İstanbul’da ilk kez 2017’de gerçekleşen ve her sene üzerine koyarak elektronik müziğin sadece Türkiye’de değil, yakın coğrafyadaki de en önemli festivaline dönüşen Sónar İstanbul’un bu sene 9.su gerçekleşecek. 9-10 Mayıs’ta Zorlu PSM’de mekik dokuyacağımız festivalin line-up’ına nazar değmesin. Jamie xx ile The Chemical Brothers’ı arka arkaya izleyeceğimiz fikri aklımıza geldikçe yüzümüze gevrek bir gülümseme yayılıyor. Ancak festivalin kadrosu bununla yetinmeyip 2025’in şu ana kadarki en önemli albümlerinden birin yapan Marie Davidson’ı da ayağımıza getiriyor. Modeselektor, Richie Hawtin, ¥ØU$UK€ ¥UK1MAT$U gibi isimleri de hatırlatmak isteriz. Özetlemek gerekirse Sónar İstanbul’un bugüne kadarki en iddialı line-up’ıyla karşı karşıyayız desek abartmış olmayız. Bu doğrultuda Zorlu Performans Sanatlar Merkezi’nin, Programlama, Prodüksiyon, Operasyon ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Levent Dokuzer ile 9-10 Mayıs’ta gerçekleşecek Sónar İstanbul’un heyecanını paylaştık. Alanda görüşmek üzere.
- Günümüze gelmeden önce biraz geçmişi öğrenmek istiyorum. Sónar, sadece Türkiye için değil dünya için de çok önemli bir festival. Bu sene 9. kez düzenlenecek festivalin Türkiye’deki en yetkili ismi olarak, dünyadaki birçok önemli müzik şehrinden sonra İstanbul’a geliş sürecini sizden dinlesek olur mu?
Sónar, 1994’te Barselona’da başlamış bir festival ama kısa sürede sadece bir elektronik müzik etkinliği olmanın ötesine geçip müzik, yaratıcılık ve teknolojiyi bir araya getiren çok özel bir platforma dönüştü. İstanbul’a gelişi ise aslında doğal bir süreçti. Çünkü İstanbul, her zaman doğuyla batının, gelenekselle yeninin kesiştiği bir şehir. Sónar gibi sınırları zorlayan bir yapının burada kök salabilmesi için gerekli olan tüm kültürel ve yaratıcı zemin hazırdı diyebilirim.
Biz Zorlu PSM olarak 2017’de bu vizyonu sahiplendik. Amacımız sadece bir festival ithal etmek değil, bu şehre ait bir Sónar yaratmaktı. O yüzden her yıl programlamadan sahne tasarımına kadar her detayda İstanbul’un enerjisini ve ruhunu hissettirmeye çalışıyoruz. Sónar İstanbul zamanla sadece Barselona’nın bir uzantısı olmaktan çıktı; artık kendi kimliğini kazanmış, uluslararası sahnede de takip edilen, Türkiye’de ise çok farklı kitleleri bir araya getiren bir festivale dönüştü.
Bugün Sónar İstanbul, iki gün boyunca sabahın ilk ışıklarına kadar süren DJ setlerinden, gündüz gerçekleşen panellere, enstalasyonlara ve atölyelere kadar çok boyutlu bir deneyim sunuyor. Müziğin ötesine geçen bir festivalden bahsediyoruz aslında. Biz de her yıl bu yapıyı biraz daha geliştirmeye ve İstanbul’u yaratıcı dünyanın en heyecan verici duraklarından biri haline getirmeye çalışıyoruz.
- Pandemi sonrasındaki en iddialı Sónar line-up’ını açıkladınız desem abartmış olmam. 2024’ün en önemli isimlerinden Jamie xx’in yanı sıra Modeselektor, Marie Davidson ve The Chemical Brothers gibi global yıldızları bizimle buluşturacaksınız. Bu seneki line-up’ın hazırlanışında dikkat ettiğiniz noktaları biraz açmanızı isterken hedeflediğiniz isimlerden getiremediğiniz için içinizde ukde kalan biri oldu mu diye soracağım.
Her sene Sónar İstanbul’un line-up’ını bir önceki yıldan daha geniş, daha yenilikçi ve daha kapsayıcı kılmak için çok erken başlıyoruz çalışmaya. Bu yıl 9. edisyonu düzenlerken de aynı heyecanla yola çıktık. Ama itiraf etmek gerekirse, program şekillendikçe içimize sinen ve çok dengeli bir line-up oluştu. Richie Hawtin’in DEX EFX X0X projesi, Jamie xx’in Türkiye’deki ilk performansı, The Chemical Brothers’ın DJ seti ve Marie Davidson, ¥ØU$UK€ ¥UK1MAT$U, Modeselektor gibi karakterli işlerin bir araya gelmesi, gerçekten de Sónar İstanbul’un ruhunu çok iyi yansıtıyor.
Line-up’ı kurgularken amacımız sadece büyük isimleri sıralamak değil; farklı sesler, farklı sahne dilleri ve farklı kitleleri ortak bir deneyimde buluşturmak. Sónar, müziği, sanatı, teknolojiyi ve kültürel etkileşimi bir araya getiren çok boyutlu bir festival deneyimi. Ziyaretçiye yalnızca dans ettiren değil, düşündüren, keşfettiren, ilham veren bir festival.
Bu yıl da sadece kulaklara değil, zihne ve göze de hitap eden bir yapı kurduk. Bir festivalden çok daha fazlası: çok katmanlı bir kültürel deneyim. Ayrıca bu yılın programında bir ilk daha var: The Chemical Brothers ve Jamie xx, aynı akşam, aynı sahnede, art arda sahne alacak. Bunu İstanbul’da başka hiçbir yerde deneyimlemek mümkün değil.
Türkiye’de şu anda 50’den fazla sanatçıyı ağırlayan, bu kadar kapsamlı içerik sunan başka bir festival de yok. Ama bunu iddia için değil; bizce zaten kültür üretimi biraz da bu tür çabaların birikimiyle büyüyor.
Ukde kısmına gelirsek… Tabii her zaman sürpriz planlar, son dakikada şekillenen olasılıklar oluyor. Ama inanın bu yılki line-up ile katılımcıların çok memnun kalacağı bir festival deneyimi yaşayacağını düşünüyorum, geriye bakmaktansa 9-10 Mayıs’ı heyecanla beklemeyi tercih ediyoruz.
- Festival sürecinde açıklanan ama sonradan ayrılmak isteyen yerli isimler oldu. Onların yerini doldururkenki süreç sizin için nasıldı? Her ihtimale karşı beklettiğiniz B, C, D planlarınız var mıydı?
Festival gibi büyük ölçekli organizasyonlarda, özellikle bu kadar çok sanatçının yer aldığı programlarda değişiklikler her zaman olasılıklar arasında yer alıyor. Bu değişikliklerin en önemlilerinden biri ise, festival programı açıklandıktan sonra duyurduğumuz Jamie xx oldu. Uzun zamandır programımıza katmak istediğimiz Jamie xx’i, Türkiye’deki ilk performansını Zorlu PSM’de gerçekleştirmesi bizim için çok özel bir an. Bu fırsatı yakalayınca, hiç düşünmeden Sónar İstanbul programına dahil ettik.
Zorlu PSM olarak her zaman hızlı ve esnek hareket edebilen bir yapıdayız. Geniş bağlantı ağımız ve deneyimli ekibimiz sayesinde, programdaki olası değişikliklerde süreci doğru yönetmeye özen gösteriyoruz. Her yeni isim, festivale yeni bir ruh ve taze bir enerji katıyor.
Zorlu PSM her zaman yaratıcı üretimlere ve sanatçılara açık bir kültür sanat kurumu. Bizim için önemli olan, bu sahnede yer almak isteyen herkesle birlikte üretmeye ve bu kültürel ekosistemi büyütmeye devam edebilmek.
- 9-10 Mayıs’ta gerçekleşecek Sónar İstanbul’da önceki Sónar’lara göre ne gibi farklılıklar planlıyorsunuz? Performanslar haricinde yine söyleşiler, dijital sergiler ve deneyim alanları olacak mı?
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Sónar İstanbul’u yalnızca bir elektronik müzik festivali değil, müzik, sanat ve teknolojinin bir araya geldiği çok katmanlı bir deneyim alanı olarak kurguladık. 9-10 Mayıs’ta gerçekleşecek 2025 edisyonu, önceki yıllardan aldığı ilhamı daha da derinleştirerek izleyicilere sabahtan geceye uzanan bir festival deneyimi sunacak. Festival, yalnızca sahnede çalan müzikle değil, katılımcının gün boyunca etkileşime girebileceği içeriklerle de dikkat çekiyor.
Gündüz saatlerinde Sónar+D kapsamında gerçekleştirilecek paneller, söyleşiler ve sunumlar; yaratıcı teknolojiler, müzik endüstrisinin geleceği, yapay zekâ, ses tasarımı, yeni medya ve dijital kültür gibi başlıklara odaklanıyor. Türkiye’den ve dünyadan yaratıcı endüstrilerin önemli isimlerini ağırlayan bu program, festivalin düşünsel ve entelektüel boyutunu oluşturuyor. Sadece eğlendiren değil düşündüren ve ilham veren bir festival olma iddiamızı da burada pekiştiriyoruz.
Bu yıl ayrıca festival mekânında farklı dijital sanat enstalasyonları yer alacak. Görsel-işitsel üretimlerin sınırlarını zorlayan projeler, katılımcılar için sürprizli ve interaktif bir atmosfer sunacak.
Yeme-içme alanımız da bu deneyimin ayrılmaz bir parçası. Bu yıl ilk kez festivalin açık hava bileşeni olarak Vestel Amfi’de konumlandırdığımız Bites & Beats, müziği dünya mutfağının eşsiz sokak lezzetleriyle buluşturuyor. Meksika’dan Hindistan’a, Kore’den Amerika’ya uzanan tatlar eşliğinde müzik aralarında dinlenebilecek, sosyalleşilebilecek bir alan yaratıyoruz. Yenilenen Vestel Amfi’nin mimarisi ve atmosferiyle, katılımcılara daha uzun süreli ve konforlu bir festival deneyimi sunmayı hedefliyoruz.
Sónar İstanbul 2025’in her alanında, katılımcıları sadece müzik dinleyen biri değil, festivalin her alanında bir deneyim ortağı olarak gören bir anlayışla hareket ediyoruz. Bu yüzden yalnızca müzik dinlemeye değil, düşünmeye, keşfetmeye ve ilham almaya da davet ediyoruz.
- Dokuzuncusuna gün saydığımız Sónar İstanbul, sizce artık gelecek sanatçının kim olduğunun ötesinde kitlesini bulan, hatta kendi kitlesini yaratmış bir festival mi Türkiye’de?
Avrupa’nın önde gelen elektronik müzik ve dijital kültür festivallerinden biri olan Sónar’ın İstanbul edisyonu kendi ruhuyla, diliyle ve izleyicisiyle anılan bir festivale dönüştü. 2017 yılında Sonar İstanbul’u düzenlemeye başladığımız ilk yıllarda başlangıçta elbette “kim geliyor” sorusu çok daha belirleyiciydi ama artık Sónar İstanbul’a gelen kişi, sadece bir sanatçıyı veya müzisyeni takip edip izlemek için değil, çok katmanlı bir deneyimi yaşamak, ilham almak ve hoşlandığı kültürel alanla yeniden buluşmak için geliyor. Her yıl sadece sahneye çıkan isimleri değil, mekân kurgusundan yan etkinliklere, söyleşilerden dijital sanat alanlarına kadar her ayrıntıyı bu ruhu besleyecek şekilde tasarlıyoruz. Bu da festivalin artık kendi topluluğunu yaratmasını sağladı ve kendi kitlesinin dışına çıkarak müzik sahnesini takip eden tüm müzikseverler tarafından benimsendi. Sónar İstanbul’un en güçlü yanı da tam olarak bu; her yıl değişen, gelişen ama özünü koruyan bir yapıyla, kendi kitlesiyle birlikte evrilen bir kültür hareketine dönüşmüş olması…
Sónar’ın geçmişi itibariyle de Sónar İstanbul köklerini clubbing kültüründen alıyor, oradan besleniyor ama sadece dans edilen bir etkinliği değil. O kültürün enerjisini, estetiğini ve hikayesini alıp, sahnede bambaşka bir disiplinlerarası deneyime dönüştürüyor. Bu anlamda Sónar Istanbul, İstanbul’un elektronik başta olmak üzere müzikle kurduğu en rafine ve en vizyoner bağlardan biri.
- Son olarak festivalin en yetkili isimlerinden biri değil de bir müziksever olarak bu seneki Sónar’da ‘şunları kesin izlemem lazım’ dediğiniz 5 ismi öğrenebilir miyim?
Eğer festivalin mutfağında değil de sahne önünde bir izleyici olsaydım, bu sene kesin kaçırmam dediğim beş isim şöyle olurdu:
Jamie xx; Her şeyden önce, Jamie xx’in Türkiye’deki ilk performansı olması zaten başlı başına heyecan verici. The xx’ten tanıdığımız Jamie, solo işlerinde elektronik müziğin duygusal ve deneysel taraflarını çok ustaca harmanlıyor. Setlerinde hem dans ettiriyor hem de düşündürüyor. Böyle bir ismi ilk kez Türkiye’de ağırlıyor olmak bence festivalin en kıymetli anlarından biri olacak.
Richie Hawtin – DEX EFX X0X; Minimal techno’nun efsanesi Richie Hawtin’in bu yeni projesi tam anlamıyla sahnede müzik yaratmak üzerine kurulu. Analog ekipmanlarla sahnede anlık ses üretimine dayanan bu performans, müzik yapımının arka planını sahneye taşıyan çok katmanlı bir deneyim. Bunu canlı izlemek gerçekten bir ayrıcalık gibi geliyor bana.
¥ØU$UK€ ¥UK1MAT$U; Japonya’dan gelen ve son birkaç yıldır dünyanın en merak edilen DJ’lerinden biri hâline gelen bu isim, bence festivalin gizli kahramanı. Türler arası geçişleri, ses ve hızla kurduğu ilişki, hiç beklemediğiniz anlarda ters köşe yapıyor. Türkiye’de ilk defa çalacak olması da ayrı bir heyecan. Sahnedeki enerjisiyle dinleyiciyi adeta hipnoz ediyor.
plus44Kaligula; Bu sene özellikle performatif yönü güçlü isimleri de dahil etmek istedik. Almanya merkezli plus44Kaligula, sahneye teatral bir estetik taşıyor. Karakter gibi giyinip çıkan, görsel kimliğini müziğin bir parçası haline getiren ve bunu izleyiciyle doğrudan ilişki kurarak yapan bir sanatçı. Müzikal anlamda dark techno ile deneysel sesler arasında geziniyor, görsel-işitsel anlamda da oldukça çarpıcı.
Evrim de Evrim b2b Ece Özel — Yerli sahnede deneyim ve müzikal sezgiyi en iyi harmanlayan ikililerden biri. Her sene yeni keşifler sunuyorlar ama bu ikilinin back-to-back seti her zaman ayrı bir keyif. Setin enerjisini birlikte çok iyi taşıyorlar ve izleyicide hep bir ‘devam etsin’ hissi bırakıyorlar