christoph dallach: krautrock bir ses değil, fikirdi!

christoph dallach: krautrock bir ses değil, fikirdi!


zamanı ve sınırları aşan bir türe odaklanıyoruz


2024’ün ilk yarısında Faber & Faber’ın yaptığı bir sosyal medya paylaşımında Almanya’nın çok yönlü müzik yazarlarından Christoph Dallach’ın yeni kitabını görür görmez alışveriş listeme ekledim. Krautrock tarihini, türü var eden sanatçılar ve onlardan esinlenen müzisyenlerle yaptığı söyleşilerle anlatacak Dallach’ın, Neu Klang: The Definitive History of Krautrock kitabını sipariş edene kadar gelen gümrük kanunları elimi kolumu bağladı. Yaşadığım yere sipariş edememek deli saçmalığı değilmiş gibi ilk baskısı Avrupa’nın birçok ülkesinde tükenme noktasına gelen kitabı okuyamayacağım fikriyle yavaş yavaş barışıyordum ki zar zor çıkan Schengen vizesi sayesinde gittiğim Berlin’in en bilinen plakçılarından HHV’de bulup edinebildim kitabı. Sonrasında kitabı kısa sürede tamamlarken, yazarı Christoph Dallach ile konuşsam daha iyi olacağını düşündüm. Afiyetler.
Hazırlayan: Ant Arın Şermet
-Krautrock birçok insan için niş sayılabilecek bir müzik türü. Hatta dinlemeye alışmak için belki de biraz kulak doluluğu gerekiyor diyebiliriz. Ben sizin bu türle nasıl tanıştığınızı merak ediyorum. Kitapta bahsettiniz ama ben yine de kitabı okumayan okurlarımızla paylaşmanızı isterim.
Krautrock kesinlikle niş bir alan, ancak son derece etkili. Hâlâ tüm dünyada Almanya’da gördüğünden daha fazla ilgi görüyor. Bu türle – terimin ne anlama geldiğini bilmeden – gençliğimde tanıştım; Holger Czukay’in solo albümü “Movies”i bir yarışmada kazandım. Kim olduğunu bilmiyordum, Can adlı grubun basçısıymış. Albüm kapağını çok ilgi çekici bulmadığım için önce dinlemekte tereddüt ettim ama dinlediğimde çok etkilendim; daha önce duyduğum hiçbir şeye benzemiyordu. Albümü tekrar tekrar dinlemeye başladım ve giderek daha çok sevdim. Ardından Czukay’in grubu Can’in albümlerini keşfetmeye başladım; bu kolay değildi çünkü radyolar bu müziği çalmıyor, plakçılarda da albümleri bulunmuyordu. Hepsi tükenmişti. Daha kötüsü unutulmuştu. İnternet öncesi bir zamandı! Discogs yoktu! Ebay yoktu! Spotify yoktu! Ama şans eseri bir bit pazarında albümlerine rastladığımda heyecandan yerimde zıplamıştım. Bu dönemden daha fazla Alman grubunu da araştırmaya başladım. Julian Cope’un harika kitabı Krautrocksampler bu konuda bana çok yardımcı oldu; Faust, Amon Düül, Cluster, Popol Vuh, Tangerine Dream gibi grupları övgüyle anlatıyordu. Kendi kendime sordum: Neden İngiltere’den biri bu kadar bilinmeyen Alman grupları bu kadar çok seviyor? Ve neden ben bu grupları hiç duymadım? İşte o an bu garip müziği keşfetmeye başladım. Sonunda bu kitap bana bambaşka bir dünyanın kapısını açtı.
-Siz sadece Almanya için değil Avrupa için de kıymetli ve çok yönlü bir müzik gazetecisisiniz. Birçok sanatçı ve türe dair işler yaptınız. Ancak söz konusu kitap yazmak olunca tercihiniz Krautrock oldu. Bu kitap fikrinin ortaya çıkışını, yazım şeklindeki tercihinizi ve araştırma sürecinizi öğrenebilir miyiz?
Birkaç yıl önce Hamburg’da Red Hot Chili Peppers konserine gittim. Konserin sonunda özel bir konuğu duyurdular. Gitarist John Frusciante seyircilere bu kişinin onun için ne kadar önemli olduğunu anlattı ve ardından sahneye NEU! grubundan Michael Rother çıktı. Birlikte NEU!’nun klasiği “Hallogallo”yu çaldılar. Seyircilerin çoğunun Rother’ı tanımaması bana çok garip geldi. Halbuki NEU! dünya çapında etkisi olan çok az Alman grubundan biri. Bowie’den, Radiohead’e kadar birçok sanatçıyı etkiledi. Ama Hamburg’da oun kimse umursamadı. Rother’ı biraz tanıyordum çünkü o da benim gibi Hamburg’da yaşıyordu. Bu yüzden onunla kariyeri ve hayatı hakkında bir röportaj yapmaya karar verdim. Ardından, hâlâ fırsatım varken diğer Alman “Krautrock” öncüleriyle de konuşmam gerektiğini fark ettim.
Her zaman “işitsel tarih” fikrini sevmişimdir; burada röportaj alıntıları bir hikâye anlatacak şekilde sıralanır. Hikâyeye dâhil olan kişiler genellikle aynı olayları farklı hatırlarlar. Yani kimse yalan söylemese bile herkesin anlatımı farklıdır. Kitabımda Faust grubuyla ilgili bölüm bu nedenle çok ilginç: hepsi farklı hatırlıyor ama bu farklı anlatımlar üzerinden olayın ne olduğuna dair bir fikir oluşuyor.  60’tan fazla Krautrock müzisyeni, sanatçısı ve benzeriyle görüştüm. Ayrıca Iggy Pop, Steven Wilson, Brian Eno, Jean Michel Jarre, Paul Weller gibi ünlü hayranlarla da konuştum. Bunlara ek olarak araştırmamıysa kitaplar ve internetten okuyarak yaptım.
-Kitabı okurken dikkatimi en net çeken noktalardan biri ilk kısımdı. Krautrock gibi özgürlüğün ve sınırları yeniden keşfetmenin ön planda olduğu bir türün yaratıcılarının neredeyse tamamının Nazi geçmişli ebeveynlere sahip olması çok garipti. Siz bu kısmı hazırlarken ve sanatçılarla bir araya gelip hikayelerini dinlerken bu durumu nasıl karşıladınız?
Savaş sonrası dönemi anlatan ilk bölüm üzerinde çalışmak benim için çok öğreticiydi. 1950’lerde Almanya’da büyümenin nasıl bir şey olduğunu dinleyerek çok şey öğrendim. “Denazifikasyon”un aslında hiç işlemediğini anladım. Savaşa gitmiş bir kuşağın çocukları; Nazi öğretmenlerle, Nazi polislerle baş etmek zorundaydı. Babalarıyla, öğretmenleriyle ve otoritelerle mücadele ettiler. Bu bana çok cesurca geldi. Hayata ve sanata yeni bir yaklaşım arıyorlardı ve bunu “Krautrock” olarak adlandırılan şeyde buldular. Çünkü Krautrock bir ses değil, bir fikirdi!

Can ve Tangerine Dream’den daha farklı iki grup bulamazsınız – ama her ikisi de sanata ve hayata sıfırdan başlama heyecanını paylaşıyordu. The Beatles, The Rolling Stones ya da The Kinks gibi olmak istemediler! Kendi seslerini yaratmak istediler. Tam olarak bu yüzden bunu başarmaları, en az hayal etmeleri kadar devrimsel bir hareketti.

  • 1968, dünyada birçok şeyin değiştiği, değişmese de bir şeylerin yerinden oynadığı seneydi. Kitabınıza bakacak olursak krautrock için de kırılma noktası diyebileceğimiz sene 1968. 1968 ve sonrasındaki sürecin Almanya’ya ve özellikle kültürel alışkanlıklara yansıması nasıl oldu?

1968’in son derece önemli olduğunu öğrendim. Bir bakıma savaşın gerçekten sona erdiği dönemdi. Genç bir kuşak ipleri eline aldı, yeni değerler ortaya çıktı, protestodan doğan yeni bir kültür şekillendi. Krautrock, bu protestoların ve toplumsal dönüşümün müziğiydi.

  • Can üyelerinden ve başlı başına bir efsane olan Irmin Schmidt’in eşi Hildegard Schmidt, “Genellikle havalı çocukların dinlediği gruptur Can” demişti kitabınızda. Bu cümle bana Can’den yola çıkarak bütün türü düşündürdü. Sizce krautrock’ın hem çıktığı dönem olan 1970’lerde hem de günümüzde müzik dünyası ve daha genel bağlamda kültür/sanat dünyasındaki yerini nasıl değerlendirmeliyiz?

Başlangıçta Krautrock Almanya’da büyük ölçüde görmezden gelindi. Can ve Tangerine Dream gibi gruplar İngiltere, Fransa ve İtalya’da daha popülerdi. Bu durum zamanla değişti: Bugün Almanya’da da Krautrock saygı görüyor, ancak hâlâ çok da fazla bilinmiyor. Yine de Can, uzun süredir Almanya’da bile bir klasik olarak kabul ediliyor. Krautrock uzun zamandır dünya çapında son derece etkili bir akım olarak değer görüyor. David Bowie, Brian Eno, Iggy Pop, John Lydon, Red Hot Chili Peppers, Radiohead ya da Blur gibi sanatçılar bu garip Alman seslerini övmekten çekinmiyor.

Bu tür gerçekten yeniydi! Müziğe taze bir bakış getirdi ki bu da çok nadir görülen bir şeydir. Tangerine Dream, Faust ya da Can’i sevmek zorunda değilsiniz ama onlardan önce kimsenin böyle bir şey yapmadığını kabul etmeniz gerekir.

  • Kitabınızın ‘Caz’ kısmında kültürel hegemonya ve baskıların ters tepmesinden bahsettiğiniz kısım dikkatimi çekti. 1945’e kadar Almanya’da Caz müzik yasaklı olduğu için devir değiştikten sonra çok büyük bir ilgi oluşmuş. Hatta Almanya’nın Avrupa içindeki en büyük caz sahnelerinden birine sahip olması da bu durumla ele alınabilir sanki. Ben size Almanya’nın deneyimi üzerinden kültürel hegemonyanın, toplumu kontrol ve yönetmek noktasındaki yerini sormak istiyorum.

Kültürü gerçekten bastırabileceğinizi sanmıyorum. 1945’ten önce bile Almanya’da bir caz sahnesi vardı: Örneğin Hamburg’daki “Swing Kids” onlardan biri. Savaş sonrası dönemde caz, özgürlüğün sesi oldu. Alman özgür cazı çok radikal, kural tanımaz ve sertti. Muhtemelen korkunç geçmişi silip atmaya çalışan kuşağın kendi kimliğini ispat etme çabasıydı. Ne kadar baskıcı rejimler iktidarda olursa olsun kültür her zaman bir yol bulur, büyür ve gelişir.

  • Peki, Krautrock’ın ortaya çıkışında bu baskı rejiminin değişimini, Almanya ortadan ikiye ayrılsa da kültür alanındaki özgürlükler çerçevesinden görebilir miyiz sizce?

Krautrock Batı Almanya’ya özgü bir şeydi. Nedenini inan bilmiyorum. Doğu Alman rock müziği çok “profesyoneldi”. Belki de doğuda doğru uyuşturucuları bulamıyorlardı.(Gülerek)

  • Sizce günümüzde müzik yapan gruplardan kimler Krautrock çatısı altında değerlendirebilecek kadar ilham aldı bu türden?
Bu biraz karmaşık bir mesele: Miras nerede başlar, nerede biter? David Bowie’ninLow” albümünün ikinci yüzü tamamen Krautrock’tı. Cluster, Roedelius ve Harmonia’dan ne kadar etkilendiği açıktı. Ama bu uzun zaman önceydi. Günümüzde birçok yeni sanatçının müziğinde Krautrock’tan izler duyuyoruz. Bana göre Krautrock’ın tarihi 70’lerin ikinci yarısında sona erdi. Sonra yeni bir şey geldi: “Neue Deutsche Welle”. Bu da Krautrock’tan etkilenmişti, ama o da artık çok eskidi. Krautrock, benzersiz bir tarihsel bağlamdan doğdu. O bağlam çoktan sona erdi. Krautrock’un özü yeni bir yaklaşım bulmaktı. Geçmişin seslerini kopyalamak sadece kopyalamaktır ve bu da orijinal Krautrock fikrinden çok uzaktır bana göre.
-Kitabın Türkçeye çevrilmesiyle ilgili bir talep aldınız mı? Yoksa şimdilik böyle bir ihtimal yok mu?

Henüz bir Türkçe baskı talebi olmadı. Ama olmasını çok isterim!

  • Son olarak da sizce Krautrock dinlemeye başlarken mutlaka göz atılması gereken 5 albüm nedir? Buna ek olarak sizin favori 5 Krautrock albümünüzü de öğrenmek isterim.

Mutlaka dinlenmesi gereken 5 Krautrock albümü:

Can – Tago Mago (1971)

Tangerine Dream – Phaedra (1974)

NEU! – NEU! (1972)

Kraftwerk – Autobahn (1974)

Amon Düül II – Yeti (1970)

Bunlar da benim favorim olan 5 Krautrock albümü:

Riechmann – Wunderbar (1978)

Holger Czukay – Movies (1979)

Harald Grosskopf – Synthesist (1980)

Harmonia – Deluxe (1975)

A.R. & Machines – Die Grüne Reise (1971)


Advertisement