inceleme: ghost – skeletá

inceleme: ghost – skeletá


papa öldü, hoş geldin papa v perpetua


2010 yılında bir anda İsveç’in Linköping şehrinden gelerek metal/rock müzik dinleyicisinin hayatına giren Ghost, aradan geçen 15 senede merak duygusunu koruyan güvenilir bir grup olmayı başardı. 1960’ların ikinci yarısından 1980’lerin sonuna kadarki dönemde müzik yapan klasikleşmiş pop, metal, rock ve özellikle doom gruplarından aldıkları ilhamı önce işitsel sonra da görsel dünyaya taşıdılar. Önce Papa Emeritus vardı. Sonra o gitti Papa Emeritus II geldi. O gitti Papa Emeritus III ile tanıştık. 2017’de o gidince ufak bir değişiklik yapıldı ve Cardinal Copia sahnede arz-ı endam etti. Papa Emeritus IV, Cardinal Copia’yı emekliliğe yolladı ve yeni Ghost albümüyle birlikte eski papa öldü -gerçek hayatta da öldü- yeni papa, Papa V Perpetua geldi. Papanın görsel kimliği değişse de Ghost’un her şeyi olan Tobias Forge, hiçbir zaman değişmedi. Ki özellikle Grammy kazandıkları “Meliora” albümünden sonra grup elemanlarıyla yaşadığı sorunların yargıya taşınması hala akıllarda. Ancak 2022’de çıkan “IMPERA”, Ghost külliyatının en canlı albümüydü. Adeta birbiri ardına patlayan pop hitleri vardı. Bu albümü süsleyen konser filmi ve albümü de gelince 2020’lerin en aktif birkaç metal grubundan birine dönüştü İsveçli topluluk. Skeletá, işte tam da böyle bir dönemde dinleyiciyle buluştu. Önceki Ghost albümlerine göre çok daha distopik albüm kapağını kaplayan aynalar, bir nevi yüzleşme ve gördüğümüz şeyin gerçekte görünenle aynı olup olmadığını sorgulatıyor. Bunu yaparken de önceki albümlerine göre daha katmanlı ve çok daha efor isteyen, içe dönük bir Papa bizi bekliyor. O yüzden ziyarete geçebiliriz artık.

Tobias Forge’un kimliğinin ifşa olduğu 2017’den sonra yeni albümleriyle ilgili verdiği her röportajında söylediği şey, “İlk şarkı albümün tonunu ve dilini belirler. Bu yüzden bir Ghost albümünün en önemli noktası açılış şarkısıdır” yaklaşımı “Skeletá”da da fark ediliyor. Bir çocuk korosuyla başlayan ‘Peacefield’, albümün en akılda kalıcı riff’lerinden birini kullanmaktan geri durmuyor. Bu riff’i tatlı hale getirense, nakarat gelmeden önceki Tobias Forge’un vokali. Güçlü bir giriş yaklaşımını tek şarkıyla kısıtlamak istemeyen Ghost, ilk 3 şarkıda hiç geri adım atmıyor. Albümün en ‘ABBA ile Black Sabbath bir araya gelip King Diamond’ın yanağından makas almaktan çekinmiyor’ şarkısı olan ki köprü kısmında glam gruplarını da hatırlatan ‘Lachryma’, tam bir konser şarkısı. Basit, etkileyici ve tekrara dayalı sözler, dinleyicinin birkaç dinlemede Ghost’un büyüsüne kapılmasına olanak sağlıyor. Bu şarkının konser versiyonunun nasıl olduğunu merak etsek de grubun bu turnesinde aldığı karar sonucu hiçbir amatör kaydı izleyemeyeceğiz. Çünkü konserlerin anı yaşamaktan ibaret olduğuna inanan Ghost frontman’i Tobias Forge, konserlerden önce telefonların kamerasının kullanılmasını engelleyen kılıflar dağıtılmasını sağladı. Bu bağlamda eğer Ghost konserine yolunuz düşerse herhangi bir çekim yapamayacağını bilmenizi öneririz.

“Skeletá”nın haberini almamızı sağlayan şarkı ‘Satanized’, grubun ilk iki albümünü fazlasıyla andırıyor. Daha gotik bir karanlığı ve estetize edilen şeytan üzerinden kendi kimliğini arayan şarkı, Tobias Forge’un, 2022 tarihli “IMPERA” döneminde yazdığı ama albüme giremeyen şarkılardanmış. Özellikle şarkının ilk nakaratından sonra kullanılan Latince bölüm, Ghost’u özgünleştiren ve bu doğrultuda özlediğimiz bir özelliği. ‘Satanized’ gibi ‘De Profundis Borealis’ ve ‘Missilia Amori’ de çok önceden yazılan ama yazıldıkları albümlere giremeyen çalışmalarmış. Ghost müziğinde Latince söz kullanımı her zaman çok önemli bir yere kapladığını albüm isimlerine bakınca bile anlayabiliyoruz. Tobias Forge, bu iki şarkıyı yazarken Latince kullanımını sadece sözlere değil şarkı isimlerine de yansıtmak gerektiğine inanmış. ‘Missilia Amori’ kelimesinin İngilizcesi olan ‘Love Rocket’ı şarkının içinde kullanırken, şarkı ismi tercihini farklı yapması Ghost’un aklından geçen estetiğe bir örnek.

10 şarkıdan oluşan 46 dakikalık “Skeletá”nın son kısmında iki gizli hazine duruyor. ‘Marks of the Evil One’, kelimenin tam anlamıyla bir heavy metal şarkısı. Birbirinin içine geçmiş gitar riff’leri, güçlü ve melodik vokaller, ataktan kaçınmayan akılda kalan davul partisyonları daha ilk dinlemede fark ediliyor. İkinci, üçüncü dinlemelere geçince şarkıya eşlik etmekle kalmayıp ciddi bir kısmını ezberlediğimizi anlıyoruz. Bu noktada nakarattaki sözlere ve davul atağının ardından gelen vokal melodisine kulak kesilmek lazım

 

“There! There!

The marks are spreading everywhere

There! There!

The marks of the evil one”

 

Gizli hazinelerden diğeriyse ‘Umbra’. 1970’ler ve 1980’lerdeki gitar müziğini tek potada eritirken Van Halen, Mötley Crüe benzeri gitar, klavye oyunlarına başvuran şarkı, vokal ve davul anlamında “Skeletá”nın zirvesi. Özellikle 1980’lerin ilk yarısında sıkça rastladığımız AOR tarzı bir üslubu olan şarkı, Ghost’un hemşehrisi Europe’un da kullandığı gitar-klavye birlikteliğini başarıyla günümüze taşıyor. Tobias’ın vokalindeki umursamazlık ve tabir-i caizse ‘ne olacaksa olsun’cu ruh hali, şarkıya tatlı, hatta direkt sempatik bir hava katıyor. Bir yandan da Tobias Forge’un hiçbir zaman kusursuz bir vokali olmadığını, o kusurluluğun Ghost’un özgünlüklerinden biri olduğunu da düşünürsek böylesi bir tercih yapması oldukça ilgi çekici. İşitsel bakımdan olmasa da tercih bakımından “IMPERA”daki ‘Twenties’ gibi kendi istediğini yaptığı bir şarkı. Ghost’un üretim heyecanını muhafaza eden bir şarkı da diyebiliriz.

“Skeletá” ile yeni bir gündem maddesine dair dedikoduları okurken bulduk kendimizi: Ghost’un geleceği ne olacak?

Günümüzün en başarılı modern rock/metal gruplarından biri olan Ghost, Avrupa’dan ABD’ye gittiği her yerde kapalı gişe konser vermekle kalmıyor, kitlesini kendisi gibi giyinen, konuşan, davranan bir nevi mürite dönüştürebiliyor. Bunu da hiçbir zorlama olmadan müziği ve günümüzde eşi benzeri olmayan teatral sahnesiyle başarıyor. Verdiği röportajlarda müzik kariyeri yapamasaydı da sahne tasarlamak için her şeyi yapacağını ifade eden Forge, günümüzde Ghost’a dair gördüğümüz iyi ya da kötü her şeyin arkasındaki beyin. O beynin yalnız kalması ve sürekli üretim yaparak tükenmemesi de bir gereklilik. Ancak 15 seneye 6 stüdyo, 2 konser albümü, bolca EP ve en son bir tane de film sığdırdı. Aradan geçen 15 senede Tobias Forge’un köklerine dönüp çok daha içe kapalı ve distopik bir albüm yaptığını belirtebiliriz. Ayrıca birkaç ay önce NME’e verdiği röportajda, iyi giden bir şeyi doğru zamanda bitirmenin öneminden de bahsetmişti Papa V Perpetua…

“Bence hikaye anlatımının bir sonu olabilir çünkü sonu gelmeyen bir pembe dizi yaratmak, hiç de üretkenliğinizi artıran bir şey değil. Hayranlarımızın grubu sevmeleri için hikayeye ihtiyaçları varsa, o zaman bu unsur muhtemelen çok yakında sona erecektir. Yine de müziğin yeterli olabileceği ve keyifli kalabileceği bir yol varsa, ulaşmak istediğim kilometre taşları bağlamında en az meslektaşlarım kadar aç durumdayım. Hala çalmak istediğim yerler ve başarmak istediğim şeyler var. Bu şeylerin çoğunu başarabildiğim için çok şanslıyım, ancak hala deneyeceğim ve başaracağım işler var.”

Bir anda ortaya çıkarak başladığı Ghost projesini bir anda bana müsaade diyerek de bitirebilir Tobias Forge. Ancak umudumuz “Skeletá” gibi yeni albümlerini dinleyip üzerine bir şeyler yazmaya devam edeceğimiz seneler olması. İlla bitireceksen de önden bi’ haber verip bir albüm daha yap da öyle bitir sayın Papa Emeritusumsu gibi de Cardinal Copialı Perpetua.

 Puan: 7.5/10

Yazan: Ant Arın Şermet


Advertisement