bağı konuşalım mı?
Ally Juleen: Çizgi filmler… Bayılıyorum! Hala arada açıp izlerim.
Lu Racine: Ben de! “Scooby Doo”, tüm zamanlardaki favorilerimden. “Pokemon“u kaçırmadan izlerdim.
Ally Juleen: “Avatar: The Last Airbender” diyebilirim ben de. “Sünger Bob” vardı.
- Ben de “Mad Jack the Pirate” ve “What’s With the Andy”i ekleyebilirim buraya. Onları izlemiş miydiniz?
Ally Juleen: Aaa evet, “Mad Jack the Pirate” ve yancısı o garip şeyi hatırlıyorum. Güzel seçim.
Lu Racine: Çizgi filmler demişken ben biraz klibin de görsel dünyasını ve aktarmak istediğimiz şeyi anlatmak istiyorum. Yönetmenimiz Wes Sterrs, ondan bir şey istediğimizde o isteğimizi maksimize edebilen yetenekte bir sanatçı. ‘All Pleasure’ın klibinde göstermek istediğimiz şey, zevk kavramını irdelemek ve zevk kavramının her bir detayı üzerinden derdimizi anlatmaktı. Wes, bizi çok iyi anladığı gibi bunu görsel dünyaya yansıtmayı da başardı. Referans verirken “Scooby Doo’daki gibi gizemli bir şeyler’ demiştim. Beni ciddiye aldı. (Gülüyor)
Ally Juleen: Yönetmen aynı zamanda grubun çok eski arkadaşıydı. Brief verdiğimizde turnedeydik. Turneyi bitirdiğimiz akşam eve geldik, dinlendik. Sonraki sabah klip çekimi için setteydik. Ona ve sanatına güvendiğimiz için istediği her şeyi sorgulamadan kabul ettik. Sonuçtan da memnunuz.
- Sizin müziğinizi hiç duymamış ve hatta genel olarak bu tarzı bilmeyen birine denk geldiğinizi düşünmenizi rica edeceğim. Böyle biriyle tanıştığınızda sizi ve müziğinizi daha iyi anlamasını sağlayacak bazı albümler ya da filmler önermeniz gerekse neler önerirdiniz? Misal film tarafından Trainspotting gelecek gibi düşünüyorum. Bilmem katılır mısınız?
Lu Racine: Kesinlikle o listede yer alır. “Twin Peaks”i eklerim arkasına. Tabii ki Blur. Hatta Londra’da verdiğimiz konserde ‘Song 2’yu ve ‘Beetlebum’ı coverlamıştık. Ayrıca ‘Beetlebum’ en sevdiğim Blur şarkısı. Red Hot Chili Peppers. Ki RHCP’yi bugüne kadar hiç canlı izleyemediğim için kendimi kötü hissediyorum. 2023’te Madison Square Garden’da verdikleri konsere bilet almaya çalışmıştım ama hem çok pahalıydı hem de anında tükenmişti. Bugüne kadar onları hiç izleyememiş olsam da hayalim onlarla beraber turlamak. Bunu bir gün yaparız bence. Yani umarım. Aa tabi ki Scooby Dooby Dooby Dooby Doo!
Ally Juleen: Radiohead. “In Rainbows” albümü bana güvende hissettiriyor. Ama sadece cool şeyler falan dinlemiyoruz. Günümüz pop müziğini çok seviyorum. Özellikle Doja Cat ve 2019’da çıkardığı “Hot Pink” albümü. Doechii’yi seviyorum. Onun canlı performans videolarını YouTube üzerinden yüzlerce kez izledim. Beyonce’den “Renaissance”. Beyonce’nin ayrıca bir kadın olarak başardıklarını görmek, bunca erkeğin ve kadınları baskılayan insanın olduğu yerde onlara orta parmak çekerek en büyük pop star oluşunu seyretmek benim için çok önemli.
Lu Racine: “Lord of the Rings” demeyecek misin?
Ally Juleen: Ay doğru ya. Evet evet. “Lord of the Rings” tabii ki. Şu an seninle konuştuğumuz odanın bile bir duvarı LOTR posteriyle kaplı.
- Sona gelmeden önce tekrar sizin kariyerinize ve “All Pleasure”ın etkisine dönelim derim. Ana akım için de alternatif sahne için de çok kıymetli yerleri olan Rolling Stone, Clash ve NME gibi platformlar sizin albümünüzü yıl sonu listelerine alırken kendinizi detaylıca ifade edebilmeniz için röportajlar da yaptı. Bu sayede belki de dinleyici sayınızı hızla artırdınız. 2025’in sizin için önemli bir yıl olacağını biliyoruz. Medyadan gördüğünüz ilgi ve takdire dair ne söylemek istersiniz? Ve 2025’in önemli bir yıl olmasını ne sağlayacak?
Lu Racine: Bu seneye dair iyi hissediyorum. 2024’te yaptıklarımızın getirdiği bir özgüvenimiz var. Şu anda bütün planımız ve hevesimiz tekrar yola çıkıp konserler vermek. Müziğimizi seven ve anlayan insanlarla buluşarak enerjimizi birleştirmek çok değerli. Bir momentum yakaladık. Bunu kabul ediyorum. Ancak önemli olan onu yakalamak değil, önce korumak. Mümkünse de artırmak. Medyadan gördüğümüz ilgi ve tanınmak, hiçbir zaman önceliğimiz olmadı. Ki sanat yapan birinin hiçbir zaman önceliği olmaz bu konu. Bu, sanatımızın bir getirisi ve elbette bize alan veren herkese minnettarız.
Ally Juleen: Bize değerli olduğumuzu hissettiriyorsunuz. Ben de şöyle bir yerden cevap vermek istiyorum. Imposter Sendromu yaşıyorum. Brattleboro çok küçük ve sessiz bir yer. Bir kitapçıya gidip Rolling Stone alıp kendimi ve bizi o dergide görünce garip hissediyorum. “Bizim burada ne işimiz var ya, nasıl bizimle röportaj yaptılar ki?” diye de hissettim. Spotify’da iyi dinleniyoruz. YouTube abone sayımız arttı, kliplerimiz izleniyor. Bu da önemli ama işte… Hala kafası gelmedi başarının, eğer ki bir şey başardıysak… Turneyi o yüzden korkarak da olsa dört gözle bekliyoruz.
Lu Racine: Ant sana zahmet olacak ama şu da kayıtlara geçsin istiyorum. MÜZİK BENİM TUTKUM! MÜZİK BENİM TUTKUM! MÜZİK BENİM TUTKUM! (Kahkaha atıyor)
- 2025’te çoğunlukla yollarda olup birçok yerde konser vereceksiniz. Haritanın bu tarafına doğru bir yolculuk yapma düşünceniz var mı? Türkiye’deki punk ve alternatif müzik dinleyicileri olarak bir süredir güncel sahneden önemli gruplar izledik. Belki ve umarım sizi de bu sayede izleyebiliriz?
Ally Juleen: Eğer İstanbul’da bir konser verebilirsek bir hayalimizi gerçekleştirdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. 2025’te Moğolistan’da bir festivalde sahne alacağız. Oraya gideceğimiz için çok heyecanlıyız mesela. Oradan Japonya, Avustralya gibi ülkelerde konser vereceğiz. Özetle demeye çalıştığım şey şu, ne kadar çok yer görüp ne kadar çok yerde konser verirsek kendimizi o kadar şanslı sayacağız. Yaptığımız röportajlarda dünyanın dört bir yanından senin gibi cool, müziğe içten bir tutkuyla sarılmış nerd müzik yazarlarıyla tanışıyoruz. Meksika, Japonya, İtalya, Türkiye ve nice ülke. Bir tek benim değil, THUS LOVE olarak hepimizin en büyük dileği sizlerle yüz yüze tanışıp konser öncesi ve sonrası birlikte içip sohbet etmek, birbirimizle şakalaşmak. Çünkü hepimizin istediği şey o sahnedeki tınıların sizin kulağınıza ulaşması ve dostluğumuzu güçlendirebilmek. İstanbul’dan ve Türkiye’den bize gelecek olası konser tekliflerini heyecanla bekliyoruz!